YİNE TAYYİP

Yazan: Turgut Koçak 27 Aralık 2015

Recep Tayyip Erdoğan geçmişte MİT TIR’larıyla ilgili haber yaptıkları için Can Dündar ve Erdem Gül’ü doğrudan hedef göstererek yanlarına bırakmayacağını söyledi. Bu söylemden vazife çıkaran vesayet altındaki yargı ise Gül ve Dündar’ı gözaltına alıp mahkeme önün çıkarttı, sonrasında ise bu iki gazetecimiz Silivri’yi boyladılar. Şimdi bu iki gazetecimiz için Silivri Cezaevi’nin önünde nöbet tutuyor, dün de 30’ncu günlerini içerde geçirdikleri için İstanbul Beyoğlu’nda 30 adım atarak yürüyor ve bir de basın açıklaması ile kamuoyuna sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.

Çalışıyoruz da ne oluyor diyebilirsiniz. Tabi bütün bunlar Gül ve Erdem’in özgür kalmalarını sağlayamıyor. Yani sözün özü birileri bildiğini okumaya devam ediyor. Önceki gün yine Recep Tayyip Erdoğan sahnedeydi. Bu kez ise hedef ODTÜ’nün rektörü, dekanları, öğretim üyeleri ve öğrencileriydi.

Bildiğiniz gibi ODTÜ içinde ben diyeyim 30, siz deyin 40 mescit ve ibadet edilecek yer olmasına karşın, kendilerine Müslüman diyen bir avuç provokatör tarafından arazide namaz kılınmış, bu provokatörlerin hareketi ise ODTÜ öğrencilerinin tepkisin çekmişti. Bu olay sonrasında Recep Tayyip Erdoğan sazı eline aldı ve siz misiniz tepki gösteren diyerek ODTÜ’nün yöneticilerini, öğretim görevlilerini ve öğrencilerini hedef gösterip esti yağdı. Sözlerinin sonunda ise bir de YÖK’e çağrıda bulunarak görevden alma iletisi yaptı.

Sözlerine 12 Eylül sonrası sağ/sol çatışması adı altında gençlerin birbirine kırdırıldığı ile başladıktan sonra sözü getirip Gezi Parkı gösterilerine bağlayıverdi. Neymiş efendim Gezi Parkı gösterilerinde sözüm ona gençler birilerinin piyonu olmuşlarmış da muhtereme karşı çıkmışlarmış. Yani muhterem öz olarak tam da bunu söylüyor. Oysa gerçeklerin bu değerlendirmeyle yakından uzaktan ilgisi olmadığını kendisi de adı gibi bilmesine karşın karalama ve yalanlara başvurmaktan çekinmiyor bile.

Siz kentleri babanızın malı gibi görecek ve yağmaya açacaksınız, istediğiniz yere AVM dikip istediğiniz yeri yandaşlarınıza peşkeş çekmeye kalkacaksınız, yetmeyecek ormanları, parkları, su havzalarını, yeşil alanları bir bir ortadan kaldıracak ve herkesin nasıl yaşayacağına ve nasıl davranması gerektiğine karışacaksınız kimsenin gıkı çıkmayacak ve siz ne yaparsanız baş üstüne çekip bu ülkenin gençleri, kısaca halkı sineye çekip oturacaklar öyle mi?

Size göre bu ülkede hukuka gerek yok. Eğer insanlar sizin himmetinize mazharlarsa makam, mal, mülk sahibi de olacaklar, istedikleri gibi davranma özgürlükleri de olacak. Yok, değilse siz kalkacak bir çırpıda insanları görevlerinden aldırmak için iyi saatte olsunlarınızı harekete geçirecek, onlar da kitabına uydurup keyfi uygulamalarına bir yenisini daha ekleyecekler öyle mi? Bizim bildiğimiz insanlar, hangi mevkide olurlarsa olsunlar, ne kadar yetki ile donatılırlarsa donatılsınlar bir yerde suç varsa bu işin çözülmesi hukuksal olmaz mı? Öyle olması gerekir de sizin kafanızda böyle bir anlayış yok ki. Ben emrederim yerine getirilir havasında davranmakla kalmıyor uygulatıyorsunuz da.

