Yazan: Turgut Koçak 4 Nisan 2012
Öcalan’ın doğum günü 14 Nisanmış ama 4 Nisan olarak kutlanma kararı alınmışmış. Bu yüzden de kaç yıldır Öcalan’ın doğduğu yere gitmek ve kutlama yapmak için Öcalan sempatizanları ve daha önce kurulmuş kapatılmış partiler çırpınıp durdu. BDP de çırpınıp duruyor. Türkiye’nin her yanından arabalarla yola çıkanlar yollarda güvenlik güçlerinin olur olmaz yaptırımlarıyla karşılaşarak bir sürü eza cefa yaşıyorlar. Daha önceki yıllardan da gördüklerimiz kadarıyla pek çok kutlamacı da haritayı pusulayı şaşırmış kutsallaştırmacı bir kafa ile toprağı öpenler mi dersiniz, getirdikleri kabın içine toprak dolduranlar mı dersiniz olmadık görüntülere kapı aralıyorlar.
Şimdi biz konuya eleştirel baktığımız için birileri bizi Kürt Ulusal Hareketine düşman ilan edeceklerdir bunu adımız gibi biliyoruz ama varsın olsun bu denli akıl tutulmasını da eleştirmeden geçmemizin olanağı yoktur. Yoktur, çünkü burada akıl almaz bir kişi tapıncı söz konusudur. Olayları bilimsel olarak ele alan biz sosyalistler ise kişi tapıncına ve bilinçli olarak kişi tapıncı yaratanlara temelden karşıyız. Unutmayalım, bizler geçmişte Çin Devrimi’nin kahramanı MAO’yu bile bu yüzden eleştirmiş, bu yaklaşımın sosyalist görüşlerle örtüşmediğini dile getirmiştik. Ne acıdır ki, Çin’de onca efsanevi bir yüceliğe yükseltilen MAO, ölümüyle birlikte kendisine uygun görülen bütün sıfatları yitirivermiştir. Eşi dahil, Mao’nun izinden yürümek isteyenler safdışı edilmişler arkasından da ”Üçlü”, “Beşli” çete ilan edilerek tasfiye edilmişlerdir. Dolayısıyla bu hazin sonun herkese ders olmasını gönülden istemek biz sosyalistlerin hakkıdır diye düşünüyoruz.
Öcalan’ın yazdığı kitaplara baktığımız zaman kimi zaman alttan alta, kimi zaman da açıktan açığa kendisini ululaştırdığını açıkça görürüz. Öcalan’a göre istese Kürtler onu peygamber olarak görebilirlermiş. Ancak engin gönüllülük gösterip böyle bir istekten geri durmuş.
Ülkemizde devrimci mücadele içinde öne çıkmış birçok hep genç olarak kalacak devrimciler vardır. Bunlar hep genç kalacaklar çünkü devrim yolunda yaşamlarını gözlerini kırpmadan feda etmişlerdir. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Ulaş Bardakçı ve adlarını sayamadığımız kadar çok devrimci kardeşimizi bu yolda yitirdik. (Adlarını burada yazamadıklarım için de peşin peşin özür diliyorum.) Sorarız; bunlar için bugüne dek kişi putlaştırılmasına varan ne yapmıştır Türkiyeli devrimciler? Hangisini kişi putlaştırması derecesine yükseltip kendilerinden geçercesine anmalar ya da kutlamalar yapmışlardır? Olsa olsa bu devrimci öncü gençler için çeşitli miting ve gösterilerde sloganlar atmışlardır o kadar. Bizler bunu bile eleştirerek bu yaklaşımın doğru olmadığını anımsatmaktan geri durmadık böylesi davranış sergileyenlere karşı. Bizler elimizden geldiğince nesnel davranıp devrimci mücadelenin özünden sapmaması için azami gayret gösterirken nasıl olmaktadır da gözümüzün önünde yükselen Kürt Hareketi böylesine bir kişi tapıncına yol açacak bir gelişmeye öncülük edebilir?
Hem böylesi bir tapınç mertebesine çıkarılmak da sanıldığı kadar istenecek bir şey değildir. Çünkü bu anlayışı olağan görenlerin bu yoldaki yürüyüşü bitmeyecek yeni yeni tapınç mertebesine çıkarılacak insanlar da bulup çıkarmakta zorlanmayacaklardır. İşte o zaman olanlar olacak; daha önce yüceltilen kişinin ister istemez hükümleri yok sayılıp itibarları ortadan kaldırılıverecektir. Yani bu yoldan yürüyenlerin işi özetle çok zordur çok…
Devlet, Öcalan’ın doğum gün kutlamalarını yasaklamış. Bu yüzden de bölgeye çeşitli illerden 5000 polis ve asker sevk etmiş. Aslına bakarsanız böylesine bir hareketlilik orta ölçekte bir savaş hali demektir neredeyse. Görüyoruz ki, yaşananların bir faturası her zaman olmuştur. Çünkü devleti yönetenler bu gibi olayların yaşanmasını her zaman istemişlerdir. Böylesi olaylar yaşanmalıdır ki, devleti yönetenlerin perdelemek ve görünmesini istemedikleri olay ve olguları halk görmesin, görmesin ki, egemenlerin karanlık oyunları sürgit devam etsin.
Bir güç ne kadar kararlı ve de örgütlü olursa olsun enerjileri sonsuz değildir. Bugün Kürt Hareketi olarak ortaya çıkan gücün de durumu farklı değildir. Çünkü gelinen noktada politika üretme zorluğu çekilmektedir. Geniş Kürt emekçilerine yönelik çalışma bugün Kürt Hareketinin ne yazık ki, gündeminde bile değildir. Böylesi gereksiz zorlamaların hiç kuşku olmasın ki, bir bedeli olacak ve yakalanmış olan kitlesellikten geriye düşüş de kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir.
Sonuç olarak bu yaş günü olayını bu şekle sokmanın hazin bir yanının da olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Salt olayı Doğu toplumlarında böylesi hasletler vardır deyip geçmek işi basite almak olur.
Derler ya kimseye yâr olmaz diye, öyle işte bu gidişle doğrusu zor kalkılır zor…
YÜCELT YÜCELT Kİ, BU YER ONUN YERİN DEĞİLDİR…