YÜZ DEĞİL MANDA DERİSİ

Yazan: Turgut Koçak 6 Mart 2014

Artık her şey olağan hale geldi. Adama cümle cihan “başçalan” diyor. Adamsa; paralel yapıya verip veriştiriyor. Adama yargıya niçin müdahale ettiği soruluyor, o; “Adalet bakanımla konuşamayacak mıyım” diye karşılık veriyor. Adamın ihaleye fesat karıştırdığı ile ilgili sorular soruluyor, adam; pişkin pişkin bu işin olağan olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor. Adam, yargıda yargıçların, savcıların yerinin değiştirilmesi için her yolu kendisinde hak görüyor. Danıştay’da Nevzat Özgür’ün Zerrin Güngör adına çekilmesi için Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le görüşerek isteklerde bulunuyor. Bütün bunlar hiç önemli değilmiş gibi al gülüm ver gülüm yapılarak yargı işlevsiz hale getiriliyor. Sonra da “başçalan” adıyla nitelenen kişinin ne utandığı var ne de arlandığı. Sanıyor ki, Başbakanlık böyle yapılır, sanıyor ki, bu tür davranışlar makamı için haktır.

Türkiye’de değil, bütün dünyada Recep Tayyip Erdoğan ve tayfasının içine düştüğü durum nedeniyle her şey yazılıp söyleniyor ama bu zatta değişen hiçbir şey yok. Yine aynı pişkinlikle Türkiye’nin başbakanı olarak görevlerini yürütüyor, anlaşmalarda bulunarak yapması gerekenleri yapmaya devam ediyor. Anlayacağınız bu “başçalan olarak nitelenen kişide yüz, yüz değil manda derisi.

Yüzü manda derisi olan sadece “başçalan” olarak nitelenen kişi değil ki. AKP ileri gelenlerinin sürüsüne bereket hepsi aynı soydan. Balçiçek İlter’in (Pamir) televizyon programına katılan AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk, gündemdeki yolsuzluklarla ilgili konuşurken; “herkesin günah işleme özgürlüğü var” diyebiliyor. Allah Allah yanlış mı duyuyoruz acaba? Bizler herkesin hak ve özgürlüklerini kullanma haklarının olduğunu biliyorduk bilmesine de, bu günah işleme özgürlüğünü ne olmuştu da duymamıştık? Demek ki, bizlerde bir eksiklik var, var ki, özgürlükleri eksik savunuyormuşuz. Daha önce de AKP’nin ileri gelenleri pek çok şirazeden çıkmış laflar ettiler. Dolayısı ile bu tür tevatür sözleri duyunca hiç de şaşırmıyoruz.

Siz anladınız mı ne demek istiyor bu Külünk acaba?

Dilimizin döndüğü kadar anlatalım. 17 Aralık 2013 öncesi ve sonrası sayısız çalma çırpma suçları işlendi. 17 Aralık sonrasında ise bu suçların ne olduğu patır patır ortaya çıktı. Bu suçlara bakıldığı zaman ağır suçlar olduğunu görüyoruz. İçlerinde yüzkızartıcı olanları da var. Eh AKP ileri gelenlerine göre bu suçların günah katagorisine sokulup başta; “başçalan” olarak isimlendirilen kişi olmak üzere tüm suçluların bu dünyada hesap vermesinin önüne geçilmek isteniyor herhalde. Bu dünyada hesap vermekten kurtulunursa öbür dünyada bunlar nasıl olsa torpilli olacakları için yüz kızartıcı suçu günaha çevirip kurtulmak istiyorlar demek ki…

Tepedeki AKP’liler suça ortaklık etmekte yarışıyor da aşağıdakiler yarışmıyor mu? Onların yarıştığı da çok belli. Yoksa Recep Tayyip Erdoğan’ın miting yaptığı alanlara bütün bu olup bitenlere karşın, insanlar gider, orada bayrak sallayıp alkış tutarlar mıydı? Dün Rize’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor. Başbakan’ı doğrudan hırsızlıkla itham ederek ona “başçalan” diyor ve bu suçları işleyenin başbakan olamayacağı yolunda görüşler ileri sürüyor. Bir kısım AKP’yi tutan Rizeliler de toplanmışlar CHP’lilere saldırıda bulunuyorlar. Bu saldırı girişiminde bulunanlar kim olurlarsa olsunlar dolaylı falan değil, doğrudan “başçalan’ın suç ortaklarıdırlar. Niye derseniz; miting meydanında kanlı bir kavga çıkarıp bu suçları dile getirenleri susturmak istiyorlar. Bir başka deyişle onları sahiplenmek için her şeyi göze almış görünüyorlar.

Artık sözü uzatmaya gerek yok.

AKP ile birlikte politik yaşamımıza bir de yüzü manda derisinden olan utanmaz arlanmazlar katılmış oldu. Şimdi Türkiye bunlarla savaşmak zorunda.

Ancak unutulmasın ki, bunlar ayrık otuna benziyor, kolay kolay bulundukları yerden sökülüp atılamazlar.

O zaman da daha derine daha derine inip bunları kökleriyle kömçekleriyle temizlemek gerekiyor.