Yazan: Turgut Koçak 5 Temmuz 2013
Fethullahçılar iyi çalıştılar ve adım adım yargıyı kuşatıp ele geçirdiler. Bunlara kalırsa şimdilerde sabırla çalışmalarının meyvesini almaya hak kazanmışlar. Bu yüzden de sanıyorlar ki, iktidar mademki ellerinde hukukun da bir kıymeti yoktur. Hukuk bunların düşündüklerine uyar olur biter. Zaten AKP’nin 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirdiği Anayasa değişikliği de bu anlayışın egemen olmasına yöneliktir. Nitekim Anayasa’nın kabulünden sonra yargıda gerçekleştirilen olağanüstü kadrolaşmalar ve değişiklikler de arkasından gelmiştir.
Gerçekten de söylediklerimizin sayısız maddi gerçekliği vardır. Bunları sayısız kez yazdık. Ancak Bizim yazmamıza gerek yok ki, Yargıda halen görev yapan kimileri çıkıyor ve bizim döne döne işaret ettiğimiz şeyleri bir hareketleriyle toplumun gözünün içine sokuveriyorlar. Örneğin Bolu Cumhuriyet Savcısı(!) Osman Karlı, “adalet org” web sitesinde konusu Fethullah Gülen olan bir tartışma ortamında “Fethullah Gülen’in evine saldıracaklar” başlıklı bir haberi paylaştı.
Bu paylaşımdan sonra Hakim Aydın Başar savcıyı uyardı. Bunun üzerine Savcı Osman Karlı, kendisi gibi düşünen çok sayıda meslektaşı olduğunu dile getirerek; “Biz bunlara sessiz çoğunluk diyoruz. Oyunu bilirler ama sessizce kızgınlıklarını içlerine atarak ya sabır çekerek izlerler” diyerek karşılık verdi. Savcının sözleri ne kadar da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Evinde oturan yüzde elliyi zor tutuyoruz” sözlerine benziyor değil mi?
Devam edelim, savcı bir kez ağzını açmış duracak değil ya. Üstüne ne vazifeyse diyor ki savcı; “Tankımız, silahımız yoktur iktidar yolunda kullanmak için. Bizim tek iktidar aracımız sandığımızdır. Peki, kutsalım yok olduğunda geriye hiçbir şey kalmayacak olan biz bidon kafalılar şu anda taraf olmayacağız da ne zaman taraf olacağız. Kutsalımızı öldürmeyin (kutsal derken kastettiği belli zaten) öldürtemeyeceksiniz evet buna biz göbeğini kaşıyanlar izin vermeyeceğiz. … Dönem ülkenin her kesiminden oy almış siyasal bir partiyi gayrimeşru gösterme dönemi değil…”
Bir Cumhuriyet Savcısı’nın görevi bellidir. İktidarın korunması, kollanması görevi ile kendisini görevli sayması ise işin nerelere geldiği açısından öğreticidir. Yasalar vardır sayın savcı yasalar, siz de bu yasalar çerçevesinde davranabilirsiniz ancak o kadar.
28 Haziran tarihli yazınızda da diyorsunuz ki, “Kalkışma şimdilik püskürtüldü.. Meclis tatile girmemeli, dillendirilen ve diğer demokratik hamleler hızla yasalaşmalı. Bu arada uyanık olmaya devam.” Şimdi bu sözleriniz ne anlama geliyor? Siz ve sizin görüşünüzde olanlar kimi püskürttü. Tamam, varın siz uyanık olun. Ne yazık ki, uyanık olmak da ecele yararsız. Acaba çok beğendiğiniz Mısır devrik Cumhurbaşkanı Mursi uyanık değil miydi de gümbür diye devrilip gitti? Mursi de siz ve sizlerin anlayışınızdaydı. Ben yaparım olur diye düşünüyordu. Sandık gelmişti ya Mısın halkının önüne sözümona o da kazanmıştı. Ha sayın savcı sandık dedik de aklıma geldi, sanırım sizin sandığa atılan karşı yüzde elliden hiç mi hiç haberiniz yok. İktidarın %10 barajına yaslanarak benim oylarımla milletvekili kazanmasına bizlerin daha ne kadar tahammül edeceğimizi sanıyorsunuz?
Püskürtülmeye gelince; diyosunuz ya; “Tankımız silhamız yok”, evet haklısınız Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarına tahammül edemeyen milyonlarca insanın da tankı ve silahı yoktu. Onlara karşı kullanılan Tomalar, akrepler, polisin akıl almaz gücüne ne diyorsunuz acaba?
Uzatmayalım; halkın gücü karşısında tankın da, silahın da, Tomanın da, aklınıza ne geliyorsa hükmü yoktur. Eğer olsaydı Mursi iktidarı terkedip gitmezdi.
Halkımızın demokratik hakları çerçevesinde kutsalınızın yerinde yeller eseceğini söylüyoruz o kadar, siz ve sizin gibiler de bunu iyi bilin…