Yazan: Turgut Koçak 5 Ocak 2015
Bugün AKP’li 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeyeceğinin ilk adımı atılacak. Basına yansıyan bilgilere bakılırsa karar çoktan verilmiş gibi gözüküyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, “yolsuzluk yapan kardeşimiz bile olsa kolunu keseriz” demişti demesine ya, saray buyruğu gelmekte gecikmedi. Dolayısı ile saray buyruğuna karşın başka bir iradenin söz konusu olmayacağını gösteren sözler de AKP’lilerin ağzından dökülmeye başladı.
Egemen Bağış, sine-i millete dönmüş de millet ona “yürü ya Egemen seni kim tutar” demiş gibi öyle bir twit attı ki, bu twitin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Egemen Bağış, “Yüce millet karar vermişken, Yüce Divan’ın lafı mı olur”, “Yüce divan darbe girişiminin son perdesi” diyor. Sanki millet ona, “seni hırsızlık, yolsuzluk yap” diye seçiyoruz demiş gibi tam bir şark kurnazlığıyla işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Egemen Bağış’ın “Yüce millet” dediği kimseler kendisini seçmişlerse git TBMM’de adam gibi görevini yap diye seçmişlerdir. Yok, adam gibi görev yapacağı yerde görevini kötüye kullanıp adı yolsuzluğa ve hırsızlığa bulaşmışsa bu durumu tespit edecek ve cezasını verecek makam tabi ki de yüce millet değildir. Bu konuda görevli makam yargıdır.
Bakanın makamı nedeniyle yargılanacağı makam Yüce divandır. AKP’nin bütün olumsuzluklarını örtmek için topu yüce millete atması aslında topu taca atmasından başka bir şey değildir. Daha açık söylemek gerekirse yüce milletin onlara verdiği görev başkadır. Onların yaptıkları başka. Ya da şöyle diyelim, hiç kimse seçilmiş olmanın altına sığınarak istediğini yapmak hakkına sahip değildir. Recep Tayyip Erdoğan’dan başlayan bu tespit AKP kadrolarında yukarıdan aşağıya doğru söylenip dursa da, bu sözlerin hiç ama hiçbir hükmü yoktur. Hukukun üstünlüğü söz konusu olan ülkelerde kimse hukuk dışına çıkarak madem beni milli irade seçti, istediğimi yaparım hakkını kullanamaz. Kullanırsa, ya da kullanmaya kalkarsa o seçilmişler de meşruiyetini yitirirler.
AKP’liler sürekli olarak darbeden söz edip mağduriyet silahına sarılarak kendilerini halkın gözünde masum göstermeye çalışıyorlar. Oysa kendileri hukuku ortadan kaldırdıkları ve de keyfi bir yönetime başvurmaya kalktıkları için çoktan darbe yapmışlardır bile. Hem sonra darbe sadece ordu eliyle yapılmaz ki?
Bugün AKP’nin gerçekleştirdiği de darbenin ta kendisidir.
Koro sürüyor. Sağılk Bakanı Müezzinoğlu da Yüce Divanı ’tuzak sisteminin ana unsuru’ olarak değerlendiriyor. O sağlık Bakanı ki, kadınlarımız için “en büyük kariyer evde oturmaktır” diyerek fetva vermeye yeltenen kişidir. Bu yüzden de ne derler; “ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun da Sağlık Bakanı olarak yaptıklarına ve söylediklerine baktığımız zaman sözünün bir değeri olup olmadığını anlamakta zorlanmayız.
AKP iktidarının neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Hani yoksullara kömür dağıtıyorlar ya, bu kömürlerin önemli bir bölümünün taş olduğu Sayıştay raporlarında dile getiriliyor. Patronlar devlete kömürle karışık taş satıyor, parasını alıyorlar: Kömür yardımı alan halk da kömürün içinden taş çıkmış çıkmamış önemsemiyor bile. Niye? Çünkü bedava sirke baldan tatlıdır da onun için. Kömür yardımı alarak AKP’ye oy veren yığınlar o kömürü alın terleriyle kazandıkları parayla alsınlar da, bir görelim, seslerini çıkarıyorlar mı çıkarmıyorlar mı?
Sanki bu ülke şeriat ülkesi de Ahmet Davutoğlu’da, “yolsuzluk yapan kardeşimiz de olsa kolunu keseriz” diyor. Sayın Davutoğlu sen önce saflarından çıkan; hırsızlık, yolsuzluk, rüşvetle suçlanan bakanlarını yargı önüne çıkar da öyle bol keseden at. Hem öyle bol keseden atarken de kol kesmekten falan söz etme. Söz etme çünkü TCK’da kol kesme cezası diye bir ceza yoktur. Böyle konuşunca daha dini bütün olduğunu düşünebilirsin ancak kimse bu safsataları yemez. Eğer iradenizi birilerine ipotek etmemişseniz, kimi parti milletvekillerine sözünüz geçiyorsa suçlanan eski bakanlara hukuk önünde aklanma şansı verirsiniz olur biter.
Ama böyle bir şey yapamazsınız. Yaparsanız saray iradesi sizin için “başı vurula” emri verir ki, siyaset sahnesinde toz olup gidersiniz maazallah. Ya toz olup gitmeyi göze alır, bütün bu suçların ortağı olmaktan yakanızı sıyırırsınız ya da sonsuzluk bataklığında kulaç atmaya devam edersiniz.
Seçim sizin diyeceğim ama siz zaten seçiminizi çoktan yapmışsınız çoktan…