Bugünler de ODTÜ ile ilgili birçok suçlama ve eleştiri yandaş basınınızda da yer alıyor. Bunun nedenini açıklamanızın olanağı yok ama isterseniz biz söyleyelim. ODTÜ de, sizlerin din mekteplerine çeviremediğiniz bilimsel eğitim yapan ve özgürlükçü havanın olduğu birkaç üniversitemizden ve de en önde gelen üniversitemizden biri olduğu için hedefe koymuş bulunuyorsunuz. Üstelik bunları yaparken de karşınızdaki dinleyicilerinize özgürlük nerede kaldı diye seslenip alkış almayı da bir güzel başarıyorsunuz.

Peki, ODTÜ’de 30-40 mescit ve ibadet edecek yer varken nasıl oluyor da provokatif davranış sergileyenlere gidin ibadetinizi orada yapın demek gereği bile duymuyorsunuz?

Dün de başka bir toplantıda yer aldınız. O toplantıda da Osmanlı ceddinizden bol bol söz ederek niye uzun süre ayakta kaldığı konusunda da kendi anlayışınıza göre bir konuşma yaptınız. Gittiğiniz toplantı Necip Fazıl Kısakürek ödül töreni bir toplantısıydı. Orada Nuri Pakdil mi kimdir sözlerini nasıl bitirdi?

“NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE”

Diye. Gerçi biz bu sözün NE MUTLU TÜRKÜM diye söylendiğini sizlerin de bu sözün yasaklanması doğrultusunda ne çaba gösterdiğini biliyoruz da şimdi bu sözde neyin nesidir acaba?

Yani sözün özü şudur. Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında ve de her davranışında ya birilerine yaşam hakkı tanımayan sözler etmektedir. Ya da birilerinin düşman olarak algılanmasına uygun bir ortamın hazırlanmasına öncülük etmektedir.

Bu yüzden de Türkiye’nin bir Hukuk Devleti olarak yoluna devam etme olanağı kalmamıştır.

Bu nedenle gerçekleri siz okurlarımızla bir kez daha paylaşmış olduk.

Ancak her gecenin bir sabahı olduğu da akıllardan çıkarılmamalıdır diyorum, o kadar… / TURGUT KOÇAK (TSİP GENEL BAŞKANI)

27 ARALIK 2015

Recep Tayyip Erdoğan geçmişte MİT TIR’larıyla ilgili haber yaptıkları için Can Dündar ve Erdem Gül’ü doğrudan hedef göstererek yanlarına bırakmayacağını söyledi. Bu söylemden vazife çıkaran vesayet altındaki yargı ise Gül ve Dündar’ı gözaltına alıp mahkeme önün çıkarttı, sonrasında ise bu iki gazetecimiz Silivri’yi boyladılar. Şimdi bu iki gazetecimiz için Silivri Cezaevi’nin önünde nöbet tutuyor, dün de 30’ncu günlerini içerde geçirdikleri için İstanbul Beyoğlu’nda 30 adım atarak yürüyor ve bir de basın açıklaması ile kamuoyuna sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.

Çalışıyoruz da ne oluyor diyebilirsiniz. Tabi bütün bunlar Gül ve Erdem’in özgür kalmalarını sağlayamıyor. Yani sözün özü birileri bildiğini okumaya devam ediyor. Önceki gün yine Recep Tayyip Erdoğan sahnedeydi. Bu kez ise hedef ODTÜ’nün rektörü, dekanları, öğretim üyeleri ve öğrencileriydi.

Bildiğiniz gibi ODTÜ içinde ben diyeyim 30, siz deyin 40 mescit ve ibadet edilecek yer olmasına karşın, kendilerine Müslüman diyen bir avuç provokatör tarafından arazide namaz kılınmış, bu provokatörlerin hareketi ise ODTÜ öğrencilerinin tepkisin çekmişti. Bu olay sonrasında Recep Tayyip Erdoğan sazı eline aldı ve siz misiniz tepki gösteren diyerek ODTÜ’nün yöneticilerini, öğretim görevlilerini ve öğrencilerini hedef gösterip esti yağdı. Sözlerinin sonunda ise bir de YÖK’e çağrıda bulunarak görevden alma iletisi yaptı.

