YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR YANAR

Yazan: Turgut Koçak 8 Mart 2012

İtalya ve Fransa’nın Libya’yı bombalamaya başlamalarının arkasından NATO müdahalesi geldi. Saldırı ve savaş örgütü NATO bütün gücüyle havadan Libya’yı bombalamaya başlayarak Kaddafi ve Kaddafi yanlılarının dirençlerini kırmak için ülkenin stratejik noktalarını vurmaya başladı. Başlangıçta; “NATO”nun Libya’da ne işi var” diyen Recep Tayyip Erdoğan kararından hemen cayıp NATO kararları çerçevesinde Libya’ya dört savaş gemisi gönderilmesini sağlayarak HAÇLI kervanına katılmış oldu.

Uzun süren Libya direnişi sonrasında Kaddafi yanlıları etkisizleştirildi, Kaddafi ise bir NATO bombardımanı sonrasında yakalanıp işbirlikçilerce linç edilerek katledildi. Bu olaydan sonra Libya’da direniş büyük ölçüde kırılmış oldu. Arkasından da Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) Başkanı Mustafa Abdülcelil’in dönemi de fiilen başlamış oldu. Bilindiği gibi bütün işbirlikçiler gibi UGK Başkanı Mustafa Abdülcelil de bir haindi, bir hain nasıl davranırsa öyle davranmayı sürdürdü.

Mustafa Abdülcelil’e göre NATO Libya’nın özgürlük savaşına hizmet etmişti. Oysa NATO’nun gerçekleştirdiği eylem Kaddafi yanlısı onbinlerce Libyalının öldürülmesinden başka bir şey değildi. Üstelik de Libya’ya müdahale eden NATO üyesi ülkeler Libya’nın yerüstü ve yer altı kaynaklarını paylaşmaktan söz ediyorlardı. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy açıktan açığa Libya’nın petrollerinin %35’nin kendilerine ait olduğunu açıklamış, bu yönde işbirlikçilerle antlaşmaları olduğunu açıklamıştı. Kısaca emperyalist güçler birer bokböceği gibi Libya’nın tepesine üşüşmüşler, soygunu bütün çıplaklığı ile göz göre göre başlatmışlardı. Bu paylaşımın içinde Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP’ye ne düştüğünü bilemiyoruz ama AKP iktidarı Libya olayları patlak verdikten sonra her aşamada işbirlikçi Libya çetelerinin yanında yer almış, onların Türkiye’de toplantı yapmalarına ve toparlanıp güçlenmelerine yardım ettiği gibi doğrudan para yardımında da bulunmuştu.

Ne var ki, Libya’daki gelişmeler hiç de halkın umduğu gibi olmamış, halk Kaddafi döneminde yararlandığı ülke varlıklarından artık yararlanamaz olduğu gibi yurtdışında öğrenim gören öğrencilerin de bursları kesilerek öğrenimlerini yapamaz hale getirilmişlerdi. Ülke içinde ise işbirlikçilerle emperyalistlerin vurgun paylaşımı vardı ki, bu durum halka can alıcı bir şekilde yansımaya başladı ve halk yeni rejimden beklediğini ta başından bulamamış oldu.

Zaten Libya’da işbirlikçilerin savaşı tam anlamıyla kazandıkları da söylenemezdi. Birçok aşiret özellikle de Kaddafi’nin aşireti direnişini sürdürmekteydi. Bu yüzden de işbirlikçi hainler korku içindeydiler. Emperyalistlerin güdümünde Libya’yı fiilen bölmüş olan işbirlikçiler, direnişin sürdüğü bölgeleri kastederek bölünmekten söz etmeye başladılar. Bu konuda hain başı UGK Başkanı Mustafa Abdülcelil; “Libya halkının BM ve NATO’nun yardımıyla özgürlük savaşı verdiğini” öne süren Abdülcelil, ülkenin doğusunda özerklik ilan edilmesi girimini “yasadışı” ilan ederek, “fedaralizmin Libyayı bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bırakan bir yabancı komplosu olduğunu” söyleyerek komik bir duruma düşüyor.

Ne yazık; emperyalistler bütün dünya halklarının boynuna boyunduruk geçirmek için ülkeler üzerinde bölünme planlarını bütün güçleriyle uyguluyorlar. NATO’nun Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar büyük bir coğrafyada uyguladığı politika da bu planın bir parçası olarak uygulanmaktadır. UGK Başkanı Mustafa Abdülcelil gerçekleri çarpıtarak acaba hangi yabancı ülkeyi işaret etmekte, etmekle kalmayıp yavuz hırsız ev sahibini bastırır oyununu oynamaktadır.

Ne demişler yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

İşte, UGK Başkanı işbirlikçi Mustafa Abdülcelil’in de mumunun feri bu kadarmış.

Diyoruz ki, hem işbirlikçiler, hem de emperyalistler erinde gecinde işledikleri suçun hesabını vermekten yakalarını kurtaramayacaklar, hakettikleri cezayı mutlaka göreceklerdir.

BÜTÜKADINLARIN DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!

SÖMÜRÜSÜZ SINIFSIZ BİR DÜNYA ÖZLEMİYLE…