YASAKLAR VE ÇIKIŞ

Yazan: Turgut Koçak 20 Aralık 2022

O yasak, bu yasak özetle saray iktidarı döneminde her şey yasak. Öyle bir korku ikliminin içinden geçiyoruz ki yığınları sindirmek ve ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutmak isteyen bir zümreyle tanıştı Türkiye. Bu zümrede 21. Yılın içinde iktidar koltuğundadır. Bizler bu iktidarın adım adım nasıl hazırlandığını iyi bildiğimiz için ta başından bu yana karşı çıktık. Ancak solcu olup da liberalleşen ne kadar eli kalem tutan kimse varsa bunların bilmem neyinde boncuk aramayı sürdürdüler ve de bu dinci, gerici ve faşist çevrelerin adım adım iktidar koltuğuna yerleşmelerinde hatırı sayılır bir görev üstlendiler.

Ancak şaşalı günler bitti. Ülke varlıkları son kuruşuna kadar yenilip içildi, çalınıp çırpıldı. Kasalar tamtakır kuru bakır kaldı. Ülkenin borç yükü arttıkça artarken tekerleğin dönmesi için yeni yeni borç yükü altına girildi. “Enflasyon sebep faiz sonuçtur” diyen her şeyi bilenimiz yüzünden dolar fırladı, enflasyon 200’lere tırmanırken Enflasyonun önü kağıt üzerinde TÜİK tarafından kesilerek ancak yüzde 80 olduğunu kabul eden açıklamalar yapıldı. Oysa çarşı Pazar, ev emlak işleri hiç de öyle demiyordu. Rakamlar o kadar yükselmişti ki hiçbir şeyin yanına varılmaz olmuştu. Yığınları açız, açığız demelerine iktidar sonuna kadar kulağını tıkadı. Öyle ki “beni aç insanlar olduğuna inandıramazsınız” diye AKP ve saray iktidarının tepesindeki kişi her fırsatta konuşanı susturmaya çalıştı. Sanki ülkede hukuk varmış gibi bu susturma görevi de yargının eline bırakıldı. Tutuklamalar birbirini izledi. Konuşan kim olursa olsun soluğu içerde aldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bile bu fırtınadan kendini kurtaramadı. 2 yıl 7 ay 15 gün ceza ve siyaset yasağı alarak yargı üstüne düşeni yaptı. Ülke öyle bir gidişin girdabına sokuldu ki hemen hiç kimsenin bu iktidardan bir umudu kalmamasına karşın iktidar öteden beri bildiği oyunları tek tek sahneye koymaya başladı ve Türkiye işte bu koşullar altında seçimlere gidiyor.

Görünen köy kılavuz istemez derler. Her şey bütün çıplaklığı ile belli belli besbelliyken özellikle 6’lı masa çevresi gerçekleri görüp en kötü senaryoya hazır olması gerekirken sızlanan, sesini çıkarın ve de sinen yurttaşlara her fırsatta seçimi bekleyin mesajı verdi. Bütün bunlar iyi de iktidarın kurduğu oyunlar nedeniyle seçim olsa bile biz kazandık denilirse ya da ne bileyim yurttaşların oy kullanma hakkı bir şekilde sekteye uğratılırsa buna bir çare var mıydı işte bu konuda muhalefet yeterince aydınlatıcı değildi fakat umutlu olmak gerektiği konusunu her fırsatta yinelemekten de geri durmuyordu.

Ülkede at koşturan her şeyi yapmak analarının ak sütü gibi helalmiş gibi davranan dinci, gerici cemaat ve tarikat, vakıf ve derneklere ses bile çıkarılmaz hatta devlet desteği sunulurken muhalefete her şey yapılabilirdi. Cezada verilirdi, siyasi yasak da getirilebilirdi, görevlerinden de edilebilirlerdi ama kimse hakkını arayamazdı. Arasa da sonuç değişmeyeceği için ülke de ülkenin insanları da kör bir karanlığın içine itilivermiş eli kolu bağlı olarak celladını bekler durumdaydı.

Ülke tarihine bakıldığı zaman hiçbir şey durup dururken yaşanmış değildi. 12 Eylül 1980 tarihine gelinirken ne yaşanmışsa önceden geliyorum demiş öyle yaşanmıştı. Milliyetçi cephe iktidarları sokak katliamlarına kapı aralamış, grevler, direnişler, sendika ve derneklerin çalışmaları zaptı rapt altına alınmış yasak üstüne yasak getirilmişti. Sokaklar kan gölüne çevrilmiş, 25-50 kişi her gün yaşamını yitirir olmuştu. Bu ülkenin bilim insanları, gençleri, işçisi, emekçisi birer birer toprağa düşer olmuştu. Siyasi gericilik tırmandırılmış bir gece yarısı sonrası ise Kenan Evren ve arkadaşları iktidara el koyarak alın size faşizm deyivermişlerdi.

Söyler misiniz şimdi yaşadıklarımız nedir? İyice köşeye sıkışmış ve iktidar koltuğundan olacağını düşünen iktidar ne gibi oyunların peşinde? Önüne geleni niye tutukluyorlar? Yüksek perdeden tehdit üstüne tehdit niçin ve kim için savruluyor? Bu ülke 44 yıl önce Maraş katliamını, niye yaşadı? Çorum katliamı neyin nesiydi? Uzatmayalım bazı şeyler geliyorum diye geliyor. Önemli olan geliyorum diyeni görebilmek ve olacaklara hazırlıklı olmaktır. Koro halinde seçimler olacak, saray iktidarı gidecek diyenler var elbette de acaba her bir şey seçimlerin rahat rahat yapılabileceği bir ortama mı işaret ediyor? Yoksa faşizm herkesin üstünde kıracağı sopanın hesabını mı yapıyor? Kaç kişi yaşamından olacak? Kaç kişi vatan haini ilan edilip ipe götürülecek? Kaç kişi kuytularda infaz edilecek? Bütün bunlar olmaz mı diyorsunuz? Bilemiyoruz belki de olmayabilir. Ya olursa ne olacak? Bir de madalyonun bu yüzünden bakmak gerekmiyor mu?

Yani bizler bir şey yapmayacak mıyız? Yarım yamalar bir araya gelenler kendilerine bazı konularda görevler yüklüyor olsalar da bu yeterli mi? Niye demokrasi güçleri bir bütün olarak omuz omuza değiller?

Seçim için bir araya geldiğini söyleyenleri yoksa yeterli mi sayıyorsunuz? Öyle olmadığını bir sabah uyandığınızda hepiniz görürsünüz de o zamanda iş işten geçmiş olur. Bu yüzden Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak diyoruz ki ya faşizme karşı geniş bir güç birliği oluşturacağız ya geniş bir güç birliği oluşturacağız:

Başka seçenek var diyen varsa buyursun öne çıksın!