VURGUNUN TAVANI YOKSULLUĞUN DİBİ

Yazan: Turgut Koçak 26 Mart 2022

Ülke cayır cayır yanıyor desek az şey söylemiş oluruz. Biz savaşta falan değiliz ama savaştaymışız gibi çile çekiyoruz. Halk ekmek kuyruğunda, et, süt, benzin, mazot kuyruğunda. Hatta onca şeker fabrikası özelleştirildikten ve pancar ekimine önemli ölçüde son verildiği için şimdi de şeker kuyruğunda. Ülkemizde iktidar üretime önem vermesi gerekirken dışalımda daha çok vurgun yapılabildiği için buğdaya, arpaya, samana kadar dış alımla gereksinimlerimizi karşılamaya çalışıyoruz. Fiyatlar almış başını gitmiş, ucuz hiçbir şey yok.

Sizin anlayacağınız kapitalizmin elinde sopa tıpkı Deli Dumrul gibi ortalığa dikilmiş halkı soyup soğana çeviriyor. Halkımız yararlansın yararlanmasın yapılan bütün soygunların bedelini ödüyor. Ekonomi çöktüğü için kur ayarlı bir yol uyduruldu. Parası olanların paralarının zarar görmemesi için bedeli halkın sırtına vurulmuş. Tıpkı hazineden ve halkın cebinden para çıkmıyor denilerek iktidarın çetelerine sunulan onca ihalelerin bedelinin bizlere ödetildiği gibi bedel üstüne bedel ödüyoruz.

O kadar dışa bağımlı hale getirilmişiz ki Erdoğan ağzını her açtığında Rusya’yı da emperyalist Batı’yı da kollamak zorunda kalıyor. Düşünseniz ya saldırı ve savaş örgütü NATO’yu kollamak bile muhtereme düşmüş. Uyarıda bulunuyor; aman ha NATO’ya karşı gelişigüzel konuşulması NATO’ya zarar veriyor diye. Birileri bu tutumu çok yönlü bir dış politika olarak değerlendirir fakat bence değil. Bu tür davranış gerçekten her kapıyı açık tutmaya yönelik bir yol izlemekten öte bir şey değil.

NAS falan unutuldu. Aslında unutulsun da çünkü ülkemizin sorunlarının çözülmesi NAS’la falan çözülecek sorunlar değildir ama dini mesaja da sarılıp toplumun ruhunu karartmak ve elini ayağını bağlamak siyasetidir ki Erdoğan her fırsatta bunu yapmaktan çekinmedi. Bu yüzde ürettiği iş neymiş acaba soruyoruz; laf üretmiyorlarmış da iş üretiyorlarmış. Acaba öyle mi? Bu iktidar işbaşına geldiği 20 yıllık süre içinde ne üretmiş ki laftan başka? Ülke varlıklarını satıp savmanın ve bunun sonucunda birilerinin vurgun vurmasını sağlamaktan öte var mıymış acaba bir dikili taşları?

Her bir şey entrika üzerinden yürütülüyor. Yeni çıkarılmak istenen seçim yasası ile amaçlanan şey alamayacağı oylara karşın aldıklarıyla iktidar olmanın hesabı dışında neyi anlatır? Yargı gözetiminde seçimler niye yapılır? Seçimlere gölge düşmesin diye değil mi? YSK yandaşlardan oluşursa Anayasa oylamasında o YSK ki Anayasa hükmüne karşın mühürsüz oy pusulasının sayılacağını sandıklar açılacağı saate yakın karar altına alıp Anayasa suçu işlerse böylece halk oylaması ile kabul edildiği düşünülen Anayasa geçersiz kılınır ve muhalefetin yetersizliği yüzünden biz yaptık oldu diyenlere ortam hazırlarsa, il, ilçe seçim kurulları oluşturulurken görev alanlar parti militanları arasından oluşturulur ve bunlar da iktidarın istediği yönde itirazları sonuçlandırırsa vb. al sana seçim sonuçları, al sana seçimlerde hile hurda işi…

Uzatmayalım, tam anlamıyla çıkışsızlığın içine düşürülmüş bir ortamı yaşıyoruz. Ana muhalefet ve birlikte davranacakları düşünülen partiler iktidar hesabı yapadursun böyle bir durumda orta yerde duruyor. Sonra ne düşünüyorsa Erdoğan pat diye bir laf daha ortaya atıverdi. Yılın yarısında asgari ücretlere iyileştirilme düşünülebilirmiş. Al sana bir laf daha. Harca harca bitmez gerçekleşmesi olanaksız bir vaat daha, gerçekleşse bile kıymetsiz çünkü aynı gün yapılacak zamlarla yapılacağı söylenen iyileştirmenin de bir hükmü kalmayabilir.

Sonuç mu? Kapitalizm ve kapitalizm adına iktidar edenlerin hiçbir anlamda halkın rahatlatılması ve sorunların çözülmesinde yapabilecekleri bir şey yoktur. Sistem kazanacak, sistem adına iktidar edenler mutlu mesut yaşayacaklar, halk ise kan kusacak fakat kızılcık şerbeti içiyormuş gibi gösterilecektir.

İşte bu yüzden sistem de, sistem adına iktidar edenler de tarihin sonsuza kadar içine gömülmeleri için sosyalistler olarak her şeyi yapmalıyız her şeyi…