Yazan: Turgut Koçak 22 Şubat 2014
Bildiğiniz gibi Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Sovyetlere bağlı cumhuriyetlerde emperyalist Batı ve ABD çalışmasına ara vermeksizin devam etti. Bu cumhuriyetlerden birçoğu bugün Batı’nın renkli görüntüsüne kanarak sosyalizmin bugüne kadar kazandırdıklarını bir bir yitirdi ve emperyalist/kapitalist sistemin kuklaları konumuna düştü. Bu ülkelerden bazıları ise bir şekilde direnerek bir yandan eski konumunu korumaya çalışırken bir yandan da Rusya Devletler topluluğu içinde kalmayı sürdürdü.
Söylediğimiz gibi emperyalist dünyanın doymak bilmez iştahı büyük enerji kaynaklarına olan gereksinimi sürekli körüklediği için emperyalizm Rusya coğrafyasında bulunan doğalgaz ve enerji kaynaklarına hep ağzı sulanarak baktı. Sovyetler her ne kadar yıkılmış ve dağılmışsa da, Batı’ya yem olacak bir konumda da değildi. Oysa Batı, Rusya’nın işini bitirmek ve enerji kaynaklarına el koymak istiyordu. İşte bu yüzdendir ki, Rusya ile başgelemeyince Rusya’yı eli kolu bağlı hale getirmek için kendi içinden çıkan devletlerle kuşatma eylemine girişti. Bu devletçiklerden bazıları yukarıda da belirttiğimiz gibi Batı’nın yörüngesine girdi. Ukrayna, Gürcistan ve Türki Cumhuriyetleri ise Batı’nın onca alaveresine karşın yine de emperyalist dünya tarafından bir türlü kontrol edilemedi. Emperyalizmin, “Turuncu Devrim” adıyla başlattığı dış destekli Sorozcu girişimleri ise gözle görülür dalgalanmalara neden olduysa da, Rusya’nın da engellemesiyle bir anlamda püskürtüldü.
Ne var ki emperyalizm, hiçbir zaman yapmak istediklerinden vazgeçmedi. Alttan alta emperyalizmin planları her fırsatta uygulamaya kondu. Bugün Ukrayna’da yaşanan olayların iç yüzünü anlamak istiyorsak bu gerçeği asla gözardı etmememiz gerekiyor. Bugün Batı’nın desteği ile sokağa çıkan Ukraynalı göstericiler öyle masum bir gösteri içinde de değiller. Bu gösterilerde göstericilerin elinde yabancılar tarafından verilmiş çok sayıda silah olduğunu da iyi bilmekteyiz. Ukrayna polisine karşı silah kullanarak gösterilerini daha da üst boyutlara sıçratmak isteyen yabancıların ve işbirlikçilerin olduğu bugün tartışma götürmeyecek denli günyüzüne çıkmış durumda. Olayların başladığı günden bu yana nasıl oluyorsa göstericiden çok güvenlik güçlerinden kayıplar olmakta, bütün bunlara karşın güvenlik güçleri yine de büyük ölçüde silah kullanmamaya özen göstermektedir.
Ukrayna’da olayların başlamasıyla birlikte AB ülkeleri ve ABD de hemen harekete geçti ve yönetimi eleştirerek bir anlamda yönetimin iktidarı bırakmasını isteyen açıklamalar yapmaya başladılar. Öyle ki, ne halt edeceklerse Fransa, Polonya ve Almanya Dışişleri Bakanları Kiev’e gitmeye kalkıştılar. Amerika ise Ukrayna’da olanların kabul edilemez olduğunu açıkladı. Batı ve ABD emperyalistleri bilindiği gibi uzun zamandır uğraşmak zorunda kaldıkları Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasındaki işlerini bir ölçüde de hafifletmiş oldukları için kendilerine yeni ufuklar açılmış olmalı ki, bugün Ukrayna ve Venezuella’da işbirlikçi, hainleri harekete geçirerek onların ayaklanma girişimlerini sağladılar. Bu gerçekler bugün açıkça gözlerimizin önünde olup tartışmasız olarak doğrulanmaktadır. Bu olaylara baktığımız zaman işin içinde zırt pırt NATO üyesi ülkeleri görüyor oluşumuz da bir rastlantı sayılmamalıdır. Çünkü NATO emperyalist dünyanın saldırı ve savaş örgütü olup bu bağlamda bu kuruluş dünya halklarının düşmanı konumunda bir görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Bu yüzden de NATO ülkelerinin ve NATO’nun hangi olayda adı geçerse geçsin bizlerin bu olayların içyüzünü anlamaya çalışmamız zorunludur.
Bu arada Ukrayna için kısa bir tarhi tespit yapmanın da yararlı olduğunu düşünüyoruz. İkinci Paylaşım Savaşı’nda Kızılordu Nazi Almanyası’na karşı ölüm kalım savaşı verirken Ukrayna o dönemde de benzer bir hainliğe ve işbirlikçiliğe imza atmış bir ülkedir. Doğal olarak bugün olduğu gibi o günde Ukrayna halkının tamamı için bu sözü söylemenin olanağı yoktur. Ancak işbirliği yapmış olanlar, Almanlarla bir olup tıpkı Alman Nazi ideolojisinin emrettiği gibi davranmışlar ve onlar gibi eylemlerde bulunarak yabancıları katletme girişimleri gerçekleştirmişlerdir. Daha da önemlisi Nazi Almanyası askerlerinin önüne Ukrayna’nın olanaklarını sunmuşlar ve Nazi Almanyası askerlerinin büyük ölçüde rahatlamalarını sağlamışlardır. Siz tarihin cilvesine bakın ki, bu işbirlikçiler kendilerine ağır geldiği için yine Nazi Almanyası askerlerince topluca kurşuna dizilip yok edildiler. Bugün onların torunları da aynı yoldan yürüyor olsalar da elde edecekleri nişan olsa olsa hainlik ve işbirlikçilik nişanı olacak, onlar da tıpkı İkinci Paylaşım Savaşı’nda ataları neyle karşılaştıysa onunla karşılaşacaklardır.
Sonuç olarak; bugün Ukrayna’da olup bitenler özgürlük adına tezgahlansa da, gerçekte özgürlükle en küçük bir ilintisini bile kurmanın olanağı yoktur.
Bugün buradaki ayaklanmayı kışkırtanlar Batı’nın parasını ve silahını kullanarak havaya girmiş bulunuyorlar.
Ne var ki, burada daha son söz söylenmemiştir. Yanıkoviç tarafından son söz söylenecek söylenmesine ya ne yazık ki, bedeli de ağır olacaktır.
Tıpkı İkinci Paylaşım savaşı’nda olduğu gibi…