Yazan: Turgut Koçak 11 Mart 2014
Bugün ne Recep Tayyip Erdoğan’ın hakkında ileri sürülen yolsuzluklardan söz etmek istiyorum ne bakanlarının karıştıkları rüşvetten ne de Erdoğan’ın aile boyu içinde olduğu alengirli işlerden. Bugün doğrudan iktidar koltuğunda oturan bir kişiden yani “polislere emri ben verdim” diyen, Recep Tayyip Erdoğan’ın Berkin Elvan’ın ölümünden polislerden daha çok sorumlu olduğundan söz etmeyi daha gerekli görüyorum.
Birkaç gündür Berkin Elvan’ın durumunun iyiye gitmediğini biliyorduk. Berkin’in ailesini 268 gün sonra Abdullah Gül aramış ve üzüntülerini bildirerek ailesinin bir isteği olup olmadığını sormuştu. Berkin’in annesi ve babası ise hastahane önünde bekleyenlere polis gaz atıp şiddet kullanmasın bunun dışında bir isteğimiz yoktur dediler. Gerçekten de bu insanlardan ne istenebilirdi ki? Devletin tepesinde oturup da 268 gün sesi çıkmayan, olup bitenleri olağanmış gibi görüp öyle davranan birinden gerçekte ne istenebilirdi ki? Nasıl olmuştur bilinmez Abdullah Gül, Berkin Elvan çocuğumuzun aramızdan ayrılmasından bir gün önce aramıştı? Devletin en üst makamında oturup da bu şekilde davranan birinin yurttaşlar durumunu nasıl okumalıydılar?
Yanlış anlaşılmasın bu zatı muhteremlerin aramasından aramaması daha iyidir iyi olmasına ya, ben sadece bu yapıda olanların yüreklerine oturmuş olan kin ve nefreti belirtmek için dile getirdim bunları. Recep Tayyip Erdoğan’a gelince Gezi Parkı gösterileri ile birlikte polise emir vererek 7 gencimizin ve 1 çocuğumuzun ölümüne, 8000 yurttaşımızın yaralanmasına, 12 yurttaşımızın gözlerini kaybetmesine sebep olduğu için doğrudan bu suçların sorumlusu olarak görüyor bu yapılanların hesabını kesinlikle soracağımızı kem küm etmeden doğrudan haykırıyoruz.
Bu sabah Okmeydanı Hastanesi önünde toplanan kalabalık sadece Berkin Elvan çocuğumuz için toplanmış, hiç kuşku yok ki, bu sonucun sorumluları hakkında da kin ve nefret doluydular. Hastane önüne polis gelinceye kadar da herhangi bir taşkınlık yokken, oraya polisin gelmesi ile her şey değişti. Polis her zaman olduğu gibi ortalığı gaza boğarak kalabalığa ve orada işlerinden dolayı bulunanlara karşı akıl almaz şiddet kullandı. Polisin bu tutumu bir değil iki değil, hemen bütün gösteri ve yürüyüşlerde polis böyle davranmakta ortalığı cehenneme çevirmektedir.
Dün, Recep Tayyip Erdoğan’dan “görevlerini yapmadıkları” gerekçesi ile fırça yiyen Urfa’daki polislerin durumu neyse bu sabah Okmeydanı Hastanesi’nin önüne gelen ve ortalığı gaza boğan polislerin durumu da aynıdır. Yani eğer polisler böyle davranmasalar biliyorlar ki, Recep Tayyip Bey onlara da fırçasına atacak ve hadlerini bir güzel bildirdikten sonra kimbilir onları nereye sürecekti? Tamam, Recep Tayyip Erdoğan artık haritasını pusulasını şaşırmış ve korku cehennemi içinde çırpınan biridir. Ya polislere ne demeli? Onlar nasıl olmaktadır da her fırsatta şiddetin en koyusuna başvurmaktan çekinmemektedirler? Bunları bu denli sorumsuz davranmaya iten şey ne olabilir ki? Sen bizim verdiğimiz vergilerle yaşamını sürdür, sonra da dön, hiçbir kural, yasa tanıma ve bizim canımıza oku. Artık bizler bu gerçeği iyi anlamalıyız. Bugün iktidar koltuğunda oturanların durumlarına bakın bir. Onlara göre her şey onların hakkı. Vururlar, kırarlar, çalarlar, çırparlar kimse yine de onların kılına dokunamaz. Ülke varlıklarını çalıp çırpıp milyarların üzerine otururlar yine de kendilerince haklıdırlar. Bunlara daha ne denir ki? Emine Şenlikoğlu Başbakan’ın evinden çıkan milyar dolar için ne buyuruyor. Müslümanlar zekatlerini vermeleri için Recep Tayyip Erdoğan’a vermiş olabilirlermiş, o paralar da bu paralarmış. Söylüyorum aklı devre, vicdanı kömür karasından da kara olanların Berkin Elvan’ın canını düşünmeleri beklenebilir mi? Bunların hiç Berkin İçin bir yerlerinde acının sızısını duymaları sözkonusu olabilir mi?
Düşünülemez. Recep Tayyip Erdoğan herkesten daha çok kin ve nefret içinde bir kişidir, aynı zamanda da vicdanını kömür karasından daha da fazla karartmıştır. Tamam, kapitalist ülkeleri yöneten bütün devlet yöneticileri de üç aşağı beş yukarı vicdansızdır. Ancak yine de hiçbir kapitalist ülkede polislere emir verip de 8 yurttaşının ölümüne sebep olan kişi başbakanlık koltuğunda oturamaz. Eğer Recep Tayyip Erdoğan bunca yaşananlardan sonra hâlâ koltuğunda oturuyorsa artık o zatı muhteremi herhangi bir kapitalist ülkenin başbakanı ile kıyaslamamızın da olanağı yoktur.
Recep Tayyip Erdoğan yarın sabah iktidardan düşsün onu hatırlayacak bir tek kimse olmayacaktır. Çünkü böyleleri gelirler sonra da silinip giderler. Ancak Berkin Elvan çocuğumuz o çatık kaşı, gözlerinin içi gülen duruşuyla hep vicdanımızda dev bir pankart olarak asılı kalacak ve hiç unutulmayacaktır.
Güle güle Elvanımız.
Güle güle çatık kaşlı gözlerinin içi gülen çocuğumuz seni unutmayacak ama vicdansızları da asla unutmayacağız.
Not: Yine Okmeydanı Hastanesi önünde polisin gaz kullanması ve attığı gaz fişeği ile Ramazan Apaydın isimli gencimiz de yaralanmış ve komaya girmiştir.
İşte gerçekler işte katiller.
Artık bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.