Yazan: Turgut Koçak 15 Aralık 2015
AKP iktidarı doğrusunu söylemek gerekirse çocuk oyuncağı gibi bir şey. İçerde hak ve özgürlükler kullanılamaz oldu. Kim sesini çıkarıyor ve bu iktidarı eleştiriyor doğru kodese atılıyor. Birilerine ve kendilerine öyle olanaklar tanınmış ki, birkaç yıl içinde her biri zenginliğin dibine vurup Karun olup çıkıyorlar. Gazeteciler içerde, Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret edildiği gerekçesiyle açılan davaların haddi hesabı yok. Bu davaların çoğu ceza ile sonuçlanıyor. Yani sizin anlayacağınız içerde şahin dışarda şahin olmaya çalışan bir iktidar var. Dışarda şahin olmaya çalışıyor diyoruz, çünkü gerçekten de salt bu yüzden Türkiye’nin ne dostu kaldı, ne de komşuluk edeceği bir tek ülke.
Onca palavralar sıkılıp Osmanlının diriltileceği iletisi sürekli olarak topluma verildi verilmesine ya, bu kafanın Türkiye’ye kaybettirdiğini birazcık gerçeklere açık kim varsa bütün çıplaklığı ile görüyor. Kuzey Afrika’dan Çin Seddi’ne kadar bu geniş coğrafyada emperyalist güçlerle birlikte davranılıp haritalar değiştirmeye, yönetimler yıkmaya çalışıldı, sonuçta bir de gördük ki, bu akıl almaz politikaların tamamı bumerang örneğinde olduğu gibi gelip Türkiye’yi vurdu.
Türkiye’yi en fazla zora sokan politikalardan birisi de hiç kuşku yok ki, Suriye politikası oldu. İçeriye yönelik onca sıkılan palavralar ve Suriye’de konuşlanan katil sürüsü terör örgütleri bizzat desteklendi ama sonuç olarak bedelini ödemek ise Türkiye’ye ve yakılıp yıkılarak harabeye çevrilen Suriye’ye düştü. Suriye yine kendi ülkesi için onurluca bir mücadele veriyor.
Sormak isteriz Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ikilisinin verdiği mücadele neyin nesidir acaba?
El Kaide, El Nusra, Müslüman Kardeşler, ÖSO ve IŞİD her anlamda desteklenip yedirildi, içirildi, donatılıp silahlandırıldı ve akıl almaz insanlık düşmanı eylemlerine bilerek isteyerek ortak olundu. Sonuç olarak olan neydi acaba? Olan Türkiye toprakları sayılan Suriye’deki Şah Fırat Türbesi tehlikeye düştü ve bu türbe garip bir şekilde getirilip Türkiye topraklarına yeniden düzenlenip konuldu. Bu iş iktidar tarafında kamuoyuna sanki zafermiş gibi yutturulmaya çalışıldıysa da olanların ne olduğunu anlayan anladı. Artık Türkiye Suriye toprakları içinde olan Şah Fırat Türbesini koruyamıyordu hem de kimden tabi ki de canla başla desteklenen IŞİD’tan.
Arkası geldi tabi. IŞİD bölgede harekete geçince gelip Musul’u işgal etti ve Musul Konsolosluğu’nda bulunan bütün görevlilerimizi esir aldı. Pazarlıklar günlerce sürdü. Artık ne ödünler verildiyse bunlar pek kamuoyuna yansımadı, IŞİD esir aldığı konsolosluk görevlilerimizi serbest bıraktı. Bu durumu bile bir zafer olarak göstermeye kalkışan iktidar her ne kadar karşılamalar, törenler tertiplediyse de eleştiri bombardımanını aşamadı ve bu şovdan yeterince sonuç çıkaramadı.
7 Haziran seçimlerinde kaybeden AKP seçim sonuçlarını hiçe saydı, muhalefetin de beceriksizliği nedeniyle seçimler yeniden 1 Kasım tarihinde yinelendi ve AKP kaybettiği seçimi bu kez %49,5 gibi bir oy oranı ile kazanarak iktidar koltuğuna oturdu. Tabi bu arada 5 aylık süre içinde içerde Güneydoğu illerinde sokak savaşları başlattı, diğer yerlerde baskı ve yıldırmalara girişti, Ankara’da 10 Ekim günü IŞİD canlı bombalarını eyleme gönderip resmen katliam yaptı sonrasında ise Davutoğlu bu eylemle birlikte oylarının arttığını açıklayarak sanki ülkemiz insanlarıyla alay etti.
Rus uçağı Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’nun şahinliklerini kanıtlama girişimiydi ama Rusya bu işin peşini bırakmadı ve Rus uçağının düşürülmesi olayı da Türkiye’ye çok büyük bir zarar vermekle kalmadı. Bölge uçaklarla, savaş gemileri ve son model silahların yığınağı haline geldi ve Türkiye’yi bu iktidar bir kez daha ateşin içine sürmüş oldu. Ne var ki, bu iktidarın olayları değerlendirmek gibi bir yetisi olmadığı için bu kez de Musul yakınlarına asker çıkarıldığı açıklaması yapıldı arkasından da askerlerimizin de orada kalacağı yolunda üzerine basa basa açıklamalar geldi. Üstelik de oraya yeni asker gönderme hazırlıkları da cabasıydı. Irak, İran, Rusya karşı çıktı. Bu duruma ABD’de pek sıcak bakmadığı için durumun kurtarılması gerekiyordu. Barzani Türkiye’ye çağrıldı. MİT’te, Saray’da ve Genelkurmay’da ağırlanıp brifingler alınıp brifingler verildi. Arkasından da MİT Müsteşarı Irak’a gönderildi. Yani sizin anlayacağınız olaylar o kadar hızlı gelişti ki, bir de öğrendik ki, askerlerimizi geri çekiyormuşuz.
Konu bütün çıplaklığı ile ele alındığında görülen şey özetle nedir? Bir kez AKP iktidarı içerde milliyetçi duyguları okşayıp yandaş kazanma girişimlerine Musul’u da eklemiştir eklemesine ya YALLAH MUSUL’DAN GERİYE kaçmaktan başka bir çıkış yolu da bulamamıştır. Aynı çekilme Güneydoğu illerinde görev yapan öğretmenlere de memleketlerinde bir eğitim uygulamasına katılacakları gerekçesiyle SMS gönderilerek uygulanmıştır. İşte özetle iktidarın ve Recep Tayyip Erdoğan’ın düştüğü durum budur. Gerisi de gelecektir tabi…
Önemli not:
Nobel ödülü alan Sancar Türkiye’de. Sancar, aldığı ödül nedeniyle yaptığı açıklamada; Mustafa Kemal ve cumhuriyete borçlu olduğunu söylemiş, bu nedenle de ödülünün Anıtkabir’de saklanması gerektiğini dile getirmiştir.
Buraya kadar tamam.
Tamam da acaba Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu bu açıklamalara karşın, Prof. Sancar’la sancılanmadan nasıl görüşmeyi tamamlayacaklar işte orası gerçekten meçhul…