Sözlerine 12 Eylül sonrası sağ/sol çatışması adı altında gençlerin birbirine kırdırıldığı ile başladıktan sonra sözü getirip Gezi Parkı gösterilerine bağlayıverdi. Neymiş efendim Gezi Parkı gösterilerinde sözüm ona gençler birilerinin piyonu olmuşlarmış da muhtereme karşı çıkmışlarmış. Yani muhterem öz olarak tam da bunu söylüyor. Oysa gerçeklerin bu değerlendirmeyle yakından uzaktan ilgisi olmadığını kendisi de adı gibi bilmesine karşın karalama ve yalanlara başvurmaktan çekinmiyor bile.

Siz kentleri babanızın malı gibi görecek ve yağmaya açacaksınız, istediğiniz yere AVM dikip istediğiniz yeri yandaşlarınıza peşkeş çekmeye kalkacaksınız, yetmeyecek ormanları, parkları, su havzalarını, yeşil alanları bir bir ortadan kaldıracak ve herkesin nasıl yaşayacağına ve nasıl davranması gerektiğine karışacaksınız kimsenin gıkı çıkmayacak ve siz ne yaparsanız baş üstüne çekip bu ülkenin gençleri, kısaca halkı sineye çekip oturacaklar öyle mi?

Size göre bu ülkede hukuka gerek yok. Eğer insanlar sizin himmetinize mazharlarsa makam, mal, mülk sahibi de olacaklar, istedikleri gibi davranma özgürlükleri de olacak. Yok, değilse siz kalkacak bir çırpıda insanları görevlerinden aldırmak için iyi saatte olsunlarınızı harekete geçirecek, onlar da kitabına uydurup keyfi uygulamalarına bir yenisini daha ekleyecekler öyle mi? Bizim bildiğimiz insanlar, hangi mevkide olurlarsa olsunlar, ne kadar yetki ile donatılırlarsa donatılsınlar bir yerde suç varsa bu işin çözülmesi hukuksal olmaz mı? Öyle olması gerekir de sizin kafanızda böyle bir anlayış yok ki. Ben emrederim yerine getirilir havasında davranmakla kalmıyor uygulatıyorsunuz da.

Bugünler de ODTÜ ile ilgili birçok suçlama ve eleştiri yandaş basınınızda da yer alıyor. Bunun nedenini açıklamanızın olanağı yok ama isterseniz biz söyleyelim. ODTÜ de, sizlerin din mekteplerine çeviremediğiniz bilimsel eğitim yapan ve özgürlükçü havanın olduğu birkaç üniversitemizden ve de en önde gelen üniversitemizden biri olduğu için hedefe koymuş bulunuyorsunuz. Üstelik bunları yaparken de karşınızdaki dinleyicilerinize özgürlük nerede kaldı diye seslenip alkış almayı da bir güzel başarıyorsunuz.

Peki, ODTÜ’de 30-40 mescit ve ibadet edecek yer varken nasıl oluyor da provokatif davranış sergileyenlere gidin ibadetinizi orada yapın demek gereği bile duymuyorsunuz?

Dün de başka bir toplantıda yer aldınız. O toplantıda da Osmanlı ceddinizden bol bol söz ederek niye uzun süre ayakta kaldığı konusunda da kendi anlayışınıza göre bir konuşma yaptınız. Gittiğiniz toplantı Necip Fazıl Kısakürek ödül töreni bir toplantısıydı. Orada Nuri Pakdil mi kimdir sözlerini nasıl bitirdi?

“NE MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE”

Diye. Gerçi biz bu sözün NE MUTLU TÜRKÜM diye söylendiğini sizlerin de bu sözün yasaklanması doğrultusunda ne çaba gösterdiğini biliyoruz da şimdi bu sözde neyin nesidir acaba?

Yani sözün özü şudur. Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında ve de her davranışında ya birilerine yaşam hakkı tanımayan sözler etmektedir. Ya da birilerinin düşman olarak algılanmasına uygun bir ortamın hazırlanmasına öncülük etmektedir.

Bu yüzden de Türkiye’nin bir Hukuk Devleti olarak yoluna devam etme olanağı kalmamıştır.

Bu nedenle gerçekleri siz okurlarımızla bir kez daha paylaşmış olduk.

Ancak her gecenin bir sabahı olduğu da akıllardan çıkarılmamalıdır diyorum, o kadar…