VURGUN VE SOYGUNA AÇIK KAPILAR

Yazan: Turgut Koçak 7 Eylül 2022

Erdoğan ne zaman konuşmaya başlasa Avrupa ülkelerindeki yaşam pahalılığından dem vuruyor. O konuştukça kalkıp halinize şükredesiniz geliyor. Çünkü bizden de zorluklar içinde yaşayan ülkeler varmış düşüncesine kapılıyorsunuz. Ancak söylenenlerin hiç de aslının astarının olmadığını anlamak hiç de zor olmuyor. Sözü geçen ülkelerle kendi ülkemizi kıyaslıyoruz bir de bakıyoruz ki enflasyon TUİK’in atmasyon rakamlarına göre bile bizde yüzde 80 Erdoğan’ın dile getirdiği ülkelerde ise en fazla enflasyonunu olduğu ülkelerde bile yüzde 8’i bulmuyor. Yani bizdeki enflasyon resmi kayıtlara göre bile on misli daha fazla. Bir de gerçek rakam üzerinden konuşsak var ya rakamlar varıp yirmi beş misline dayanıyor.

Market alışverişlerini kıyaslasanız durum bize göre çok daha iyi. Orada çalışanların kazançları ile alınan temel gereksinimlere çok daha az para harcanırken bizde neredeyse elde edilen aylık kazancı aşıyor. Ev kiraları şu bu hesap edersek eğer bizim evimizin yolunu bulmamız olanaksızken onların bize göre durumu on misli daha iyi…

Erdoğan, sürekli olarak birilerine atıp tutarak içerdekilerin ayranını kabartsa da olan yine bize oluyor. Bugün Avrupa ülkeleri bizim ülkemiz yurttaşlarına çeşitli bahanelerle vize bile vermemek için her yolu denerken bizler yazlı kışlı o ülke yurttaşlarına kapımızı ağzına kadar açmışız bile. Ülkeye döviz girecek anlayışı ile takla üstüne takla atan iktidar iş ülkedeki ev kiralarının alıp başını gitmesi sonrasında kendi yurttaşlarının barınması için ev bulma ortamını bile ortadan kaldırmış konumda.

Ne söylenirse söylensin durum içler acısı. Bizde TUİK’e göre enflasyon yüzde 80, gerçek enflasyon ise yüzde 200’leri aşmış ama iktidarın bahanesi bol. Dönüp halkımıza verdikleri örneklere baktığımız zaman ne söylenirse dibine kadar yalan. Savaştan söz edilerek bizim ülkemizin etkilenmesinin olağan olduğu söyleniyor ama bizzat savaşın içinde olan Rusya’da enflasyon yüzde 15, Ukrayna’da ise yüzde yirmi. Doğalgaza yapılan zamlara bakıyoruz, ileri sürülen bahanelere bakıyoruz hiçbirisi birbirini tutmuyor. Doğalgaza zam üstüne zam bindirilmesinin akla uygun bir açıklaması da yok. Durum bu olunca anlıyorsunuz ki bütün düzenek halkın canını çıkarıncaya kadar sömürülmesi üzerine kurulmuş.

Ülkede her şeyin çivisi çıkmış. Rüşvet, vurgun, havadan kazanç, yönetenlerle iç içe geçmiş mafya, elde edilen kazançların gerçeklerle bağdaşmıyor olması aklımızı oynatıyor. Halk aç ve sefil fakat milletvekilinden bürokratına, bakanından oralara buralara serpiştirilmiş AKP’li yazgı ortaklarına baktığınız zaman aklınız duruyor. Yansıyanlar bu urumdaysa yansımayanlar ve de devletin bütün olanaklarıyla üstü örtülenler kim bilir ne kadardır diye düşünmekten kendinizi kurtaramıyorsunuz. Mafyalaşmış bir yönetim tamam kapitalizmin özüne aykırı değil, değil olmasına da bu kadar uzun ve sivri uçlu bir mızrak da kılıfına sığdırılamaz ki değil mi?

Şu dinci takımı ne kadar meraklıymış bu vurguncu takımının arkasında durmaya. Kitleler gerçekleri görmesinler istendiği için dinsel bir furya başlatıldı ki demeyin gitsin. Bu furyada Allah bile sanki vurguncuların yanındaymış gibi gösteriliyor. Öyle ya zamları bile bu dinci tayfası Allah’ın üstüne yıkıverdiler. Diyanet hepten zıvanadan çıktı. Topluma şükür ve kanaat vaazları veriyor.

Arkadaş, toplumun ne gözünün ışığı kaldı ne de Nurettin Nebati’nin dediği gibi feri. Adam bize şaka üstüne şaka patlatıyor. Uyusak/uyansak bir de bakmışız ki ekonomi düzelivermiş. Enflasyon düşmüş ama döviz zaten düşemezmiş. Böylesi bizim paramız için da iyiymiş. Her şey ötelenip duruyor. Verilen tarihler vızır vızır geçip giderken hemen yeni bir tarih daha veriliyor. Söylenenleri eleştirenlerde ise kasıt aranıp bir de suçlamalarda bulunuluyor “mandacı ekonomist” diye. Öyle ya bir kişi kendisini ekonomist olarak ilan ederse sanıyor ki başkalarına da istediği sıfatı yakıştırma hakkı var.

İşçiler, emekçiler açısından zor günlerden geçiyoruz. Sömürü almış başını gitmiş. Sermaye kesimleri için yürü ya kulum örneği durumlar yaşanıyor. Hele de iktidar yanlısı iseniz kapılar sizlere arkasına kadar açık. Ancak gariplikler de yok değil hani? Doğalgaza zam üstüne zam bindirilerek sanayiciye üret de nasıl üretirsen üret deniliyor. Sermaye kesimleri de üretiyor fakat bütün girdilerini de emekçi yığınların sırtına yıkarak yapıyor yapacağını. Sonrasında ise olan vurdukça tozan emekçiye oluyor.

Yüzsüzleşen bir iktidarla yüz yüzeyiz. Karşımıza geçmişler pişkin pişkin sırıtıp duruyorlar. Bugüne kadar bağırlarına kar yağdırdıkları emekçilerse yaşamın sillesini yemiş. Bundan böyle sillenin tersine dönmesi gerekiyor gerekmesine de biz sosyalistlerin işi de kolay değil hani. Herkes yaşadıklarından memnun değil, değil olmasına da YETER ARTIK DEYİP HAREKETE GEÇMEK KONUSUNDA SANIRIZ HEPİMİZDE BİR ARIZA VAR.

Bu arızanın da sonu çok uzak değil…