Yazan: Turgut Koçak 24 Mayıs 2014
Dün, gülümseten gülümsettiği kadar iç acısını derinlere çivileyen bir anlayışla bir yazı kaleme aldım. Bu yazımda da Recep Tayyip Erdoğan’a öyle kırk dereden su getirmeye gerek duymadan doğrudan diktatör dedim. Bu konuda ne kadar haklı olduğumu kanıtlayan yüzlerce örnek bulmam olası, ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü kin ve nefret dolu konuşmaları bile benim bu tanımlamamı kanıtlamaya yeter de artar bile.
Sözü, bir başbakan böyle söyler mi, daha birleştirici ve sorumlu davranmalı gibisinden dolandırmaya hiç mi hiç gerek duymuyorum. Zaten çevremizde bu tür değerlendirme yapanlar yeterince var.
Gelelim, Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmalarına. Gerçi bu konuşmalara ayıplı ve de yalaka basın yıldızlı peki çekiyor çekmesine ya Recep Tayyip Erdoğan tam da bu konuşmalarından dolayı faşist ve diktatör işte.
Başbakan, “Berkin Elvan’ı anmak için tören düzenleyeceklermiş her ölüm hadisesinde tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir” diyor. Binbir dereden su getirmeye gerek yok. Hiç kuşku yok ki, her ölüm için tören düzenlenmesi gerekmez. Ya da şöyle söyleyelim; her fırsatta tören düzenlenmesine gerek yoktur. Ancak Berkin Elvan öyle midir ya? Berkin 14 yaşındadır ve de sokakta göz göre göre başından gaz fişeği ile vurulup öldürülmüş bir çocuğumuzdur. Hem de bu vurma olayı başbakanın, “kahraman” ve “destan” yazmış olarak gösterdiği polislerce gerçekleştirilmiştir. Yani polisin kasıtlı olarak işlediği bir cinayetle karşı karşıyayız. Sonrası biliniyor. Başbakan miting meydanlarında hem Berkin Elvan’ı suçlamış hem de işi, miting alanına topladığı bindirme ve yüreği taşlaşmış kişilere Berkin Elvan’ın annesini yuhalatacak kadar ileri götürmüştür. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Okmeydanı’nda Cemevi’nin bahçesinde polis kurşunu ile yaşamını yitiren Uğur Kurt olayı ile ilgili olarak da Berkin Elvan’ı ağzına alıp sağa sola saldırma girişiminden vazgeçmemiştir.
Bir yurttaşımız polisin attığı gaz fişeği ile vurulmuşsa Başbakan kalkıp; “ölmüştür geçmiştir” diye konuşursa bu kişiye hangi sıfatla seslenebiliriz ki? Berkin Elvan gibi bir çocuğumuzun ölümü hiç “ölmüştür bitmiştir” sözü ile geçiştirilebilir mi? Yoksa ülkede hukuk mukuk yok da Tayyip hukuku mu sürüyor?
“Kıran döken karşısında polis nasıl sabrediyor anlamıyorum” sözü sizce ne anlama gelir? Ya da bu sözü söyleyen yürütmenin tepesindeki adamsa sizce; önünüze kim çıkarsa vurun, Başbakan olarak arkanızdayım anlamına gelmez mi? İçinde bir şekilde insanlık olan, ya da hâlâ kanunların yakasına yapışacağı korkusu taşıyan polisler varsa onlara da vurmazsanız suçlu düşersiniz, kanundan da korkmanıza gerek yoktur denilmek istenmiyor mu? Yani size göre bu davranış VUR EMRİ değil midir?
“Soma’yı bahane edip, vuran kıran, her fırsatta polise saldıranlar karşısında elbette susmayacağız” denmesini neye yormak gerek? Recep Tayyip Erdoğan’ın zaten hiç sustuğu yok. Sürekli olarak saldırgan bir politika izlediğini görmüyor muyuz? Üstelik bu politikalar fiiliyata da geçirilerek sokaklarda gençlerimiz, yurttaşlarımız öldürülmüyor mu? En basit hak arayışlarının bile polis tarafından nasıl provoke edilip kullandırılmadığına az mı tanıklık ettik ediyoruz? Soma’da yaşanan katliam sonrası polisin yaptıkları kimin emriyle yapılmıştır dersiniz? Madenciyi yere yatırıp Başbakan’ın Müşaviri miymiş nedir Yusuf Yerkel’e tekmelettiren, arkasından da evinde alıp savcının önüne çıkaran, Başbakan’ın ümüğünü sıkıp tokatladığı ve “İsrail dölü” dediği gencimizi de iyi saatte olsunların ziyareti sonucu ifade değiştirmesini sağlayanlar nasıl bir düzenin özlemi içindedirler acaba? Faşizm denilen illet bir dudağı yerde bir dudağı gökte masal dev midir ki, bir türlü içinde bulunduğumuz düzene faşizm diyemiyoruz. Ya da bu işleri tezgahlayan zatı muhterem diktatör değil de nedir?
Bakın o zat diktatör olup olmadığını TOBB kongresinde Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret ederek nasıl anlatmaya çalışıyor?
“Tayyip Erdoğan diktatör olacak sen meydanlarda dolaşacaksın öyle mi?”
Ey ülkemin insanları sokaklarda takır takıp polis insan öldürebiliyorsa, tepedeki adam da yukarıda özetlediğim zırvaları söylemekten küçücük bir hicap duymuyorsa, o kişi; zaten kendisinin ne olup ne olmadığını söylüyor, bizim fazladan faşistti yok diktatördü dememize ne gerek var.
Bu durumda bilmem, görünen köy kılavuz ister mi?