Yazan: Turgut Koçak 16 Ekim 2022
Amasra kömür ocağında yaşanan grizu patlaması sonucu 41 madencimiz yaşamını yitirdi. Sağ çıkarılanların arasında 6 kişinin durumu ağır. Bu yüzden de bu yaralılarımız ambülans uçakla İstanbul’a sevk edildiler. Bu olayın yaşanmasının hemen arkasından ülkeyi yönetenler başta olmak üzere Amasra’ya gittiler. Elbette gidecekler fakat insanların yaralarını kanırtırcasına konuşma yapmak da neyin nesidir doğrusu anlamamızın olanağı yok. Evet, bu konuda hem bir siyasi parti genel başkanı, hem de iktidarın tek yetkilisi olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl konuşmaya hakkı varsa benim gibi bir siyasi parti genel başkanı olarak orada yaşananları ele alan konuşma yapması, varsa bir eksiklik ve bu konuda konuşma yapanların gerçeği yansıtmayan konuşmaları eleştirmek de bizim hakkımız.
Öncelikle belirtmek isteriz ki yetkililerin söylediklerinin aksine Amasra Maden Ocağı ile ilgili eksikliklere Sayıştay işaret etmiş ve yetkilileri pek çok konuda uyarmış. Yetersiz personel kullanılmasından tutun da alınmayan tedbirlere kadar diyeceğini demiş. Bu raporu okuyan ilgililer ve iktidardakilerin gerekli tedbirleri almaları gerekmez mi? Haydi diyelim ki bu raporun doğruyu yansıtmadığını düşünen iktidar alana gerekli incelemeleri yapmak üzere donanımlı kimseleri gönderip bir araştırma yapmış mıdır? Hayır yapmamış. Yapmadığı gibi de daha önce bir iş kazası sonucu ceza almış ve daha sonra bu cezası kitabına uydurulup para cezasına çevrilen bir kişi nasıl oluyor da arkası önün hesaplanmadan kurumun başına genel müdür olarak atanabiliyor?
Sonra yürütmenin en tepesindeki kişi yani Recep Tayyip Erdoğan tıpkı Soma faciası sonucunda yaptığı konuşmanın bir benzerini bir kez daha nasıl yapabiliyor? Soma Maden ocağında yaşanan ve 301 madencimizin yaşamına mal olan bu katliamda yaptığı konuşmanın bir benzerini Türkiye ve dünya kamuoyunun karşısına çıkarak hangi akla hizmet yapabiliyorsunuz? İşte konuşmasının can alıcı noktaları…
“Bizim mevcut bu tür ocaklarımızın içerisinde Amasra Kömür işletmeleri bizim şu anda en ileri imkânlara sahip olan ocak olmasına rağmen… Tabii birileri bununla dalgasını geçebilir ama önemli değil. Bizim kader planına inanmış insanlarız, kader planına inandığımız için de bunun ne dünü ne bugünü ne de yarını hiçbir zaman olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım.
Teknolojinin tüm kabiliyetlerini, işletmeciliğin tüm maharetlerini kullanarak maden kazalarını tarihe gömmek için çalışmalarını yapacağız.”
Şimdi şu yukardaki konuşma içimizin acısını mı soğutacak? Yoksa her birimiz kalkıp ne yapalım “kader planına” inanan insan değil miyiz deyip susup olanları kabullenecek miyiz? Hem bu “kader planı” denilen şey sadece Müslümanlar için mi geçerli? Niye 19 Ağustos 1999 depremi bizim ülkemizde binlerce insanın yaşamına mal oluyor da Japonya’da aynı büyüklükte bir depremde kimsenin burnu bile kanamıyor?
“Kader planı” dediğiniz grizu patlaması bizde neden onca işçimizin yaşamına mal oluyor da başka ülkelerde benzeri bir facia ile karşılaşılmıyor? “Bunlar her zaman olacaktır” savınızı eleştirirsek, bunlar zaten dinsiz imansız deyip çıkacaksınız biliyoruz da söylediğiniz şey genel bir hükümse niye Müslüman olmayan ülkelerin büyük çoğunluğu bunun tedbirlerini almış orada böylesine yıkımlar yaşanıyor da bizde yaşanıyor? Sizin inancınıza göre “Kader planıysa” bu plan sadece Müslümanları mı kapsıyor? Yoksa sizin inandığınız Allah bu kader planını Müslümanlarla mı sınırlamış?
Bir de diyorsunuz ki “… Tabii birileri bununla dalgasını geçebilir ama önemli değil.” Biz sizinle niye dalga geçelim? Sizin bu tutumunuzu eleştiriyoruz. Çünkü bir kişinin yetkileri varsa sorumluluğu da vardır. Hele kişinin bulunduğu mevki ne kadar önemli noktadaysa sorumluluğu da o oranda artar. Siz demeye getiriyorsunuz ki her şey Allah’tan bu yüzden de bu konu eleştirilirse Allah eleştirilmiş olur. İşte bizler bunu kabul etmiyoruz. Bizler daha önce 8 kişinin yaşamına mal olmuş bir kişi sorumluluğu yüzünden 4 yıl ceza almış sizler de bu kişiyi daha da ödüllendirerek Genel Müdür koltuğuna getirmişseniz size söyleyeceğimiz var elbette. Sayıştay’ın raporlarını hiçe saymış kulak arkası etmişseniz ve de eğer en güvenli ocak olarak gösterdiğiniz Amasra’daki kamuya ait maden ocağı ise vay ki bizim halimize ki ne vay. Çünkü bundan sonra da benzeri maden ocakları faciaları “kader planına” uygun olarak yaşanacak ve canlarımızı yitirmeye ve her yaşanan facia sonrasında en yakınlarının ve vicdan sahibi olanların yürekleri yanmaya devam edecek demektir ki bunun kabul edilir yanı yoktur Sayın Erdoğan yoktur.
Ha biz yetkilerinizin bu denli aşırılığını gereksiz buluyoruz tamam da aynı zamanda da yetkileri olanların sorumluluğunu da size anımsatmak istiyoruz. Çünkü bırakalım bir kamu görevlisini tarlasını ekip biçen bir çiftçi bile keyfi davranamaz. Keyfi davranıp kime ne ben ekinimi yakarım da dökerim de diyemez. Çünkü herkesin yaptığı işin bir sorumluluğu da vardır. Sizin ki çok daha fazladır. Bu yüzden de bizler bırakalım siyasi parti başkanı falan olmayı sade bir yurttaş olarak da sizi uygun bir dille eleştirdiğimiz gibi hesabını da soracağımızı cümle cihana haykırırız. Çünkü bizler de bu ülkenin yurttaşlarıyız bize de pek çok konuda görevler düştüğünü asla unutmayız, sizler de unutmayın lütfen. O yaşamını yitiren 41 madencimizin ailesine üç beş kuruş vererek onları şehit ilan edip biz ne yapabiliriz sizin yakınlarınızın kader planında bunları yaşamak varmış diyemezsiniz.
Dememeniz gerekir, anlıyor musunuz dememeniz gerekir…