Yazan: Turgut Koçak 5 Ekim 2015
Ahmet Hakan’ı CNN’den çıktıktan sonra evinin önüne kadar takip edip döverek burnunu ve kaburgalarını kıran ve azmettiren7 kişiden sadece birisi tutuklandı. O bir kişiyi niye tutukladı yargıç gerçekten anlam veremiyoruz. Madem bu tür saldırganlıklar bu kadar önemsiz ne diye diğer 7 kişiden 6’sı serbest kalırken bir kişiyi tutukluyorsunuz ki doğrusu bilemedik. Keşke onu da bıraksaydınız da adalet yerini bulmuş olsaydı. Hem ortaya konulan kayıtlara bakıldığı zaman fiili olarak saldıran 4 kişi ne yapmışlar ki?
Üstelik trafik kurallarına Ahmet Hakan’ın şoförü uymadığı için sadece uyarıp vatandaşlık görevlerini yapacaklarmış ama Ahmet Hakan bu, hemen kendisini yerden yere vurup, taştan taşa çalmış burnunu ve kaburgalarını kırıvermiş. Böylece de AKP’nin fedailerinin üzerine suç kalıvermiş. Bereket yine ülkemizde hakkaniyeti gözeten yargı var da 1 kişiyi tutuklamış ötekilerini de serbest bırakmış.
Şimdi bu olaya bakıp da benzer olaylarda onca kişi içerde niye yatmaktadır şaşırdınız değil mi? Üstelik benzer olayların çoğu öylesine incir çekirdeğini doldurmayan, önceden hesabı kitabı yapılmamış, birçoğu olay anında gelişmiş olaylardır ki, bu tür davalarda yargıç elbette ki çok önemli mağduriyet yoksa sanıkları salıverebilir.
Ancak Ahmet Hakan’ın uğradığı saldırı öyle mi ya? En tepeden birileri konuşmuş. Gazete basılıp bizzat bir milletvekilinin ağzından evlerinden alınacağı söylenerek tehditler savrulmuş. Gazeteci geçinen gazeteci bozuntuları tarafından köşelerinde yazılar yazılmış. Sonra bu adamlar bir araç kiralamışlar düşmüşler Ahmet Hakan’ın peşine. Evinin önünde de kıstırıp bir güzel nasihat çekmişler ama Ahmet Hakan kendisine zarar verince de işler tersine dönmüş. İşe yargı el koyup haklıyı haksızı ayıklamaya çalışmış. Her şey belliymiş ama yargıç yine de tedbir olsun diye içlerinden birisini tutuklamak zorunda kalmış.
İşin şakası bir yana bu olay gerçekten de vahim bir olaydır. Bu davaya bakan yargıcın bizim gördüklerimizi görmüyor olması hiç düşünülebilir mi? Böylesine nitelikli ve hazırlıklı aynı zamanda da politik amaçlı olan bir saldırı yargı tarafından sıradan bir olaymış gibi değerlendirilebilir mi?
Eğer değerlendirilirse bunun gibi benzer olayları planlayanlar için hukukun caydırıcılığı olabilir mi?
Madem iş bu kadar basittir, pekâlâ birçokları da benzer fiilleri kolaylıkla işlemezler mi?
Hürriyet yazarı Şükrü Küçükşahin’in, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’la konuştuğu esnada Hürriyet saldırganı olarak bilinen AKP İstanbul Milletvekili Abdürrahim Boynukalın’ın yanlarına gelerek Kurtulmuş’a “Ahmet Hakan’ı dövmüşler, bize yüklemek istediler. Onunla ilgileniyordum ama Allah’tan Sedat Peker’in adamlarıymış…” demesine ne demeli peki?
Konu ile ilgili nihayet Recep Tayyip Erdoğan da konuştu konuşmasına ya, söylediği sözlere bakılırsa ortada değişen bir şey yoktu. Malum Ahmet Hakan gibiler köşelerinde canları istediği gibi yazıyorlarmış, saldırı doğru değilmiş ama böylesine yazılar yazmak da neyin nesiymiş?
Şimdi bu saldırı olayının sonrasında saldırganların yakalanmaları ve gözaltına alınmalarına kadar bütün olaylar olağan bir işleyişte gitti. Oysa yargı bu olağan gidişe olağan işlerlik kazandırması gerekirken durum hiç de öyle olmadı. Yargı bir kez daha bu olayla birlikte sınıfta kalmış oldu. Bu da gösteriyor ki, AKP’ iktidarının bozduğu yargı düşünüldüğü gibi kolay kolay düzeltilemeyecek. Yargı önünde hak arayanlar ise düşünecekler ki işin çivisi çıktığına göre adalet önünde hak arayacağıma kendi adaletimi kendim sağlarım. İşte böyle, AKP iktidarı işbaşına geldiği günden beri her şeyi ama her şeyi dipten doruğa bozmuştur. Adaleti işlemeyen yani bir hukuk devleti olmaktan uzaklaşmış bir ülkede ise demokrasiden söz etmenin asla olanağı yoktur. Böylesi keyfilikler ancak ve ancak faşist yönetimlerde olur ki, bu bağlamda 1 Kasım seçimleri ilericiler, devrimciler ve sosyalistler için bir fırsattır.
Demokrasi güçleri eylemli bir mücadele örgütlemeli ve 1 Kasım günü oyların CHP’ye verilmesini sağlayarak AKP iktidarını sandığa gömmelidir.
Gömmelidir ki, her zorbalığı yapacaklarını sananların muratları yanlarına kâr kalmasın.
Gömmelidir ki, yolsuzlardan, hırsızlardan, dolandırıcı ve rüşvetçilerden hesap sorulabilsin.
Gömmelidir ki, yargıyı bu hale getirenler halkın önüne çıkarılıp hesap versinler.