VAH, VAH!

Yazan: Turgut Koçak 26 Haziran 2013

Ülke çapında yaşadığımız bu son olayları yalnız zorda kalanlar değil, herkes tartışıyor. Recep Tayyip Erdoğan gibileri tartışmanın içinde değil. O doğrudan bu gösterileri yapanlara karşı katıksız bir düşmanlık besliyor. En anlaşılmaz, en işe yaramaz tutum ise yine her zaman olduğu gibi kimi sol yapılardan geliyor. Kimine göre iyi anlamadığımız genç bir kuşak geldi ve bütün değerleri sarsarak duruma el koyup özgürlük bayrağını alanlarda dalgalandırmaya başladı. Kimimize göre bu gösterilerde marjinal grupların (kimse artık marjinal grup) esamisi bile okunmuyor. Hem öyle okunmuyor ki, bu gruplar gösteriye egemen olan partisiz pırtısızlarla susturulup bir kenara bırakılıveriyor. İşin en kötü yanı da; bu konuda söz söyleyenlerin milyonu aşan halk hareketini halk düşmanları nezdinde masum gösterme çabaları. Yani; halkın üzerine toması’nı, akrebini, elinde gaz tabancası, plastik mermi tabancası, belinde tabancası olan polisleri, sivil giyimli ellerinde sopalarla gösterici avına çıkan polisleri halkın üzerine süren AKP iktidarına şirin görünmek için yapılıyor bütün bunlar. Sayısı sınırlı derecede az ya; gösterileri yönlendirenlerin sorozcular olabileceği sözleri de alttan alta sözümona solculuk adına gevelenip duruyor. Bir kısmı ise; bunlar daha tehlikeli olanlar, yığınlara karanlık bir elbise giydirmeye kalkarak temkinli olunması gerektiğini söyleyip Kemalist betimlemesini de araya sokarak kafa bulandırmak isteyenler. Bir de hiçbir dönem kendisine güvenmemiş, varlık nedeni yeşillik olsun diye olan ama yine da olan bazı sol yuvarlar var ki, bunlarda olağanüstü bir halk kuyrukçuluğu yaparak; “bak solu halk nasıl da dinlemeyip alanlara inip mücadele ediyor” diyerek dehşetli bir sol düşmanlığı içinde olanlar var.

Oysa sol ve sosyalist yapılarda yer alan güçler ta Gezi Parkı’nın ilk gününden bugüne kadar bir şekilde mücadelenin içindeler. Sol yapılar olarak biz birbirimize eleştiriler getirebiliriz ama bu gerçeği de dile getirmeden asla afaki sözler edilmesine izin veremeyiz. Bugün neredeyse bir aya yaklaşan gösteriler onca zorluklara karşın devam etmektedir. Ancak bu halk hareketi geldiğin noktaya kadar gelmiş, hem de Türkiye tarihinde şimdiye kadar yaşanmamış düzeyde bir direniş göstermiştir. Bu gerçeği gözönünde bulundurarak verili durumu bir kez daha tartışmalı ve sönümlenen bir hareket değil de, bundan böyle uluslararası ve işbirlikçi sermayeyi temsilen ister iktidarda AKP olur, ister başka bir parti keyfi davranamayacakları, davranırlarsa halka karşın yönetemeyecekleri mesajı verilerek bitirilebilir eylemler. Devrimcilik adı altında bazılarının küçükburjuva iradi davranışları okşansın diye bu hareket sürgit devam etsin denilemez. Çünkü kitlelerin böylesine birikmiş olan enerjisinin sonsuz olmadığı bir gerçekse, bu enerjiyi boşaltıp ucu yılgınlığa kadar varacak sonuçlar yaratmaması için yeni bir karar aşamasında olduğumuz da bir gerçektir.

Söylüyoruz, AKP iktidarı bir an önce iktidardan düşürülmelidir. Ancak düşürmek yerine böylesi halk düşmanı yönetimleri sağlamlaştıracak tutumlardan da uzak durulmalıdır. Ülkemizde ayağa kalkan yığınlar gereken mesajı vermişlerdir. Mesajı en iyi alan kişi de Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Çünkü bu mesaj yüzündendir ki, Erdoğan polislerim kahramanlıklar sergiledi, derken öte yandan da bir kez daha halkı küçük görerek ne zaman ayaklar baş oldu diye sorabilme efeliği gösterebilmektedir. Bilindiği gibi Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sözleri söylemesi ilk değildir, daha öncede söylemiştir. Gerçekten de artık arkasına ne kadar polis ya da ne bileyim güvenlik gücü alırsa alsın Recep Tayyip Erdoğan bundan böyle kirpiğini kirpiğinin üzerine koyarak rahat bir uyku çekemeyecektir. Bunun böyle olduğunu TRT ekranlarından timsah gözyaşları döken İ. Melih Gökçek açıkça göstermiştir.

Önümüzdeki günlerde izlenecek yol kesinlikle AKP iktidarının işbaşından uzaklaştırılmasıdır. Eğer uzaklaştırılmazsa çok daha faşizan uygulamalarla karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz olacaktır. Şimdiye kadar çıkarılan yasaların hiçbirisinin halkın yararına olmadığını tek tek gördük. Bugün de MİT kanununda değişiklik yapılmak istenmekte ve Recep Tayyip Erdoğan’ı arkalayan ağır silahlarla donatılmış 15 bin kişilik operasyonel bir birlik kurulması gündeme getirilmiştir. Unutmayalım ki, bu güç faşizan uygulamalar yolunda Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemiyle polisin yazdığı “destan"dan çok daha kötülüklerle dolu destan yazacak halkın tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanacaktır.

Ha bir de Obama ile Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon konuşması olmuş. Ne oldu Bay Arınç? Yoksa Amerika bu telefon konuşmasında Recep Tayyip Erdoğan’ı deliğe süpürmekten mi vazgeçti? Ama biz size daha da çok korkacağınız bir şey söyleyelim. Hani lideriniz Recep Tayyip Erdoğan kendisini baş, halkı da ayak görüyor ve “ne zamandan beri ayaklar başı yönetiyor” diye soruyor ya; artık sıra hakta, doğal olarak deliğe süpürme görevi de…

Vah, vah nasıl da zavallılaştınız.

Demek; Recep Tayyip Erdoğan, Obama ile telefon konuşmasına kadar düştü ha?

Oysa iyiydi, ayak ayak üstüne atıp güvenli lider pozu varen Recebin hali…