Yazan: Turgut Koçak 9 Eylül 2014
Dünyada ve ülkemizde zenginleşenlerin tümünün geçmişine bakın devlete yaslanıp devleti soyduklarını ve yoksul halkın kanını bir kene gibi emdiklerini göreceksiniz. Bu haramzade sürüsünün elbetteki suç ortakları her zaman için burjuvazinin çıkarlarını savunan politikacılar olmuştur.
Düşünelim ve kafa yoralım. Eğer Aziz Torun, Torunlar Gıda olarak ticaret işlerini bir yere dayandırmadan sürdürseydi, bugün olsa olsa orta ölçekte bakkaldan biraz büyük bir işletme olarak varlığını ya zar zor sürdürür, ya da iflas edip yerini daha büyük toptancılara bırakmak zorunda kalırdı. Öyle olmadı. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan İmam Hatip Okulu’ndan arkadaşıydı ya, iktidar yoksullara dağıtılan gıda yardımını Torunlar Gıda’dan tıpkı Soma Kömür İşletmelerinin sahibinden aldığı kömürler gibi aldı ve dağıttı. Sonra bir de baktık ki, Torunlar’a Allah yürü ya kulum demiş, onlar da başlamışlar yürümeye. Tıpkı Bülent Arınç’ın dediği gibi Allah vermiş de vermiş.
Eh duracak değiller ya, Torunlar bu kez de hızla inşaat alanına kapağı atıp başlamışlar daha büyü işler yapmaya. Ne de olsa arkalarında İmam Hatip Okulu’ndan arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan var. Hem kitabına uydurmak da öyle zor iş değil. Başlamış yedi başlı ejderha işler alıp işler yapmaya ve zenginleştikçe zenginleşmeye…
Bilindiği gibi İstanbul çok büyük deprem riski taşıyan bir güzel kentimiz. 17 Ağustos 1999’da yaşanan deprem sonrası resmi rakamlara göre 17 bin gayrı resmi rakamlara göre iki iki buçuk kat daha fazla ölümlerin ve büyük yıkımların gerçekleştiği depremle birlikte Türkiye biraz olsun uyanır gibi oldu. Bunun üzerine kentlerin yeniden yapılması ve bu riskin giderilmesi için deprem vergisi de dahil bir sürü tedbir alındı. Bugün hâlâ da deprem vergisi vermeye devam ediyoruz. Sonra ardan bir süre geçti, 3 Kasım 2002 tarihinde Amerika’nın kurdurduğu parti AKP iktidara geldi. Bunlar o kadar vurguna, talan susamışlardı ki, bunların devri ile birlikte rant ekonomisi aldı yürüdü. Kentlerimizde deprem riskiymiş şuymuş buymuş unutuldu ve vurgun arşı alaya çıktı. Öteki vurgunları geçersek Ali Sami Yen Stadyumu’nun alanı da deprem için alınması gereken tedbirler için kullanılacağı yerde; bu iktidar tarafından Torunlar İnşaat’a TOKİ tarafından 1 milyar dolara satıldı. İşte 10 işçimize asansörün yere çakılması ile mezar olan bu inşaatın ve de inşaat şirketinin kısa öyküsü budur.
Bugün yetkililer bu işyerinde gerekli güvenlik tedbirlerinin alınıp alınmadığını tartışadursunlar, bu işyerinde de tıpkı Soma Maden Ocağı’nda yapıldığı gibi güvenlik tedbirlerinin hepsi kağıt üzerinde yapılmış. Böyle bir olayın yaşanacağı belli olmasına karşın, işlerin durmaması için yetkililer ortaya çıkan arızayı o an için giderip devam etmişler işlerine. Sonra bu acı olay yaşanmış ve bugün herkes feryat figan ediyor. Bu olayın yaşanmasında en büyük pay sahibi iktidar olmasına karşın iktidar bile bu işin böyle götürülemeyeceğinin farkında artık. Ahmet Davutoğlu her ne kadar ölen işçilerimize yandaşlarından fatiha ısmarladıysa da o bile böylesine beylik sözlerle bu işin geçiştirilemeyeceğini gördü. Milyonların bu insanlık düşmanları yüzünden nasıl patlamanın eşiğine geldiğin görüp ödü bilmem nelerine karıştığı için şu bu demeye başladılar. Ne acıdır ki, aynı iktidar bir yandan da yaşadıklarımıza fatiha okutacak denli gözü dönmüşlük içinde. “Torba Yasası” içinde İş güvenliği ile ilgili işçilerin aleyhine yasa maddeleri geçirmeye çalışıyor.
