ZULÜM MÜ GALİP GELECEK?

Yazan: Turgut Koçak 9 Ekim 2021

Arkadaş bu ülke ne çok dertli insanlarla dolu. Yokluk, yoksulluk gören bir ülke olduğumuz için bütün türkülerimize bakın ya sıla üzerinedir ya da ayrılık. Kapitalizm denilen meret salt bunlarla yetinecek değil ya bu sistem dert üstüne der katarak ülkemiz insanının üstüne öyle bir çullandı ki acılarımıza yeni acılar, türkülerimize, şiirlerimize, öykü ve romanlarımıza yenileri eklendi.

Öyle ya kapitalizm denilen mahlukat çok da muhkem bir şey değil ki kapitalizme karşı ne yapılırsa yapılsın kaya gibi yerinde sapasağlam dursun. İster istemez ülkemizin çeşitli dönemlerinde kapitalizm ağır buhranlar yaşadı. Bu yüzden de bakıldı görüldü ki kapitalizm gidici ne yapılacak, hemen tedbirler alma yollarına gidildi. Çok daha önceleri komünistlere karşı sürekli tutuklama, tabutluklar vb. şeyleri atlıyorum 12 Mart neler çektirdi bu ülkenin işçisine, öğrencisine ve aydınına. İşkenceler gırla idi. İşkencelerden yaşamlarını yitirenler oldu, sakat kalanlar, yıllarını hapishanelerde geçirenler de. Katledilen ipe gönderilenler de…

Sonra 1970’li yılları yaşadık. ABD ve NATO aracılığı ile komünizme karşı sürdürülen soğuk savaş öyle bir hal aldı ki bizim ülkemizde neredeyse sıcak bir savaşın içindeymişiz gibi kötü günler yaşadık. Kurulan kontrgerilla örgütleri bir yandan, dincilerin Komünizmle Mücadele Dernekleri bir yandan, Ülkücü faşistlerin giriştiği sokak katliamları bir yanda binlerce gencimizin canına mal oldu. Görüldü ki yine de kapitalizm kendisine yönelen mücadeleyi bu şekilde önleyemeyecek askerler aracılığı ile faşist bir darbe gerçekleştirdiler ve sonrası malum. Gözaltılar, işkenceler, işkencede yaşamını yitirenler, ardından gelen idamlar ve devrimci avcılığı süreklilik kazandı. 8 Ekim 1978 günü Bahçelievler katliamı olarak tarihe geçen TİP’li gençlerin katliamı toplum vicdanında öyle böyle bir yara açmadı. Sanıkları ise bilinmesine karşın engellemeler yüzünden doğru dürüst hesap bile vermediler aradan tamı tamına 43 yıl geçmiş.

Yani sizin anlayacağınız kapitalist sistem ne hak tanır ne hukuk, ne özgürlükleri bilir ne de insan haklarını gözetir. Bu yüzden de yeri geldiğinde her şeyi ama her şeyi yapar ve bizlerin her yetersizliği bizi daha da bir ağır koşulların içine iter. Bizler geçmişte her şeyi yaşadık her şeyi.

Peki, 12 Eylül sonrasında yaşananlar geçmişten farklı mı oldu? Aynı suda iki kez yıkanılmaz denir ama kapitalizm bizim gibi ülkelerde değil iki beş yüz kez yıkanmayı bile başarmıştır maşallah. Yarın 10 Ekim Gar katliamının 6. Yılını geride bıraktık. Bu katliamda 103 masum kişi yaşamını yitirdi 800’e yakın insanımız da yaralandı. Peki, bu katliamdan önce ve sonra biz bu acıları niye yaşadık?

7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimleri AKP yitirmiş, mecliste azınlığa düşmüştü. Erdoğan bile bile koalisyon hükümeti bile kurdurmadı ve seçim kararı aldırttı. Seçim tarihine kadar da ülkemizde sayısız katliamlar gerçekleşti ve topluma verilen mesajla AKP istediği sonucu aldı ve fazla fazla bir yüzde ile tek başına iktidar olmayı başardı. Ama neyin pahasına hepimiz biliyoruz.

Diyarbakır-Suruç-Ankara Gar katliamı incelendiğinde işin içine hangi örgüt konulursa konulsun görülecektir ki IŞİD’çıların katliamı ile AKP aradan 6 ay bile geçmeden seçimden başarı ile çıktı. Yani AKP ölümler pahasına iktidara daha da güçlenerek gelebildi fakat gerçekte bunun adı güçlenme falan değil bitişe doğru tekerleklerinin dönmesiydi de aynı zamanda.

Şimdi de başka bir benzerini yaşıyoruz. Tüm toplum kaygılı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun kaygısını şu sözlerle dışa vurması ise daha da uyanık olmamızı gerektiriyor çünkü. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan gerilimi doruk noktasına çıkarıp seçime gitmek ister. Bu gerilimden olabildiğince uzak durmamız lazım. … Eğer iş belli grupların ellerine silah alıp belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz. … Siyasi cinayetler… Böyle kaygılarım var” diyor. Demek zorunda kalıyor çünkü AKP ve saray iktidarının iktidarda kalmak için her şeyi göze alacağı zaten biliniyor.

Uzun zamandır cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’ın eşi televizyona çıkarıldı da tehditlerin bini bir para. Eşinin sözleri ise ürkütücü. Selahattin Demirtaş bakın ne söylemiş: “Dün akşam ekranlarda ailemi hedef haline getiren linç güruhları iyi bilsin ki, ailemin tek bir ferdinin saç teline zarar gelirse sorumlusu sizsiniz.”

Birilerinin kendi dışındakilere açıktan açığa verdikleri mesajlar ürkütücü bunu biliyoruz. Bunları bu noktalara iten dünya görüşleri de ortada bunu da biliyoruz ama bir şey var ki toplum bu yöntemlerle baskılanıp katliamlara varan girişimlerle susturulamaz. Susturulup bu zulmün üzerine iktidar kurulamaz. Hele bizler bu zalimliğe boyun eğmedikçe hiç mi hiç ne kazanma şansları vardır ne de bunları uygulama fırsatı bulacaklar. Eh durum bu olunca da önümüzdeki seçimlere kadar da seçimler sırasında da hatta seçimler sonrasında da bizlere bilinmeli ki çok iş düşecek. Eşyanın doğası gereği davranacak güçlerimizi birleştireceğiz ya da aynı şeyleri yaşamak bir yazgıymış gibi bizlerin üstünde denenecek. Başka ne yol var ne de çıkış.

Bunları bilelim de diyorum fazla söz zaten ahmağa söylenirmiş…