YARGI DA NEYMİŞ?

Yazan: Turgut Koçak 8 Şubat 2015

AKP iktidarı ile birlikte yargı baştan aşağı vesayet altına alınmak istendi ve büyük ölçüde de başarıldı diyebliriz. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun iktidarın istediği çizgide olması sağlandıktan sonra istediğiniz mahkemeye istediğiniz kişiyi atayabiri ya da istediğiniz mahkemenin yargıçlarını ve savcılarını değiştirebilirsiniz. Diyelim ki yeteri kadar kendisini kanıtlamamış bir savcıyı ya da yargıcı da politik amaçlarınıza göre değiştirir istediğiniz yönde de kararlar alınmasını sağlayabilirsiniz.

Hakımler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na yapılan seçimleri AKP yanlısı olarak bilinen liste önde bitirdi. Bildiğiniz gibi bu listenin adı ‘Yargıda Birlik’ listesiydi. Bu listeden seçilen ve İşçi Partisi tarafından “Atatürkçü olarak söz edilenler kimlerdi bilmiyorum ama HSYK’da alınan kararlara bakıldığı zaman gerçekler net olarak ortaya çıkmaktadır. Ömrü zikzaklarla geçmiş sözde solcu görünen ama eses itibariyle sağcı politikacılara taş çıkartacak kadar sağ politikalara imza atan Doğu Perinçek ve partisi; işçi Partisi sanki herkesi aptal yerine koyarak; özellikle gençliği aldatan bir yol izlemektedir. Şimdilerde İşçi Partisi’nde bu yol Fetullahçılara karşı görünen ama Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin işine gelecek politikalara yelken açmış bulunmaktadır. 15 Şubat 2015 tarihinde bu parti olağanüstü kongreye gidiyor. Öğrendiğimize göre AKP’nin ekmeğine yağ süren diğer partilerle de bir araya gelerek (bu partilerin hepsinin de ortak kimliği sağcı) yeni bir parti kuracakmış. Bu partinin adı da ‘Vatan Partisi olacakmış.

Neyse İşçi Partisi’nin sağcılığı ve hatta Nasyonal sosyalistliği ile ilgili ilerde bir yazı yazacağız. Şimdi konumuz yargı. AKP, yargıya öyle bir el attı ki, bu el atıştan ne Danıştay, ne Yargıtay, ne Anayasa Mahkemesi, ne Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ne de diğer mahkemeler kurtulabiliyor. Hele iktidar olmanın gücüyle seçim hilelerinin üstünün örtülmesinde önemli bir işlev görecek olan YSK’dan tutun da İlçe seçim Kurulu’na kadar el atıldığını geçmişte Süleyman Soylu’nun ekibinde çalıştığını ileri süren bir AKP’li, Taraf gazetesine bu yönde açıklamalar yaptı.

Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi ile Recep Tayyip Erdoğan’ın arası hiç de iyi değil. Erdoğan’ın Haşim Kılıç’a karşı açtığı savaşı ise bilmeyenimiz yok. Niye Haşim Kılıç’a savaş açmış? Çünkü Haşim Kılıç Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği yönde davranmıyor da onun için. Oysa Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dediğini iki etmeyen bir Anayasa Mahkemesi olsaydı ne iyi olurdu değil mi? Ancak evdeki pazar her zaman için çarşıya uymuyor. Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin çoğu Abdullah Gül tarafından atandı. Bu yüzden de Recep Tayyip Erdoğan önümüzdeki icraatlarında Anayasa Mahkemesi’nin duvarına çarpmamak için bir an önce mahkeme üyelerini kendi yandaşlarından oluşturmak istiyor. Bunun için kendi adamlarından birini başkanlık için yarışmaya soktu bile.

Görüldüğü gibi kendi işini yapması gereken AKP iktdarı bütün kurum ve kuruluşları kendi doğrultusunda hareket etmesi için dizayn etmeye çalışıyor. Sanki ortada hukuk mukuk yok da kim abasını yürütüyorsa işleyiş ondan yana güçlünün zayıfı ezdiği bir anlayış egemen. Böyle bir ülkede adaletten, haktan, özgürlükten söz etmenin ise olanağı olmadığı gibi iktidarı elinde bulunduran bir partinin meşruiyeti de yoktur. Yargı da neymiş havasında bir keyfilik içinde olan bir iktidarla karşı karşıya olduğumuza göre bu yönetimin de tasarruflarının maddi temeli kalmamış demektir.

Önümüzdeki seçimler en temel hak ve özgürlüklerin ya toptan yok oluşuyla sonuçlanacak ya da AKP’ye geçip verilmeyerek demokratik hak ve özgürlüklerin korunması, genişletilmesi teminat altına alınacaktır.

Öyle MİT Başkanı’nı aday yapıp sonucunda da Başbakan koltuğuna oturtarak bilinmelidir ki, kimse Recep Tayyip Erdoğan’ın hukuksuzluğuna katlanacak değildir.

Bu son gelişmeler, AKP içinde yeni dalgalanmalara neden olacak gelişmeler olarak görülmeli, çatlağın daha da büyüyeceği iyi bilinmelidir.