Yazan: Turgut Koçak 11 Mayıs 2014
Danıştay’ın 146. yılı dolayısı ile yapılan toplantıda tam anlamıyla bir zırvalama yaşandı. Yargının önemli bir ayağı olan Türkiye Barolar Birliği adına Başkan Metin Feyzioğlu konuşurken oturduğu yerde sinir krizi geçiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dayanamadı ve ayağa kalkarak Feyzioğlu’na hakaret içeren sözler söyledi. Oturduğu yerden ayağa kalktığı ana, Feyzioğlu’na sarfettiği sözler sonrasından çıkıp gidinceye kadar yarattığı ortama bakıldığı zaman söylenecek söz bulmak olası değil.
Biliyoruz Recep Tayyip Erdoğan ilk başbakanlık koltuğuna oturduğu günden bugüne kadar yağcı ve yalaka kesim tarafından hep pohpohlanmış, Kasımpaşalı betimlemesi ile başlatılan kampanya bir süre sonra aslana, kaplana, rüzgara, tufana devamında ise kapan kaçan kartala, alıcı kuşa şahana benzetilerek karşımıza bambaşka bir kimlik çıkarılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan ne yapsın, yağcı ve yalaka takımını kıracak değil ya oda benzetilenlere uyarak halkın gözünde bir alemeti farikaya dönüştürülmüştür. Tıpkı bir şarkı sözünde olduğu gibi “Sen neymişsin be abi"ye dönüştürülerek ortalığa salıverilmiştir. Sonra da bu zatı muhteremi zapt edene aşk olsun. Her fırsatta politikacısından, gazetecisine, öğretmeninden profösüren, askerinden polisine, köylüsünden işçisine, gencinden kadınlara kadar say say bitmez, her kesimin söylediği hakaret içeren sözlerle boyağını aldırmıştır.
Benzer olayın sonuncusu ise Danıştay’ın 146. Kuruluş Yılı dolayısıyla düzenlenen toplantıda yaşanmış, Recep Tayyip Erdoğan kıpkırmızı bir suratla yerinden fırlayarak Feyzioğlu’nun uzun konuştuğundan başlamış, siyaset yaptığına, ordan da edepsizliğinden çıkmıştır. Başbakanla birlikte devlet erkanı olarak nitelenen topluluk önce şaşkın sonra Başbakan’ın arkasına dizilen bir kervan gibi çıkıp gitmişlerdir salondan. Bütün bu sözlere karşı Metin Feyzioğlu’nun sözleri ise “Ben güzel şeyler söyledim başbakanım, kimseye saygısızlık ve edepsizlik etmedim"in ötesine geçmemiştir. Bu kadar kontrollü bir ses ve özenle seçilmiş sözler karşısında iyice çıldıran Başbakansa yukarıda söylediğimiz gibi tam bir hezeyan nöbetleri sergilemiştir.
Buraya kadar tamam. Asıl burdan sonrası Danıştay’ı ilgilendirdiği için olup bitenleri onlarda şaşkınlık içinde izlemişler. Daha sonra Danıştay’dan yapılan bir açıklama ile zorlama bir uslüple Metin Feyzioğlu’nu eleştirmeye yeltenmişlerdir. Neymiş efendim; Metin Feyzioğlu’nun konuşması siyasi içerikliymiş. Daha da önemlisi Metin Feyzioğlu “teamüllere aykırı siyasi bir konuşma yaptığı için bu konuşma Sayın Danıştay üyelerini incitmiş. Vay anasına be, çok önemli bir Yüksek Mahkeme’den yapılan açıklamaya bakın bir. Recep Tayyip Erdoğan ne diyorsa o denmiş, Feyzioğlu’nun siyaset yaptığı dile getirilerek bir de nasıl incindiklerini kamuoyuna açıklama gereği duymuşlardır.
Demek oluyor ki, çok kötü bir noktadayız çok. Bir Yüksek Mahkeme; Barolar Birliği Başkanı’na “terbiyesiz” denilmesinden incinmiyor da hukuksal olarak uyulması gereken yol ve yordamların belirtilmesinden dolayı inciniyor. Gerçekten de Başbakan’ın söylediği sözler ne kadar vahimse üstelik denetimsiz söylendiğini görüyor ve bu sözlerin söylenmesini eleştiriyoruz ama Danıştay adına yapılan eleştiriyi ise daha yakışıksız buluyoruz. Niye diyorsanız bu açıklama yaşanan olayın üstünde düşünülerek yapılmış bir açıklama olup burada gözetilen hukuk değil, Başbakan’ın konumu olmuştur.
Başbakan sanıyor ki, siyaseti sadece ve sadece ben siyaset yapacağım diye ortaya atılanlar yapar. Yurttaşlar eğer siyaset yapıyorum diye ortaya çıkmıyorlarsa siyaset olarak görülen hiçbir konuda ne yazabilirler ne de konuşabilirler. Nitekim Başbakan kimlere siyaset yapıyorsun diye seslenmemiştir ki? Gazeteciye, profösöre, yazara, aydına, kısacası kim ki Recep Tayyip Erdoğan’ın işine gelmeyen bir söz söylemiştir, Başbakan’ın sözü hazırdır. “Siyaset yapıyorsun, madem siyeset yapacaksın cübbeni çıkar, partini kur ya da bir partiye gir öyle çık karşıma.” Sayın Başbakan, siyaset parti kurmadan da, herhangi bir partiye girmeden de yapılabilir. Sana bu ne kadar haksa her yurttaşa da o kadar haktır. Ama sizin demokrasi anlayışınız bu gerçeği kaldıramadığı için bu konuda iki de bir celallenip patlayıveriyorsunuz. Yurttaşlar siyaset yapmak için sizden mi izin alacaklar, siz mi yurttaşların siyaset yapması için belge dağıtıyorsunuz?
Artık siz iyice haritayı pusulayı şaşırmış bulunuyorsunuz. Sizin kaptanlığını yaptığınız gemi bilin ki karaya oturacaktır. Bu yüzden de tez elden kendinize gelmeniz gerekiyor. Ancak bunun olası olmadığını her fırsatta kanıtlıyorsunuz. Afyon’da topladığınız partililerinizle ne toplantısı yaparsanız yapın, sizin geminin artık limana varması olası değil. Koştura koştura oraya gittiniz ve konuşmanızın ağırlıklı bir bölümünü yine Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na ayırdınız. Yani yenilginin dayanılmaz öfkesi içinde kimbilir daha ne öfke nöbetleri geçireceksiniz?
Ama bu nöbetlerin yıkıcı etkisinin sanırım farkında değilsiniz.
Farkına varır mısınız bilinmez ama vardığınızda da iş işten geçtiğini kesinlikle görmüş olacaksınız.