Yazan: Turgut Koçak 12 Mayıs 2021
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu Rize’de yapılan Lojistik Liman’ın dolgu sorununu çözmek için İkizdere’de açılması planlanan taş ocağı ile ilgili olarak düşünce alışverişinde bulunmak için buraya geldiklerini söyleyip sözlerini şöyle sürdürüyor. “Eğer 10 ağaç etkilenecekse yerine 100 tane ağaç ekeceğiz. 2 yılı doldurmadan buradan çıkmayı taahhüt ediyoruz.” AKP ve saray iktidarının bu kadar çok maden ocağı açıp onlarca kel tepe bıraktıktan sonra bir bakanın bu sözleri söylemesi kulağa bayağı hoş geliyor değil mi?
Bakan konuştukça ilginçleşiyor. “Devletimiz bütçesinden kaynak ayırdı. Büyük bir yatırımı buraya kazandıracak. . Bunun için de gerekli taşın alınması lazım. Diyeceksiniz ki ‘buradan değil başka yerden alın’; ama araştırdık, başka bir yerde böyle bir taş yok. Benim evim de bu dağın arkasında, biz de buralıyız. Hassasiyetinizi anlıyorum. Bu yatırımı yapmamız lazım.”…
Her şey ortada. Bugüne kadar iktidarın talan edip de bırakmadığı ne varsa bilen beri gelsin söylesin. Yok da Bakan niye bu denli ezgin ezgin konuşuyor dersiniz? Bunun bir tek yanıtı var bizce o da bakanın ne inisiyatifi var ne de söylediklerinin bir değeri. İrade başkasına ait, söz söyleyen ise bakan bey. Aman efendim daha ne isteyebiliriz ki 10 ağaç kesiliyor 10 ağaç ekiliyormuş. Ama kazın ayağı öyle değil. Değil çünkü doğa bugünkü haline kaç yılda gelmiş bilen var mı? Ağaçlar, dağlar taşlar, çimenler, dereler, ayılar, kurtlar, kuşlar, börtü, böcek her ne varsa doğada halleri ne olur bu iktidarın umrunda mı? Bunca bilgisizin bakan olduğu bizim ülkemizde işleyen yasa gücü gücüne yetenin yasası olabilir de acaba doğa bizi affeder mi? Yitirdiklerimizi 10 ağaç kesilir yerine 100 ağaç dikilirse hemen geri kazanabilir miyiz? Niye bunca gözü kara talan bir tek bizim ülkemizde yaşanıyor, niye bir tek bizim kollarımız kırılıyor?
Neden Ağustos’ta taşa bassak buz oluyor, neden sürekli olarak bizim gözlerimiz boyanıyor biz kandırılıyoruz? Çalıyor ama bir şeyler de yapıyor sözü niye bir tek bizim insanımızın diline pelesenk? Hiçbir şeye ve kimseye güven duymuyoruz. Hırsızların, yer altı dünyasının, din simsarlarının cirit attığı, herkesin efe kesilip adaleti ve eşitliği hiçe saydığı bir ülkede iyi ve güzel şeyler düşünmek nasıl bizlerin haddi olabilir? Biz kime saygı ve sevgi, kim bize saygı ve sevgi duyar değil mi? Kötü gidişten yakınmanın ötesinde yürekliliğimizi de korumamışız ki bir işe yarayalım, birileri bizimle oyun oynamasın oyun oynamalarına da fırsat vermeyelim çok mu lüks geliyor bize?
Bugünkü yazımın birinde söz ettim. Filistin’de yaşanan katliama ve zulme İslam Dünyası niye kayıtsız diye sordum. İsrail niye bu kadar güçlü ya da bu gücü nereden alıyor acaba diye de sordum. Sonra efendim bizler neler yaşıyoruz? Niye sokağa bile derdimizi anlatmak için çıktığımızda tepemize binen emniyet güçleri bu güçlerini kimlerden alıyorlar? Sonra bu mafya vızırtıları da durup dururken mi çıktılar ortaya? Hal ve gidişimiz niye bu kadar kötü? AKP’li belediyeler aracılığı ile yapılan insan kaçakçılığının sorumluları kim ki hesabı da sorulamıyor, suçlusu da bulunamıyor? Niye su bu kadar bulanık?
Böyle giderse dünyada daha ne kadar suç işleyecek kapitalizm? Kapitalist/emperyalist sistem daha ne kadar kan kusturacak mazluma, mazlum halklara? Ne olacak bize her yapılanı sineye mi çekip oturacağız yoksa karşı mı çıkacağız?
Bütün bu sorulara bir yanıtımız olmalı ki ezenin yanına hiçbir şey kalmasın hiçbir şey…