Yazan: Turgut Koçak 13 Ağustos 2015
Sanırız Recep Tayyip Erdoğan’ın dili şişti. Her fırsatta konuşmasına karşın yine de bu konuşmalar kendisini kesmiyor olmalı ki, Beştepe’deki Külliye’de memleket muhtarlarını bir kez daha topladı. İlk muhtar toplantılarını ele alan yazılar yazmıştım. Yazımın başlığı da ‘Körüklü Çizme Muhtar Çakmağı" idi. O yazıda diktatörlüğe özenen bir anlayışın toplumu gözetim altına almak için başvuracağı yol ve yöntemleri dile getiren düşünceler ileri sürmüş ve doğrudan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmiştim. Ne demek istediğim Beştepe Külliyesi’nde son yapılan muhtarlar toplantısında ortaya çıkmış bulunuyor.
12 Mart ve 12 Eylül faşist diktatörlükleri zamanında rejim hem muhtarlarla hem de yurttaşlara muhbirlik yapmaları için sürekli olarak baskılarda bulunurdu. O yüzden de, o dönemlerde az traji-komik şeyler yaşanmamıştır. Haksız yere gözaltına alınanlar mı, aylarca içerde yatıp imi timi kaybolanlar mı, aylarca içerde kalıp da etliye sütlüye karışmayan bir yurttaş olduğu anlaşılanlar mı, işkence görüp sakat kalanlar mı dersiniz bir sürü acı olaylar yaşandı anlayacağınız.
Şimdi asker faşist darbe yapmış değil. Sözümona memlekette seçimle gelen seçimle gideceği söylenen bir iktidar oluşumu sözkonusu. (Gerçi düşmüş olmasına karşın iktidarda hâlâ AKP bulunuyor) Oysa gerçeklere baktığımız zaman ortada tıpkı o günlerin benzeri bir durum söz konusu. Hukuk ortadan kalkmış, yargının işi olan konular siyasi iktidarın girişimleriyle tepetakla edilmiş. Olmadı savcılar, yargıçlar görevlerinden alınarak sanık koltuğuna oturtulup içeri bile atılabiliyor. Yani hukuk yürütmenin emrine girmiş. İktidar karşısında ne hakkınızı arayabiliyorsunuz ne de sesinizi çıkarmanızın olanağı var. Bakıyorsunuz ki bir kumpasla karşı karşıya kalmış hesap soran değil de hesap veren konumuna getirilivermişsiniz. Kim hangi mevkide olursa olsun görev ve yetkileri yasa çerçevesinde belirlenmişken AKP iktidarı ile birlikte bu anlayış tamamıyla ortadan kalkmış bulunuyor. Muktedir olarak eleştirdiklerimiz gerçekten de gücünü yasalardan ve Anayasa’dan alması gerekirken uygulamada bir keyfilik almış yürümüş.
Bir ülkenin cumhurbaşkanı ikide bir muhtarları niye toplar? Ya da Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan kişinin muhtarlarla ne işi olur da toplantı üstüne toplantı yapıp durur? Ülkemizde herkesin görev ve yetkileri belirli değil midir? Dolayısı ile her kim olursa olsun görev ve yetkilerini hukuk kuralları içinde yürütmez mi? Hukuk kuralları dışına çıkarak yurttaşların tepesinde Demoklesin kılıcı gibi sallanmak var mıdır ki, bu ülkede o yana bu yana talimatlar yağdırılıp yurttaşların demokratik hak ve özgürlükleri zaptı rapt altına alınmaya çalışılır? Hem sonra bir ülkenin en tepesindeki kişi demokrasiyi içselleştirememişse o ülkeden demokrasiden söz edilebilir mi?
Neymiş efendim?
“Kendilerine aydın diyen, gazeteci diyen güruhun hainlik peşinde koştuğunu ibretle izliyoruz” diyor Recep Tayyip Erdoğan. Bu kışkırtıcı sözlerden sonra muhtarlara istihbarat görevi de veren Recep Tayyip Erdoğan “hangi evde kim var gelin bildirin” diyerek gerçek niyetini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
Ülke bizzat Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı tarafından yangın yerine döndürülmüş, bunlar yok sayılıp üstüne üstlük bir de “Sayın” muhbir yurttaşlar ve muhtarlar görevli kılınmak isteniyor. Daha düne kadar farklı telden çalan Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugün kalkmış terör merör diyerek altından kaymakta olan koltuk için ve de tümden iktidarı yitirmek korkusu ile tam zıddı şeyler yapıyor. Topluma kalkıp cenazeler gelmesin, analar ağlamasın diyerek kapalı kapılar arkasında PKK ile yürüttükleri onca görüşmeleri unutmuş görünüyor. Şimdi milliyetçi oyları geri AKP’ye döndürmek için savaş davulları çalıyor. 7 Haziran seçimleri sonrası Recep tayyip Erdoğan’ın izlediği politikaya bakın bir, içinde ipe sapa gelir bir tane güzel şey bulabilecek misiniz acaba? Bu denli tehlikeli politikaların peşinde ülkeyi uçurumun eşiğine getirmekten çekinmeyen biri için muhtarlara talimat verip muhbirlik yapmalarını istemesinin aslına bakarsanız esamisi bile okunmaz.
Mevki gücüne dayanarak kimse de istediğini yapma hakkını elinde bulunduramaz. Eğer siz gücünüzü hukuktan ve Anayasa’dan alıyorsanız biz eleştirsek de yaptığınız işlerin bir anlamı vardır. Yok, sizi ne hukuk ne de Anayasa bağlamıyorsa; ki bağlamadığı ortada.
Bu nedenle sizin otoritenizin de yurttaşları bağlamayacağını bilmiyor olmanız düşünülemez. Yoksa gerçekten sizi körüklü çizme ve muhtar çakmağı otoritesi de kurtaramaz hiçbir güç de…