Yazan: Turgut Koçak 20 Kasım 2014
Soma kömür ocağında 301 işçi kavrulup geçti, yaşamından oldu. İşçilerin çoluğunu çocuğunu yakınlarını gördük. Hepsi yoksulluğun ve sermaye güçlerinin kendilerini nasıl ezip limon gibi sıktıklarını gösteren izler taşıyorlardı.
Bekleyişleri acı dolu ve umutsuzdu. Kime kızacaklarını, kime dertlerini anlatacaklarını bilememenin hıncıyla doluydular. Torunlar İnşaat’ın İş merkezi inşaatının 32. katından düşen 10 işçimizin yakınlarının durumu da aynıydı. Bazı ailelere kan parası verilip olay geçiştirilmek istendi. İşçi yakınları bu parayı aldılar da. Aynı durum Soma Kömür Ocakları’nda da yaşandı.
Ermenek/Güneyyurt kömür ocağını su basmış içinde 18 işçimiz kalmıştı. Öğrendik ki, ocağa aşağı yukarı 20 bin tonu bulan su dolmuş, işçiler su ve çamurla karışık akıl almaz karanlıklarda boğulup gitmişlerdi. Bir annenin feryadı biliyorum ki, vicdan sahibi olanların kulaklarından asla silinmeyecektir.
Şöyle ağlıyordu anne. “Evladım yüzme de bilmez, şimdi ne yapıyordur onca suyun içinde.”
Genç bir bayan çocuğunun kendisine; “babam suyun içinde çıplak mıymış” diye sorduğunu söylüyor, “ekmeğimizi aldınız, şimdi de canımızı aldınız” diye feryat ediyordu.
Öteki ana ve babalar da aynı acı ve feryat dolu olarak çırpınıp duruyorlardı. Nihayet 8 işçimizin cansız bedenine ulaşıldı. Ermenek de onların cenaze namazını ise Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez kıldırdı. Mehmet Görmez’i tanımıyor değiliz.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarına yakınlığı ile bilinen bir zattır. Demiş ki, cenaze namazında; “işçileri zor koşullarda çalıştırmak ücretlerini ödememek, dünyada suç ahrette günahtır.” Bu sözler acaba niye işçilerin cenaze namazında söyleniyor ki? Günahtan da, suçtan da anlamıyanlar AKP iktidarı değil mi? Eğer yüreği yetiyorsa gitsin onlara söylesin. Çünkü onlardır bu düzeni ülkenin başına bela edip alın terini sömürenler. Biz kendimizi bildik bileli bu dini bütünlerden bu mavalları dinleriz. Yok, peygamber efendimiz işçilerin alınteri soğumadan ücretlerini vereceksiniz demiş de, şu da, bu da diye.
Her ne hikmetse bu tür konuşmayı çok sevenler yine de ne işçiye saygı duyarlar ne de emekçiye. İşçilerin, emekçilerin onların gözünde zerre kadar önemleri de yoktur üstelik. Eğer olsaydı. Recep Tayyip Erdoğan’ın tapelere düşen işadamı nasıl olur da bu halkın analarını sinkaf edebilirdi?
Ah adamım ah Safım Salağım ah Onlar ki Minareye kılıf bulur da güpegündüz Yürütürler Ne şehrin ruhu duyar Ne senin
Bitecek değil ya emekçinin çilesi.
Ankara İncek’te MFZ Grup’a ait 17 katlı binanın dış cephe kaplamasında çalışan işçileri taşıyan dış cephe asansörü 9’ncu katta ikiye ayrıldı. Kaza sonucunda yere düşen dört işçiden 35 yaşındaki Bayram Akoğul hayatını kaybetti. Muhammed Altun (20) Okan Çetin (21) ve Ali Akkuş (23) ise yaralandı. Sonra Bingöl’de demir madeni ocağında çalışan 1 işçi daha yaşamını yitirirken biri de ağır yaralandı. Bir türlü ardı arkası gelmeyen iş cinayetlerine tanık oluyoruz. Bu konuda ne iktidar ne de her şeye karışan Recep Tayyip Erdoğan’dan çıt bile çıkmaz, çalışma yaşamı ile ilgili bakanların hiçbirinin aklına istifa bile etmek gelmezken, Enerji Bakanı Taner Yıldız kızının parmağına Recep Tayyip Erdoğan’ın adını yazdırtarak şov yapabiliyor. Cezayir yolunda kendisine soru soran gazetecilere Recep Tayyip Erdoğan Suriye ile ilgili aynı şeyleri yineleyip duruyor ve diyor ki, “Suriye’deki rejime karşı mücadeleye devam edilmeli, uçuşa yasak bölge de ilan edilmeli, rejime karşı olanlar da desteklenmeli.”
Oysa ülkemizde neler oluyor neler. Saraylara harcanan paralar mı dersiniz, 17 Aralık 2013 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tapelere düşen ve doğruluğu kanıtlanan konuşmalar mı dersiniz neler yaşıyoruz neler de, bunlar yine de sütten çıkmış ak kaşık gibi davranmayı gözümüzün içine baka baka sürdürebiliyorlar. Bunlara tanık olup da yoksul ülke halkının nasıl dayandığına şaşırmamak elde mi? Bunların kafası vurgundan ve soygundan başka bir şeye çalışmaz mı? İstanbul’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP’li üyelerinin oy çokluğu ile tarihi Yedi Kule Bostanları’nı imara açmalarına ne buyurulur? Unutulmuş olan Taksim’deki Gezi Parkı’na yeniden Topçu Kışlası yapılacağı yönünde niye kışkırma yapılır? İstanbul’un sulak havzalarını kurutan 3. Hava Limanı inşaatı yapılacak diye Recep Tayyip Erdoğan niye terter tepinir?
Halkımız yoksulluk yokluk içinde. O güzel çocuklarımızın gözlerinin içine bakamaz olduk. Irak’taki Türkmenlerin, Ezidilerin, Kürtlerin çocuklarının görüntüsü nasılsa bizim emekçi çocuklarının da görüntüsü aynı. Üstelik bütün bu görüntülerin en önemli sorumlusu da AKP iktidarı iken susar ve olup bitenleri görmezden gelirsek insanlığımızdan utanmaz mıyız? Feryat eden anaların o safiyane sözleri karşısında yanıp tutuşup pare pare olmaz mıyız? O genç kadının eşi için “dün ekemğimizi aldınız, şimdi de canımızı” demesi karşısında taş kesilip nutkumuz nasıl olur da durmaz?
Nasıl olur da bu zalimliklere karşı ayağa kalkıp yeter demeyiz nasıl?