Yazan: Turgut Koçak 6 Ocak 2012
İnternet var ya herkes aydın havalarında. Zaten yarım aydınlardan bıkmıştık, işin içine bir de kendilerini aydın sananlar girince iyice tepemizin tası atar oldu. Son zamanlarda insanlar bilgiye gerek duymaksızın düşünce üstüne düşünce ileri sürer oldular. O kadar çok şey biliyorlar ve söyledikleri o kadar kesin ki, kim bunların karşısında düşünce ileri sürse ne anlamı var ne de hükmü. Bu gibi kimseler genellikle önemli bir olay ya da olaylar yaşandığında ortalığa dökülüp tozu dumana katıyorlar.
Uludere’de 35 yurttaşımızın katliamı konusunda düşünce ileri sürenlerin büyük bir bölümünün düşünceleri işe yaramayan şişirme görüşlerden oluşuyor. Neymiş efendim; muhterem bayan ve baylar; “Türklüklerinden utanıyorlarmış”. Bu sözleri okuyanlar da tıpkı bu sözlerin sahibi gibi şişirme bilgilerin ajite edip ortaya saldıkları kişilerse doğal olarak bu sözleri söyleyenlerin oldukça nesnel olduklarını düşünüp haklarını teslim edeceklerdir. Çünkü bu kişilerin kafasında oluşan tarih ve gelecek bilinci öylesine köreltilmiştir ki, doğru düşünmelerinin olanağı yoktur.
Onlara göre tarihin çarkını ileri döndüren sınıflar savaşı olmadığı için zalimliğin de tanımı doğru değildir. Uludere’de katledilen 35 yurttaş bu durumda hiç kuşku yok ki, zalim Türklerin mazlum Kürtlere karşı uyguladığı bir kırımdır ki, bu kırımdan birilerinin tabi ki de utanması gerektir. Ancak yaşanan bu olaya bakarak “Türklüğümden utanıyorum” tespiti kökünden yanlıştır. Özünde farklı etnik kökenden gelme halkları birbirine düşman etmekten öte bir işe yaramaz. Bu tür durumlarda ise bu şişirmelerden yararlansa yararlansa egemen güçler yararlanır ki, bu da kimilerinin geldikleri etnik kökenden utanmalarını gerektirmez.
İnsanlık sınıflı topluma geçildiğinden bu yana egemenler toplumların etnik ve inanç kökenlerini istismar ederek iktidarlarını ve sömürülerini sürdürmüşlerdir. Bugün Uludere katliamında yaşananlar da bu gerçeğin dışında değildir. Kürt kökenli 35 yurttaş yoksul oldukları için canları pahasına kaçakçılık yapmaktalar ve de yaşamlarından olmaktadırlar. Türkiye kapitalist bir ülkedir, işbaşında olan iktidarlar da kapitalistler adına iktidar etmektedirler. Bugün Türk ve Kürt halkını boğazlaşma noktasına getiren gerçeği; doğru okumak istiyorsak konuya bu pencereden bakmalıyız.
Günümüzde inanç ve etnik köken üzerinden uluslararası sermaye, başka bir deyişle emperyalizm öyle bir politika yürütüyor ki, bu yürüttüğü politika ile gerçek yüzünü göstermeksizin istediği gibi sonuç alıyor. Yugoslavya’da, Ortadoğu’da yaşanmış ve yaşananlara baktığımız zaman bu gerçeği bütün çıplaklığı ile görürüz. Düşünelim; AKP iktidarı ve onun başı olan Recep Tayyip Erdoğan Müslüman mıdır? Kendi söylediklerine göre katıksız Müslüman’dırlar. Öyleyse nasıl olmaktadır da Suriye’ye karşı bu iktidar Amerikan emperyalizminin yanında yer alabilmektedir? Nasıl olmuştur da Irak’ta onca kırım ve zulüm yaşanırken Bay Tayyip hep Amerika’dan yana olabilmiştir? Soruları çoğaltabiliriz. Ancak bunlar bile yanlış düşünenlerin yanlışlığını ortaya koymak için yeter de artar bile…
Son Uludere katliamı dolayısı ile Türklüğünden utananların söylediklerinin bizce zerrece kıymeti yoktur. Bunlar söylediklerinin bilincinde değillerse cahil, ya da kendisini aydın sananlardır. Eğer bilincinde iseler bilinmelidir ki, uzak kapılara kapılanmış dünyalık peşinde koşan liboşlardır başka bir şey değil.
Son söz:
Nasıl bir Fransız Fransızlığından utanmıyorsa ya da Hıristiyan Hıristiyanlığından Bir Türk’te Türklüğünden dolayı utanması gerekmez. Ya da herhangi bir inanç sahibi, sahip olduğu inançtan dolayı utanması gerekmez. Beyler, hanımlar gözünüzü açın!
Yaşanan gerçekleri bir de sınıf penceresinden bakarak yargılayın ve de varsa bir sözünüz o zaman dile getirmekle kalmayın, yazıya dökün ki herkes okusun…