Yazan: Turgut Koçak 19 Şubat 2014
Bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan her konuşmasında Mısır’dan söz eder, Mursi’yi devirenleri ağır sözlerle eleştirir, Rabia işareti ile ortalığı coşturmaya çalışırdı. Esma’nın ölümü ise Başbakan için en büyük yastı. Esma’nın öldürülmesi ile söze başlar zalimliğin ne olduğunu kendince anlatmaya çalışırdı. İşi daha da ileri götürür, Batı’ya seslenerek Sisi’nin iktidarı devirmesini bir darbe olarak niteler ve bol bol demokrasiden söz ederdi. Şimdilerde Mısır ve kardeşi Mursi ile ilgili söyledikleri unutulup gitti. Kendisi, bakanları Suriye’den söz etmeden sözlerini bitirmezler Beşar Esad üzerinden akıllarınca diktatörlük betimlemeye çalışırlardı. Artık bu konuda konuşulmaz oldu. Gerçi alttan alta Suriye’deki halk düşmanı El Kaide, El Nüsra, Müslüman Kardeşler ve dünyanın dört bir yanından gelmiş katil kopuklara yardım sürdürülmedi değil, sürdürülmeye devam ediyor da, olay yine de eski sıcaklığını büyük ölçüde yitirdi. Yine Başbakan’ın bikaç gün içinde Şam’da bulunan Emevi Camisi’nde namaz kılma hayalinin de yerinde yeller estiği gibi kısa süre içinde çok şey değişti çok.
Recep Tayyip Erdoğan, sözümona İsrail karşıtı bir politika izliyordu. Bu yüzden de dostlar alışverişte görsün hesabından içinde Mavi Marmara gemisinin de bulunduğ İHH’nın başının altından çıkan ve Gazze’ye bir yardım girişiminde bulunuldu. İsrail, gemileri yarı yolda çevirdi ve gemilerin Gazze’ye girişini engelledi. Mavi Marmara gemisine de operasyon düzenleyerek 9 yurttaşımızı katletti, birçoğunu yaraladı. Bu olaylar yaşanırken AKP iktidarının kılı bile kıpırdamadı. Gerçi bu olay iç politikada bir süre kullanıldı kullanılmasına ya bir işe yaramadı. Aksine İsrail, bir kez daha harekete geçerek Kıbrıs Rum Kesimi ile ilişkilerini iyice geliştirerek burnumuzun dibinde doğalgaz aramayı başlattı. Daha önce Kıbrıs Rum Kesimi benzer girişimlerde bulunmuştu bulunmasına ya, burada arama yapan yabancı şirketler Türkiye Deniz Kuvvetleri’nin oralara gönderdiği gemiler nedeniyle tedirgin olup gittiler. Ancak bu kez işin rengi değişikti. İşin içinde hem İsrail vardı hem de Deniz Kuvetlerine Recep Tayyip Erdoğan ve tayfasının çektiği operasyon nedeniyle önemli komutanların neredeyse tamamı gözaltına alınıp tutuklanmışlardı. Bu yüzden de deyim yerindeyse Türkiye Akdeniz’de kayık yüzdüremez hale gelmişti.
Şimdilerde İsrail’in doğalgaz bulduğu yönünde önemli bilgiler geliyor. Bu da demektir ki, bir kez daha Batı İsrail’le el ele vererek Kıbrıs’tan Türkiye’yi kuşatmıştır. İşte tam da böyle bir dönemde Kıbrıs’ta görüşmeler yeniden başlatılmış, Kuzey Kıbrıs’ın Rum kesimi ile birlikteliğinin sağlanması için girişimler hızlandırılmıştır. Kıbrıs’ta yürütülen görüşmelerde hakkaniyetli sonuçlar alınması için AKP iktidarının hiç ama hiçbir olumlu sonuç alamayacağını gösteren yığınla neden vardır. Bu yüzden de Kısrıs görüşmeleri tam da AKP iktidarının can derdine düştüğü bir dönemde ketenperiye getirilip bitirilebilir. Hatta AKP iktidarının desteklenmesi pahasına AKP kıbrıs’ı masaya bile sürebilir.
Dün ortalığa dökülmüş “Yes annem"ciler ve AKP’nin Kıbrıs’ta gölgesi haline gelmiş olan siyasilerce Kıbrıs bir yandan zaten var olan İngiltere’nin üsleriyle İngiltere konumunu daha da sağlamlaştırırken, bir de Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB üyesi olması sıfatıyla Amerika’da içinde tamamıyla Kıbrıs Batı’nın üstünlüğüne geçebilir. Böylece kapitalist/emperyalist sistemin dünyaya nizam verme girişimi Kıbrıs’ta da başarıya ulaşmış olur.
AKP iktidarı son olarak iki yasa daha çıkarmıştır. Bunlardan birisi internet alanında kendisine yönelik eleştirileri denetim altına almak için sansür yasası, diğeri de HSYK yasasıdır. Her iki yasa da Abdullah Gül tarafından onanacaktır. İnternet yasası zaten onanmıştır. Bu iki yasanın Türkiye’de sansürün büyük çapta miladı olacağını unutmamak gerekiyor. Ancak bu yasaya karşın kimsenin de boyun eğeceği düşünülmemelidir. Bu nedenle de önümüzdeki günler baskıların daha da yoğunlaşacağı bir dönem olarak Türkiye’nin tepesine çökeceği iyi bilinmelidir.
Bugünkü gazetelerde Bilal Erdoğan’ın TÜRGEV’ine işadamlarının yaptığı yardımların listesi yayınlanmıştır. Zaten AKP iktidarını ortaya çıkan yolsuzluklar iyice köşeye sıkıştırmıştır. 30 Mart seçimlerinde eğer AKP tonga altına giderse ki büyük ölçüde gidecektir. İşte o zaman AKP ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma derdine düşecek, ilericilerin, devrimcilerin, sosyalistlerin kısaca halkımızın başına çorap örmeye kalkışacaktır.
Bu gerçekler ışığında Türkiye halkı bu iktidara 30 Mart Yerel seçimlerinde geçit vermemeli, hak ettiği dersi alması için gereğini yapmalı, Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini haklı çıkarmak için sarıldığı “Milli irade” silahı elinden kesinlikle alınmalıdır.