ZORBALAR KALMAZ GİDER

Yazan: Turgut Koçak 20 Mayıs 2022

AKP ve saray iktidarı iktidar olarak artık ne ekonomiyi kontrol edebiliyor ne de alışılagelmiş bir iktidar görüntüsü sergiliyor. İşte bu yüzden yargıyı ve güvenlik güçlerini kullanarak toplumu raptı zapt altında tutma yolunu seçmiş durumda. Bu yüzden 2 gün üst üste benzine yaptığı zam 3 lirayı buldu. Verilen cezalar, hak aramalara polisin gösterdiği tutum, SADAT’la ilgili gelişmeler sonrasında Erdoğan’ın söylediği sözler hemen hepsi bu dile getirdiklerimiz şeyleri bir değil bin kez doğrular nitelikte. Yargıda her yurttaş haksızlığa uğradığında hakkını araması gerekir ya artık tersi oluyor. Devasa bir güç olan devlet, iktidar eliyle yargıyı yurttaşların tepesinde sallanan Demokles’in kılıcına çevirmiş durumda.

Ceza vermek için maddi bir kanıt bulamayan ve iki kez aklama verdiği davara üçüncü kez tam tersini yaparak Kavala hakkında ağırlaştırılmış hapis, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası verildi.

İyi tamam da Gezi gösterilerine bütün ülke çapında katılan onca insanın Anayasa’dan aldıkları güçle katıldığı böylesine bir eylem nasıl olur da suç olarak görülür ve bu cezaların verilmesine maddi kanıt sayılır hukuktan az buçuk anlayacakların düşeceğin çıkışsızlık mıdır bu?

Gezi gösterilerine bu denli iktidar tarafından yüklenilmesinin bir tek nedeni vardır o da AKP iktidarının her türlü kirli çamaşırını ortaya dökmek. İşte bu yüzdendir ki AKP’liler ve bu partinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan öç alıcı bir tutum içindedir. Bu yüzden de cezalandırılan kişilerin şahsında asıl hedef tahtasına konulan şey eşitlik ve hak ve özgürlük isteyen milyonların istemleridir ki bu anlayışın cezalandırılmasının hiç mi hiç hukuksal değeri yoktur.

İnsanlar sonuçta şehirlerine, hak ve özgürlüklerine, iktidarın nobran yaklaşımlarına, çevrenin yağmalanmasına, doğanın bozulmasına, vurguna ve talana karşı çıkmışlardır ki her yurttaşın böylesine bir duruma karşı çıkmasından doğal hiçbir şey olamaz. Evet, burada demokratik kitle örgütü olarak üstüne düşen görevi layığı ile yapmak isteyen TMMOB’ye duyulan kin ve nefrettir.

Böylesine bir zorbalığın altında yağmacıların, zorbaların haklı mücadeleye karşı kin ve nefreti ve öç alma duygusu yatmaktadır ki işte bu kabul edilemez.

Bu durumda cezalandırılmak istenen tabi ki de suçsuzluktur. Çünkü suçluların başka türlü kendilerini savunmalarının olanaksızlığı her haliyle kabak gibi ortadadır. Dolayısıyla bizlerin dayanışma içinde olması, cezalandırılmak istenen herkese ama herkese sahip çıkmaktan doğal bir tutumumuz olamaz. Şu an ve de bundan sonra da iç edilmek istenen kamu mallarının yağmalanmasına da elbette karşı çıkacak Atatürk Havaalanı başta olmak üzere talana ve yıkıma izin vermeyeceğiz.

Kimi cezalar vardır ki kim ne yaparsa yapsın ceza yerine geçmez. Çünkü kamu vicdanında verilen bu cezaların hükmü olmadığı gibi ceza alan kişiler de asla kendilerini suçlu olarak görmemekte ve yüksek bir moralle iktidarın bu zorba uygulamalarına karşı alkışlanacak bir direnç sergilemektedirler. Elbette günü geldiğinde sadece Gezi dosyasından ceza verilenler değil, ülkenin pek çok gazetecisi, politikacısı ve seçkin insanlarının da aynı şekilde cezalandırıldıkları ortaya çıkacak ve sorumlular bunun hesabını vermekten kurtulamayacaklardır. Şimdi dört duvar arkasına atılanlar sanılıyor ki teslim alınacaktır, sanılıyor ki yığınlar bu gözdağı ve suçsuzluğun cezalandırılıyor olmasından korkup yılacaklar ve meydanı bu zorbalıkları uygulayan iktidara bırakacaklardır. Bu göreceksiniz çok büyük bir yanılgıdır.

Hiç ama hiçbir şekilde unutmayalım…

‘Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider.’