YÜRÜSEN DE DURSAN DA SEÇİMİ YİTİRECEKSİN BAY TAYYİP

Yazan: Turgut Koçak 16 Temmuz 2014

İsrail Gazze’yi ateş altına aldı. Çoluk çocuk ölenlerin sayısı 200’ü aşarken sayısız ev ve işyeri de yerle bir oldu. Bütün bu zalimliğe karşın İsrail bir yandan tehdide devam ederken öte yandan da kara harakatı için tank ve askerlerle sınırda konuşlandı. Öyle ki, sınır tanımayan ve insani değerleri bir kenara bırakmış olan İsrail’in dünyanın gözünün içine baka baka suç işlediğine tanık oluyoruz. Ne yazık ki, İsrail’in bu kanlı zulmü ilk değil son da olmayacak.

Bütün bunlar yaşanırken beni en çok şaşırtan şeyse Türkiye’de akıllarına her estiğinde “Siyonistler” diyerek Yahudi düşmanlığı yapan sözümona Müslüman çevreler olmuştur. Bu çevreler daha önce her cuma camiden çıkar ve İsrail aleyhine gösteri yaparlardı. Şimdiyse bunların bu gösterileri de şıp diye kesildi. Kesildi çünkü iktidar koltuğunda kendilerinden olan Recep Tayyip Erdoğan oturuyor. Adamlar bindikleri dalı kesecek değiller ya, cumadan cumaya çıkıp yaptıkları gösterilerini de böylelikle çıkmaz ayın son çarşambasına erteleyiverdiler.

Şaşırmıyoruz. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan neyse hepsini kastetmiyorum ama cuma göstericilerinin büyük bir çoğunluğu da o. Malum biliyorsunuz; şu İHH’cılar var ya, bir de onların Mavi Marmara gemisi vardı. İşte onlar İsrail komandoları tarafından basıldı ve aralarından ölenler ve yaralananlar oldu. Bu olayın teşvikçisi de alttan alta AKP iktidarıydı. Bu olay sonrasında AKP adına Recep Tayyip Erdoğan başladı konuşmaya. Şuydu, buydu derken bir anlaşmaya varıldığı söylendi. Özür müydü değil miydi yarım yamalak İsrail bir açıklamada bulundu, arkasından da tazminat ödeyeceği söylendi. Konu bir sonuca bağlanmadı ama hâlâ konuşuluyor. İşte o İHH’cılar şimdi de iftar yemeği vermek için Hopa’ya gitmişler orada karıştırıcılık yapıyorlar. Hopa halkının tepkisiyle karılaşıp polis korumasında yakalarını zor kurtarıyorlar. Yani anlayacağınız Hopa’nın seçilmesi manidar. Siz buna kışkırtıcılık da diyebilirsiniz.

Bir şey olduğu zaman Recep Tayyip atar tutar ya, Gazze’ye yönelik İsrail saldırısını protesto etmek amacıyla Gazze’ye gideceğini söyledi. Ne yazık ki, kaçıncı kezdir erteledi gidemedi. Ne zaman gideceği de belli değil. ABD Dışişleri Bakan John Kerry gitmesini istemediğini kendisine söylediği için gidemedi. İşte bu son katliam sonrasında da Recep Tayyip Erdoğan yeri göğü inleterek konuşuyor. Neymiş efendim; BM susuyor, büyük devletler susuyor, bir tek kendisi konuşuyor ve İsrail’e sözümona insanlık adına karşı çıkıyormuş. Karşı çıkıyor da ne oluyor diye soruyorsanız; bir şey falan olduğu yok. Öylesine konuşuyor işte.

Recep Tayyip Erdoğan İsrail’e karşı çıkıyor ama İsrail’le yapılan ticaret hacmi bunlarla birlikte 4,5 kat artmış. 2002 yılında İsrail’den 544 milyon dolarlık dışalım yapılırken 2013 yılı hesabıyla bu rakam 2.4 milyar dolara çıkmış. Yani sizin anlayacağınız AKP iktidarı ve onun başı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı sarfettiği sözlerin hiç mi hiçbir değeri yok. İsrail bölge ile ilgili istihbaratı bile Kürecik’teki radarlardan alıyor.

Hani Ramazan ayındayız ya, insanların inanç noktasındaki duygusallıkları üst perdeden seyreder ya; Recep Tayyip Erdoğan da, bunu fırsat bilip 10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu olayı oya tahvil etmek istiyor, yoksa adamın değil Gazze, Türkiye bile derdi değil. Öyle ya Recep Tayyip Erdoğan ne söylerse bu ülkenin insanlarının önemli bir bölümü yutuyor o da veriyor yalanın gözüne. Hani derler ya yalandan kim ölmüş? Gerçekten de Recep Tayyip Erdoğan’a bir şey olduğu yok. Aksine; Recep Tayyip Erdoğan yalana devam ettikçe daha da bir güçlenip fazla oy alıyor.

CHP Genel Başkanı partisinin dünkü Grup Toplantısı’nda açıkladı. Bilmem ne televizyonunda bilmem ne tarihinde Recep Tayyip Erdoğan’ın yaşamını anlattığı bir program yapılmıştı. Orada Recep Tayyip Erdoğan çıktı, kendisinin yaşadığı zor günleri anlattı. Neymiş efendim; 12 Eylül 1980 öncesinde işler bugünkü gibi değilmiş, zatı muhterem oraya koşmaktan buraya koşmaktan evine ayıracak zaman bulamıyor, evine ancak geceyarıları gelebiliyormuş. Bir gece gelmiş, bir de ne görsün; yatak odasının kapısında büyük kızının bir notu. Notta şöyle yazıyormuş. “Babacığım biraz da bize zaman ayır.” Muhterem çok duygulanmış. Hatta anımsıyorum bunu anlatırken gözlerine yaşlar birikmişti.

Ve bu hikaye yalan çıktı. Meğer kızı daha o zaman doğmamışmış. Yani zatı muhterem doğmamış kızından mektup almış. Hani biz solcular olsak neyse, bizim geçmişte çektiklerimizin haddi hesabı yok. Recep Tayyip Erdoğan bir şiir okuduğu için kısa süreliğine ceza alıp içeri girdi de vay vay vay adam bir bedel ödemişliğe yattı ki, değmeyin gitsin. Sümeyye’nin mektup yazmasını ise olağanüstülük olarak değerlendirmek gerek. Malum bu muhteremlerin yaşamında tevatürlere o kadar çok yer var ki, O olmazsa bir diğeri nasıl olsa taraftarların gözüne kül üfürmek için sonuç alıcı olur. Ancak bugün gelinen noktada Recep Tayyip Erdoğan gelip duvarın dibinde durmuştur.

Yürürse duvara toslayıp yarışı yitirecek; durursa durduğu için yarışı yitirecek ve seçimler, faşizme karşı adı konmamış ama BİRLEŞİK CEPHE olarak niteleyeceğimiz toplumsal muhalefetin başarısı ile sonuçlanacaktır.