YEDEK POLİS GÜCÜ NEREDEN ÇIKTI?

Yazan: Turgut Koçak 23 Ağustos 2020

Bizler, polisin ve askerin ne hale geldiğini, buna bir de bekçilerin eklendiğini, TSK’nın bir parçası konumunda olan jandarmanın da doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasının sakıncalarını konuşur ve tartışırken bir akşam öğrendik ki Recep Tayyip Erdoğan yine bir kararnameye imza atmış ve İstanbul’da görev yapacak yedek polis gücü kurulduğunu belirten kararname Resmi Gazete’de yayınlanıvermiş.

Ne demek bu diye sormanın gereği yok çünkü bu yapıyı kuranlar niçin kurduklarını zaten iyi biliyorlar.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı “hazır takviye gücü” bir şeyler için bir yerlerde hazır bekletilecekmiş. Üstelik sayısını bile bilmiyoruz. 10 bin de olabilir yüz bin de.

Yani sizin anlayacağınız hem de bir kararname ile “hazır takviye gücü” adı altında diyebiliriz ki iktidar kendisi için resmi polis teşkilatına paralel bir polis teşkilatı kuruyor.

Hem bu polis gücü İstanbul’da çıkabileceği savlanan kimi toplumsal olaylarda kullanılacakmış. Sizin anlayacağınız ucu açık nerede görevi başlar nerede biter belirsiz.

Bildiğiniz gibi iktidar kendisini ya diken üstünde hissetmektedir ya da iktidarı olağan koşullarda devretmeyi düşünmediği için gelecekte kendisini protesto eden, hak ve özgürlük, ekonomik iyileştirmeler isteyen her kesime karşı kullanabilme olanağı da veren böyle bir polis örgütlenmesini gerekli buluyor. Böylesine önemli bir konu kamuoyunda tartışılmadığı halde meclis gündemine bile getirilmeden yürürlüğe sokuluveriyor.

2018 Aralık ayında resmi ağızlardan yapılan bir açıklamada İstanbul’da 34 bin 334 polis, 2 bin 846 mahalle bekçisi var deniliyordu. Bu açıklamaya bakılırsa İstanbul’un güvenliğinin sağlanmasında bir sorun da söz konusu değil. Soylu ise 2019 yılında polis sayısının İstanlul’da 55 bine, bekçi sayısının da 4 bin 34 olacağını açıklamıştı. Bu sayılarla bile konuşsak bizim ülkemizdeki polis sayısı dünya ortalamasını kat kat geride bırakmaktadır. Üstelik dünyanın bazı ülkelerinde sayı daha da azalırken bizde niyeyse bu sayı sürekli arttırılmaktadır.

Zaten ülkemizin geldiği noktaya bakıldığı zaman kolayca polis devleti haline geldiğimizi söyleyebiliriz. İşin daha da korkunç yanı ise AKP ve saray iktidarı zayıfladıkça her ne hikmetse polis sayısını arttırmak gibi bir yola başvuruyor. Son Cumhurbaşkanı kararnamesi ile bu bağlantıyı kurmamız daha da bir netlik kazanıyor

Bu durum ister istemez bizi derinden düşündürmektedir. Çünkü giderek seçmen gücü eriyen bir iktidar söz konusudur. Yığınlar ekonomik olarak ağır bir baskı altında olup her türlü hak ve özgürlüklere de yasak üstüne yasaklar getirilmekte kimse düşüncesini bile açıklayamaz duruma gelmiş, açıklama yapanlar ise doğrudan içeri atılmışlardır. Öyle görünüyor ki AKP iktidarı ile birlikte iyice köşeye sıkıştırılan halkın gösterilere kalkacağı ve hatta daha da ileri gideceği düşünülüyor olmalı ki durmadan polis sayısı arttırıldığı gibi yeni bir müdahale gücü olarak da başka türlü bir polis örgütlenmesine gidiliyor.

