Yazan: Turgut Koçak 20 Ekim 2015
IŞİD’çıların 10 Ekim günü işledikleri insanlık suçu sonucu 102 kişi canından oldu. Emniyet yetkililerinin belirttiklerine göre canlı bomba listesi içinde isimleri geçenler biliniyormuş. Bilindiği halde gerekli önlem alınamıyor ve canlı bombalar olağan bir şekilde yolculuk yaparak Ankara’ya geliyorlar.
Gölbaşı’nda mola verip bir taksiye atladıkları gibi Balgat’ta sabah kahvaltısı yaparak bir araçla da olay yerine gelerek sözünü ettiğimiz insanlık suçunu işliyorlar.
Ortalık allak bullak, onca insan yasta, onca insan isyanda. Hastaneler ölü ve yaralılarla doluyor. Eylemi kim ya da kimlerin yaptığı belli ama AKP’liler hedef şaşırtmak için manevra üstüne manevra yapıyorlar. Ahmet Davutoğlu’na bakarsanız, işin içinde PKK da var bilmem ne örgütü de. Yani sözü özeti; Türkiye’nin her yerinden barış için demokrasi için gelenler aslına bakarsanız ölmek için gelmişler. Yani söylenmek isteniyor ki ölenler suçludur.
Bunun üzerine başlattılar kardeşlikti, diyalogdu, işin içinde devlet var mıydı yok muydu tartışmalarını. Tartışmalar arşı âlâya çıktı. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşmalarını tersyüz eden Davutoğlu verip veriştiriyor Demirtaş’a. Yok kardeşliği istemiyormuş da, yok devlete karşıymış da. Lafa, laf, laf tonlarca zerzevat. Oysa Selahattin Demirtaş’ın sözleri özet olarak şuydu; tırnaklarından, saçlarının dibine, her yerleriyle kana bulaşmışlarla kardeş olamayız. Katılıyorum bu söze. Böyleleriyle niçin ve ne adına kardeş olacak ve kardeşlik çağrısı numaralarına kendimizi kaptırıp aldatılacağız?
Şimdi yayın yasağı kalktı ya, savcının açıklamasına bakılırsa canlı bombalardan birisi tespit edilmiş. Suruç katliamını gerçekleştiren caninin kardeşiymiş. Dikkat buyurun iz Diyarbakır’dan başlıyor Suruç’a oradan da Ankara’ya uzanıyor.
Eğer iş ta başından sıkı tutulsaymış önlenecek bir katliamdan söz ediyoruz. Sayın savcı açıklamalarının devamında ise bazı gazetelerin sorumsuz yayın yapmaları sonucunda elebaşıları kılpayı kaçırdıklarını söylemeyi de ihmal etmiyor. Yani konu ile konuşulmamasını kamuoyunda haklı çıkaracak bir noktaya işaret etmeyi de her nedense ihmal etmiyor.
Yakalananlar, canlı bomba yelekler, kaleşinkof silahlar, aklı durduran ve yüzlerce kilo ile ifade edilen patlayıcılar. Bunların içinde bilye ve TNT ve diğer güçlü patlayıcı maddeler de varmış. Tutuklanan kişi sayısı iki elin parmağı kadar. Bunların bir kısmı salınmış, 1 kişi denetimli olarak serbest bırakılırken 4 kişi tutuklanıyor. 9 kişi ise kaçmış. Bilgiler ortada ama her ne hikmetse insanlar kolaylıkla tüyüp gidiyorlar. Hem öyleymiş ki bazı gazeteler bu kişileri daha ilk günden baş harflerini yazarak kaçmalarını sağlamış ama güvenlik güçleri sanki kaplumbağa olmuşlar bir türlü IŞİD’çıların hızına erişemiyorlar.
Ha bu arada sizi yoracağız ama Recep Tayyip Erdoğan’ın Muhtarlar toplantısını yorumunuza bırakmak için bir bölümünü alıntılayacağız.
“Terörü ne yapıp yapacağız Allah’ın izni ile diz çöktüreceğiz. Milletin zaferinin altında şehitler yatmaktadır. Aslında terörün amacının Türkiye’yi gündeminden, yatırımlardan, projelerden uzaklaştırmaya yönelik olduğunu biliyoruz. Durmayacağız, yılmayacağız. Kardeşliğimizi bozamayacaksınız, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, bizi 2023 hedeflerimizden vazgeçiremeyeceksiniz.
Tuzaklara inşallah siz düşeceksiniz. Demokrasilerde muhalefet ve eleştiri olmazsa olmaz unsurdur. Ülkemizde çok partili dönemde hem siyasi hem sosyal olarak muhalefet bulunmuştur. Hiçbir muhalefetin kendi ülkesine karşı olma hatta düşmanlık yapma hakkı yoktur. Ülkemizde hükümeti ve devlet kurumlarını eleştirmek adına terör örgütlerine parti organizasyonlarına bu tür yapılara destek verenler var.
Dilim parti demeye varmadığı için organizasyon diyorum. Almanya Başbakanı Türkiye’ye gelirken kendilerine akademisyen diyen güruh bu ziyaret ‘Erdoğan ve Davutoğlu’na destek sağlar’ diye mesaj yayınlıyor. Bu beşinci kol faaliyetidir. Bu girişimdekilere ben ‘mankurt’ diyorum. Bu güruhtakilerden bir kısmı kamuda görev yapan, devletten maaş alan kişiler olmalarıdır.
Baraj yapılmak istenir karşısına bunlar dikilir, havalimanı yapılmak istenir karşısına bunlar dikilir. Tarihimize kültürümüze medeniyet tarihimize uygun politika izlenir karşısında bunlar dikilir. Siyasi desteği elde edemeyenler terör yoluyla, sözde akademisyenlerde hükümeti köşeye sıkıştırmasını takip ediyoruz. Saldırılarda bizleri gösterenler şunu iyi bilsinler, Cumhurbaşkanı olarak yüzde 52 oyla bizi bu makama getiren vatandaşlarımın verdiği sorumluluklar her şeyin önünde gelir. Ülkemizin bütünlüğü, milletimizin bekaası konusunda her şeyi yapmaya devam edeceğim. Tarihimize karşı sorumluluğumuzun gereğini yerine getireceğiz. Bu makamlar bizlere kalmayacak.
Gücünü milletten almayan kimse artık bu ülkede at oynatamayacak, borusunu öttüremeyecek. Milletten alamadığı gücü terörü, terör örgütlerini, diğer devletleri kullanarak elde etmeye kalkana asla izin vermeyiz.”
Bugünkü yazımızı şöyle bitirelim.
Recep Tayyip Erdoğan ve Merkel’in görüşmeleri sırasında oturdukları taht koltuğu bilmem dikkatinizi çekti mi?
Çekmediyse söyleyelim, bu ülkenin hali bu noktadayken, ortalık kan ve göz yaşına boğulmuşken, işsizlik almış başını gitmiş, ekonomi çökmüşken, insanlarımız yoksulluğun dibine kadar içine itilmişken bu debdebe bu şaşa merakı inanın olağan insanlarda bir özellik olarak ortaya çıkamaz.
Artık varın kimler tarafından yönetildiğimizi siz düşünün artık.
Düşünün ki, 1 Kasım 2015 günü sandığa giderken kafanızın içi arı duru olsun.
Seçiminizi şimdiden yapın ve oylarınızı Türkiye’nin demokratikleşmesi faşizan sistem heveslilerinin cezalandırılmaları için CHP’ye verin.
CHP’ye verin ki, faşist AKP bir daha gelmemek üzere gitsin!