Yazan: Turgut Koçak 12 Nisan 2014
Bilindiği gibi AKP HSYK ve genel olarak yargı ile ilgili olarak iktidarının çıkarını gözetecek düzenlemeler yapmış, Abdullah Gül ise bu düzenlemelerin Anayasa’ya aykırılığına bile bakmaksızın yapılan bu değişikliği bir noter gibi onaylayıp geçmişti. Bu andan itibaren yargı neredeyse doğrudan Adalet Bakanlığı’na bağlanmış, Bekir Bozdağ ise bu makama gelir gelmez HSYK’da gerekli değişiklikleri ve atamaları gerçekleştirerek Anayasa’ya aykırı kararlara imza atmıştı. Anayasa Mahkemesi’nde bu değişikliğin yok hükmünde sayılması için CHP’nin girişimi dikkate alınmamış bu süre içinde ise iktidar dikkat çekilen konularda istediğini yaparak büyük ölçüde amacına ulaşmıştı. İşte Anayasa Mahkemesi yargı ile ilgili bu yasayı iptal etmiş AKP’nin saygı duymadığı Anayasa Mahkemesi arka arkaya Recep Tayyip Erdoğan’ın yana döne çıkardığı iki yasayı daha iptal ederek iktidarın bir anlamda yıldırımlarını üstüne çekmişti.
Ancak; ne derler, “huylu huyundan geçmez” işte AKP huyundan bir türlü vazgeçmiyor. Yeni yeni yasalar çıkararak ya da yaptırımlara giderek anayasal suç işlemeyi sürdürüyor. Bunlardan birisi hiç kuşku yok ki, yeni MİT yasasıdır. Bu yasaya göre MİT, her türlü operasyonal yetkiye kavuşturuluyor. Tüm kurum ve kişilerden her türlü bilgiyi alma hakkını elde etmiş oluyor. Ayrıca bu yeni yasayla birlikte MİT’le ilgili her türlü yazı, haber ve yorum ise fiilen yasaklanıyor. MİT’e ilişkin haberlere 7 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Böylece MİT devletin içinde bir tür Gladyo örgütü gibi dokunulmaz oluyor.
Bütün bu hesapları yapan AKP iktidarının amacı ne olabilir diye sorguladığımızda ise bu iktidarın yığınlar üzerinde oluşturmak istediği faşist diktatörlüğün taş taş üstüne döşenerek gerçekleştirilmek istediğini görüyoruz.
Havuz basını Sabah gazetesi bugün birinci sayfasında, “17 Aralık bal gibi darbedir.” diye başlık atmış. Başlığın altında ise Başbakan’ın şu sözlerine yer veriliyor. Başbakan Erdoğan, Paralel Yapı’nın 17 Aralık’ta yargı eliyle bir dabe girişiminde bulunduğunu söyledi.
17 Aralık operasyonu sonrası ortalığa dökülen belge ve bilgiler herkes tarafından biliniyor. Bugüne kadar yukarıdaki görüşü dile getiren Recep Tayyip Erdoğan, inkâr etmenin dışında ortaya çıkan hangi suçlamaların doğru olmadığını kanıtlayan bir girişimde bulunmuştur? Bu operasyonda görev alan savcı ve yargıçları kuvvetler ayrılığını hiçe sayarak susturmak gerçekleri kapatmaya yetmez. Recep Tayyip Erdoğan’a bakarsanız kim kendisine karşıysa onun yaptığı şey iktidara karşı bir dabe girişimidir. Bu ucuz numaralar, Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasından koşulsuz olarak yürümeye devam eden yığınlara yutturabilir ama ülkenin %60’ının üzerinde bir çoğunluğa yutturulmasının asla olanağı yoktur.
Bugün AKP iktidarının olağan bir burjuva demokrasisi çerçevesinde bile iktidarını sürdürmesinin olanağı yoktur. Bu yüzdendir ki, AKP iktidara sürekli olarak faşizan yasalar çıkarmakta ve uygulamalara girişmektedir. AKP tarafından bugüne kadar yargı tarafından iptal edilmiş ve geriye dönük olara uygulanmış bir tek karar bile söz konusu değildir. Sözün özü AKP iktidarı açıkça milyonlara demektedir ki, “ben sizi istediğim gibi yönetirim, çalar, çırpar, ihaleye fesat karıştırır, yandaşlarımı ve yakınlarımı paraya boğar, onlara TÜRGEV gibi vakıflar kurdurtarak paralar akıtırım. Kızım Sümmeyye’ye AB fonundan milyonlarca para aktarılmasını sağlar ve de saltanatımı devam ettiririm.
İşte durum budur. Seçimler oldubitti. Ülke birden bir sessizliğe girdi.
Sanki her şey rayına girmiş, Türkiye olağan koşullara kavuşmuştu. Oysa nereye elinizi atsanız pislik var. İşçilere, emekçilere kumpas var. Aydınlara, gazetecilere ve siyasilere baskıların daniskasının uygulanması için yeni yeni yasalar çıkartılmaya çalışılıyor. Bütün bunları görür ve susarsak gün gelir sustuğumuz yerde de zulüm gelir bizi bulur.
Bu yüzden de küçücük bir geri adım atmadan YETER BE demeli ve meşruiyetini yitirmiş iktidarın karşısına zaman yitirmeden ya da geç olmadan dikilmeliyiz.