VAH VAH DIŞ POLİTİKANIZI SEVSİNLER!

Yazan: Turgut Koçak 29 Mayıs 2013

Ya gerçekten insanın inanası gelmiyor. Ahmet Davutoğlu demişti de gülüp geçmiştik. Neymiş efendim; Beşar Esad’ın problemi annesiymiş. Meğerse annesi Beşar Esad’a diyesiymiş ki, “sen başkalarının sözüne kanma, babanın izinden yürü.” O da babasının izinden yürüdüğü için iktidarı bırakıp gitmemiş; Suriye’de de bu yüzden kan dökülüyormuş. Hem bu tür tevatürlerin istihbarati bilgileri de varmış. İstihbarat Recep Tayyip Erdoğan’a bağlı değil mi? O da kendisine verilen bilgileri Milli Güvenlik toplantısında değerlendirmeye sunmuş.

Bilgilerde neler yok neler. Suriye’yi yöneten Beşar Esad’ın ailesi sanki cıfıt çarşısı. O, ona küs, bu bunu çekemiyor. Kayınvalidenin otoritesinden de bezilmişmiş efendim. Kimisi Rusları, kimisi İran’ı, kimisi de Çin’i elinin altında tuttuğu için destekleri kesilmiyormuş. Bu yüzden de Suriye’de ölen öleneymiş.

Ne denilebilir ki, böylesi bir ciddiyetsizliğe? Güler misin, ağlar mısın? Yoksa ağız dolusu bir; “vay be” çekip bizimkilerin nasıl da cingöz bir istihbarat yaptıklarına sevinir, “hıh şimdi oldu, bizim istihbaratta MOSSAD gibi CIA gibi olmaya başladı mı” dersiniz?

Bu haberleri öğrenince aklıma babamın anlattığı bir öykü geldi. Babama da babamın babası anlatmış. Biliyorsunuz Birinci Paylaşım Savaşı’na Osmanlı Almanların Alicengiz oyunu ile girdi. Sanırım Filistin Cephesi’nde savaşılıyormuş. Osmanlı ordugahı bir derenin için kurmuş. Bir Alman subayı gelmiş demiş ki, “hiç ordugah derenin içine kurulur mu? “Niye” diye sormuşlar Alman subaya. Alman Subay da; “akşam bir yağmur yağarsa, sel olup burayı basarsa ne olacak” diye karşılık vermiş. Alman subaya “yok” demiş bizimkiler, “akşam yağmur mağmur yağmayacak” Alman subay tekrar sormuş; “nasıl bildiniz” diye. Bizimkiler de demişler ki, “keçi kığına baktık.” Bunun üzerine Alman subay dönüp bizimkilere; “meteorolijiniz keçi kığı olduktan sonra siz daha çok savaş kazanırsınız.”

İşte böyle. Recep Tayyip Erdoğan iktidarının durumu da tamı tamına bu. Neleri istihbarat diye değerlendiriyorlar? Yeminle söylüyorum şaka gibi bir şey. Bu iktidarın tepesindeki kişi ortalıkta dolaşan istihbarat bilgilerinden habersiz olamaz. Bu bilgiler sıradan bir karakola kadar indirildiğine göre Recep Tayyip Erdoğan’a haydi haydi iletilmiştir. Öyleyse nasıl olmuştur da Reyhanlı’daki patlama önlenememiştir? Anlamak zor değil. Recep Tayyip Erdoğan, ipten kazıktan kopma El Kaidecileri, El Nusracıları ve Müslüman Kardeşler örgütünü kendinden saydığı için böyle bir katliam yapacaklarını aklına bile getirmemiştir de ondan. Oysa Beşar Esad’ın evliliğinin görücü usulü olduğundan tutun da, görümcesinin kıskançlıklarına, Esad’ın annesinin otoritesine kadar gıvır zıvırla ilgilenip geliyorum diyen tehlikenin itihbarat bilgilerine aldırılmaması başka nasıl açıklanabilir ki?

Hani bir ara ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisine Başbakan çok takmıştı da savcıları, hakimleri göreve çağırmıştı ya. Demek ki, bu çok da inandırıcı değilmiş. Bize göre bu dizi belki de en çok AKP’liler tarafından izleniyordur kimbilir? Çünkü oradaki cıfıt çarşısından çok etkilenilmiş olacak ki, Suriye ile ilgili olarak da aynı saptamaları yapmışlar ve uygulamaları da sanırız bu olgular üzerinden gerçekleştirme yoluna gitmişler. Doğal olarak da gözlerinin önündeki koskocaman dağı göremeyip toslayıvermişler.

Şimdi ne söylediğinin ayırdında bile olmayan bir Recep Tayyip Erdoğan’la karşıkarşıyayız. İşi o kadar ileri götürdü ki, Neredeyse Reyhanlı’daki patlamaların suçlusu olarak CHP’yi gördüğünü söyleyen açıklamalarda bulunuyor. CHP’yi sevmeyen kimi çevreler bu suçlamalarla ilgili olarak sevinebilirler. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değildir. Suriye’deki olayların doğrudan sorumlusu AKP iktidarıdır. Üstelik bu iktidar tam anlamıyla da başta ABD olmak üzere dış güçlerin işbirlikçisi konumundadır. Bu yüzden de AKP’nin suçu onun bunun üzerine atma girişimine karşı seyirci kalınmamalıdır. Kalınırsa gerçek suçlular ortaya çıkarılamaz ve AKP böylesine ağır bir suçun sorumlusu olmaktan da gözümüzün içine baka baka sıyrılabilir.

Her şey gün gibi ortadadır. Zavallı denilecek bir dış politika söz konusudur. Dolayısı ile de Türkiye bunların zavallılığı ve işbirlikçiliği yüzünden giderek daha da fazla batıklığa gömülmekte, çıkışsızlık giderek daha da derinleşmektedir. Yukarıda söylediklerimiz ilk bakışta eğlendiricidir eğlendirici olmasına ya; işin özü itibariyle de katlanılacak şey değildir.

Evet, bunlara; “Vah vah dış politikanızı sevsinler” diyelim, diyelim de işi burada da bırakmayalım.

Bunların tarihe gömülmesi için elimizden ne geliyorsa yapalım.