Yazan: Turgut Koçak 1 Mart 2015
Yaşar Kemal’in asıl adı Kemal Sadık Gökçeli’dir. 1923 Omaniye/Gökçedam doğumludur. Türkmen köyünün tek Kürt ailesinin çocuğudur. O, acıyı daha 5 yaşında babasının bir camide gözleri önünde öldürülmesiyle tatmış olup acısını o çocuk yüreğinin bir köşesinde hep saklamıştır.
Yazınımızın büyük ustası Yaşar Kemal’i yitirdik, acımız büyük.
Onsuz artık Çukurova toprağı da Anadolu’nun tamamı da öksüz. İnce Memed’imizi ise yitirdik mi yoksa hâlâ tepeleri bulutları delen karlı dağlarımızda mı geziyor bilemiyoruz. Çünkü kendisinden uzun süredir bir haber alamadık. Gök kaçıncı kez bakır, yer kaçıncı kez demir oldu sayısını sayamadık, unutup gittik. Binboğalar’da yaşanan söylenceler bizim için mi söylenmiş bunların bile çok uzağındayız artık. Fırat niçin kan aktı da yüzümüzü çevirip kıpkırmızı akan köpüklü sulara bakmaktan korktuk, Niçin sorgulamaktan uzağız acaba?. Karıncanın su içtiği gözekler şimdi var mıdır, varsa çok mu ıssızdır gitmiyoruz, görmüyoruz. Akçasazın ağaları her yerde miy di yoksa Çukurova’nın verimli topraklarına konmuşlar orada çizmelerine kamçılarını vurarak dolaşıyor ve de yüreklere korku salan zalimlikleri hâlâ can mı yakıyor?
Yazınımızın büyük ustası Yaşar Kemal’i yitirdik ya; otlar, böcekler, kurtlar, kuşlar, canlı cansız tüm varlıklar yastadır bunu kesinlikle biliyoruz. Çünkü hüyükteki nar ağacını kimse göremez artık. Yeşeren, sararıp solup kuruyan otlardan da onun gibi söz edeni bulamayız. Otun gölgesinde soluyup duran bir çekirge kimin dikkatini çekebilir ki? Yağmurun düşmediği, bakıra dönen gökyüzü, kuruyup çatlayan ve demire dönen toprak yazın ustamızın yasıyla biliyoruz ki ıslanıp ıslanıp yunup yıkanacaktır. Acı biter mi, bitmez. Acının yüzlerde çizgi çizgi yayıldığı insanlarımız Yaşar Kemal’i yaşamlarının bir evresinde tanıma fırsatı bulmuşlar mıdır, bulmuşlarsa şimdi onlar da bizim gibi yasta mıdırlar bilmek istiyoruz.
Yaşar Kemal, bütün namuslu aydınlar gibi Türkiye İşçi Partisi kurulduktan sonra bu partide yerini aldı. Bir yandan yazarak, bir yandan da mücadele ederek sömürücülere, halk düşmanlarına ve emperyalist/kapitalist dünyaya karşı mücadele etti. 1970’li yılların ortalarında kurulan Mehmet Ali Aybar’ın Sosyalist Devrim Partisi’nde yerini alması bile bu büyük yazın ustasına karşı tavrımızı değiştirmemize neden olmadı. O hepimizin müthiş masalcısıydı. Masal anlatma yetisiyle romanlarını öyle bir işledi ki, hepimiz onun kitaplarının sayfalarında dolaşan birer kahramandık.
Yalnız bu mu? Değil tabi. Onun kitaplarını okuyan herkes artık kendisini sosyalist sayar kendisini mücadelenin bir yerinde bulurdu. Bu yüzden de Yaşar Kemal’in kitapları egemen güçleri hep korkuttu. Kitaplarına ve Yaşar Kemal’e duyulan hınç ve bu hınçla Yaşar Kemal’e çektirilen eza cefa birer utanç belgesi olarak egemen güçlerin amel defterlerinde yazılı. Şahsıma ben Sağlık Koleji öğrencisiyken onun kitapları yüzünden kaç kez okuldan atılma noktasına geldim geldim gittim. Müdürler, müdür muavinleri ve tek tük de olsa bazı öğretmenler bana diş biledi. Yani anlayacağınız Yaşar Kemal’in bizim insan olmamızda emeği çok. Bu yüzden onun için ne kadar üzülsek, ne kadar acı çeksek hakkını ödeyemeyiz. İşin daha da acı yanı ona diş bileyen, Türklüklerinden yanlarına varılamayan faşist kafalılar da Yaşar Kemal’in Türk diline ve yazınına kattıkları değerler nedeniyle değil mallarını müklerini ortaya koymak şanlarını şereflerini bile ortaya koysalar Yaşar Kemal’in hakkını ödeyemezler.
Yaşar Kemal, evet Kürt kökenliydi. Onun çocukluğu Türkmen köyünde geçtiği için Türkmen ulularını ondan daha iyi anlayan ve anlatan başka biri var mıdır acaba?
Zaman zaman politik konularda ayrı düşündük evet, ancak bizler yine de bilirdik ki, onun insan yüreği her kökenden ve her inançtan insanları kucaklayacak kadar büyüktü.
Ölümü dolayısıyla Yaşar Kemal’imize karşı politik eleştiriler yaparak ona karşı ağır eleştiriler yapmayı iş edinenler bir kez olsun yukarıda saydıklarımı anlama zahmetine katlanmışlar mıdır acaba?
Yaşar Kemal’imizi yitirdik!
Herkesin Yaşar Kemal’ini yitirdik!
Bu yüzden kurdun, kuşun, otun, böceğin, göğün, yerin, kızgın toprağın, ağaçların, ıpıl ıpıl ışıldayan yıldızların ve yeryüzündeki bütün insanların başı sağolsun. İyi ki vardın.
İyi ki, bizim toraklarımızda doğduğun için bize övünç duymamızı bahşettin, rahat uyu koca yürek, rahat uyu büyük yazın ustamız.
Arkandan güle güle diyerek el salladığımızı gör olur mu?