AKP son yerel seçimlerde hemen bütün büyük kentleri yitirdiği gibi diğer kentlerde de hem belediyeleri yitirdi hem de büyük oy kaybına uğradı. Demek ki bu durumda iktidarı belirleyecek bir seçim olduğunda gidici olduklarını bildikleri için atılan adımı iktidardan gitmemek için bir hazırlık olarak da nitelememiz olasıdır.

Ortada demokrasi namına bir şey bırakılmadığına ve hatta yerel seçimlerde olduğu gibi seçim sonuçlarını tanımamak için her yola başvurulduğuna göre niye iktidar yitirildiğinde iktidar aklımızdan geçen yöntemlere başvurup iktidarı bırakmamak için direnmesin değil mi? Bugün HDP’nin çıkardığı 65 belediye Başkanlığından kaç tanesi elinde kalmıştır oturup hiç düşündünüz mü? CHP’li belediyelere karşı uygulanan baskıları şöyle bir düşündüğümüz zaman AKP ve saray iktidarının amacını anlamak kolaylaşmıyor mu? Üstelik 18 yıldır iktidar koltuğunda kalmış bir iktidarın gitmeme alışkanlığı kazandığını da düşünür yanına da tek adam egemenliğini eklersek bizim aklımızdan geçenler gerçeklik kazanmıyor mu? Kafa buysa gücü zayıflayan bir iktidarı polis gücü dışında ne ayakta tutabilir ki?

AKP’lilerden iktidarı vermeyecekleri yolunda onca sözler işitiyoruz. İyi de bunlar seçimi yitirdiklerinde nasıl olacak da iktidarı teslim etmeyecekler bu konuda sizlerin aklından ne geçiyor acaba?

Bize öyle geliyor ki AKP ve saray iktidarı oluşturduğu polis gücüne de dayanarak sandıktaki oyların sayımını bile istediği şekilde yapabilir ve kendisini kazandım olarak ilan edebilir. Bu yaklaşım AKP için bir yoldur. 23 Haziran İBB seçimleri niye yeniden yapıldı? Seçimleri yitiren iktidar iktidarda olmanın ve yargıyı emri altına almanın verdiği güçle nasıl yeniden tekrarlattı? İktidarın ne edip edip alma oyunu iktidar dışında kalan tüm muhalefet gücünün üstün gayretleri olmasaydı alınabilir miydi? Oy farkı 1 milyona yaklaşmasaydı acaba iktidar yine İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’na teslim etmek zorunda kalır mıydı? İstanbul sadece iktidar için değil her parti için önemlidir. Çünkü İstanbul’u yitiren sadece İstanbul’da seçimi yitirmez iktidarı da yitirir. Hem bizler Recep Tayyip Erdoğan’ın, “İstanbul’u kaybedersek Türkiye’yi de kaybederiz” sözlerini nasıl unuturuz? Şimdi İstanbul Belediyesi’ni hemen her konuda devreden çıkarmak için iktidarın attığı adımlar görülmüyor mu?

Eğer İstanbul’u ne pahasına olursa olsun vermemek gibi bir yola sapsalardı bunların iktidarı tüm ülke genelinde tartışılır hale gelecekti. Bu yüzden içleri kanaya kanaya İstanbul’u CHP’ye teslim etmek zorunda kaldılar fakat uygulamalarına baktığınız zaman İBB’nin bütün haklarını da tek tek elinden almaya kalkmıyorlar mı?

AKP ve saray, Cumhurbaşkanlığı seçimleri dahil parlamento seçimlerini de yitirdiğinde iktidardan tasını tarağını toplayıp gitmesi zor olacaktır ama gitmekten başka da bir yolu yoktur.

Niye derseniz daha ötesine heves edenler daha beter sonuçlarla karşılaşacaklarını da iyi bilirler.

Bu durumda yukarıda polisle ilgili yorumlarımızı ise sizler şimdilik baskı yöntemi ile seçim kazanmak olarak görün derim gerisini sonra düşünürüz…