AKP iktidarını başka türlü tanımlamanın olanağı yok. Bu iktidar tartışmasız zorba bir iktidar. İşçileri daha fazla sömürmek ve zenginliklerine zenginlik katmak için bu kesimler her türlü alavereli işlerin içindeler. Oturdukları yerler göz alıcı yerler. İş merkezleri göz kamaştırıyor. Çalıştırdıkları üst düzey elamanlar ise en iyi okullarda yetişmiş elemanlar. Kullandıkları teknoloji derseniz yine öyle. Bu tür işletmelerin hiçbiri artık bezirgan anlayışı ile ticari ilişkilerini kayda geçirmiyor. Yani sizin anlayacağınız her şey kağıt üzerinde son sürat ve iyi yapılmış. Ancak burada unutulan bir şey var ki, o da insan. Bunların gözünde insanların zerre kadar değeri yok. Çalışanların değeri bir tuğla parçası kadar bile değil. Bu yüzden de ülkemizde adına iş kazaları dedikleri iş cinayetleri yüzünden yüzlerce kayda geçen geçmeyen insanlarımız ölüp gidiyor da bunların yine de kılları kıpırdamıyor.
Bunlar sendikalara karşılar. Grevli toplu sözleşmeli iş yaşamına karşılar. İşçilerin insan gibi yaşayacakları ücrete karşılar. İş yerinde gerektiği gibi güvenlik tedbirleri alınmasına fazladan yük getirdiği için karşılar. İşçileri kolaylıkla kapının önüne koymayı kendileri için hak sayıyorlar da işçilerin çalışma hakkını akıllarına bile getirmiyorlar. Özetle bunlar insana ve insanlığa karşılar. Yeter ki bunların kasaları para dolsun, yeter ki Karun kadar zenginleşip hükmetsinler. Çünkü bunlar da anladılar ki, para hükmetmenin en güçlü aracı.
Gerçekler bu merkezdeyken, bu haramzade takımının karşısındaki güçlerin durumu ne? Onların durumu ise içler acısı. Doğru dürüst örgütlenme yapılamıyor. Gerçek düşman bir kenara bırakılmış, herkes suçu utanıp sıkılmasa CHP’nin üstüne atacak. Bazı çevreler hem CHP’ye faşist diyebiliyor hem de CHP’nin niye daha fazla bu konularda çaba harcamadığını söylüyor. Oysa bu sözleri söyleyenlerin kendilerini aynada görmek gibi bir alışkanlıkları bile yok. Çok kızdıklarında sokak diyorlar, genel grev çağrısı yapıp ortaya çıkıyorlar. Bir de bakıyorlar ki, sokakta kendilerinden başka kimse olmadığı gibi genel grev çağrısına da kimse uymamış. Yani sizin anlayacağınız devrimcilik adına yapılan işler de sadece yasak savma kabilinden ve ilkel. (Genel grev çağrısı ve sokak konusunu bir başka yazımızda ele alacağımız için şimdilik bu konuyu sürdürmek istemiyorum)
İşte olup bitenler ortada. Gerçek suçlularsa en tepede ve debdebe içinde. Zorbalar; işçilerin ve emekçi halkımızın sesini kısmak için her yola başvurmuşlar. Yasalarla yığınların önü kesilmiş, 12 Eylül yasaları hâlâ yürürlükte. AKP tarafından çıkarılan kimi yasalarsa 12 Eylül yasalarına bile rahmet okutacak düzeyde.
Öyleyse ne yapabiliriz, ya da şöyle soralım bir şeyler yapabilir miyiz?
Yaparız, yapacağız da.
Eğer iyi hesaplanmış bir mücadeleye girişirsek bizlerin karşısında bilinsin ki, AKP de duramaz, bu iktidarın besleyip büyüttüğü zorbalar da.