Yazan: Turgut Koçak 11 Eylül 2022
Bir toplum düşünün ki sürekli bir şeylerden şikâyet ediyor. Bir toplum düşünün ki bugüne kadar sağ partilerin ayağının altının türabı olmuş. Hani bu insanlara bakınca diyorsunuz ki bu insanlar yarınlar için umut beslese ne olur beslemese ne? Kara cahilliğin içinde yüzenler zaten hiçbir şeyin farkında bile değiller. Onlar için siyaset demek birkaç sözcükten ibaret. O da vatan-millet- Sakarya. Onları niye ilgilendirsin ki dış politika, neden kafa yorsunlar ki içerde yaşanan krize? Bu yüzden de bir sağ partinin ayağını türabı olunuyor olmadı mı bir başka sağ partinin ayağının türabı. Düşünseniz ya dün Erdoğan için kefen giyip dolaşanlar benzer bir şekilde ortaya çıkmış bir kadın Meral Akşener’e kurtar bizi diye yalvarıyor. Ayaklarının altını öpüp sen başbakan ol Mansur’da Cumhurbaşkanı olsun diyor. Bizlerse KKM’yi, ekonomik krizleri, çevre sorununu, vurgunları, ranttan zenginleşen haramzadeleri, ihale yolsuzluklarını, demokrasiyi, sömürüyü, hak ve özgürlükleri umudumuz hiç bitmediği için yazıp duruyoruz işte. Vallahi ne diyeyim bizi okuyanlara bir pazarı bile çok görüp şöyle olsun böyle olsun diye ha bire verip veriştiriyoruz.
Hani pek değişen bir şey yokmuş gibi görünen bu hava herkesin tabi bizimde moralimizi bozuyor. Ama gerçekler öyle mi? Değil elbette. Bir şeyler değişiyor, bir şeyler değişmekte. Olup bitenlerin farkına varanların sayısı gün geçtikçe arttığı için onlarla bizlerin arasında öyle gerilimler yaşanıyor ki bu gerilim içinde bu ülkeyi yönetip durmuş olanların işi giderek daha da zorlaşıyor elbette. Ne yaparlarsa yapsınlar tutturamıyorlar. Kimsenin sorunlarını az buçuk da olsa çözemedikleri gibi eşyanın doğası gereği bir avuç haramzadeye hizmet ettikleri o kadar belli ki uyuyan dev bile olup bitenlerin daha fazlasına dayanamayıp uyanmaya başlıyor. Gezi gösterilerine benzer birilerinde şafağın atmasına sebep olan şeyler yaşanıyor ve de bunlar Gezi gösterilerini hiç akıllarından çıkarmıyorlarsa boşuna değil. Çünkü korkuyorlar.
Ne demişti Ozan İhsani:
Korkuyorlar korkacaklar korksunlar Geliyoruz geleceğiz yakındır Kim nerede ne yapıyorsa hepsini Biliyoruz bileceğiz yakındır.
Kimimiz mızırdanıp duruyoruz. “Hayal bile kuramıyoruz” diye. Yani bu sömürücü takımı var ya bu sömürücü takımı bize hayal kurmayı bile unutturmuş mu demeliyiz yoksa? Yok diyemeyiz. Çünkü hiçbir güç bizim hayal kurma yeteneğimizi elimizden alamaz. Zaten mızırdanıp duranlarda biz değiliz.
Evet, gerilim içindeyiz. Her birimiz soruna biraz farklı yaklaşıyor olsak da ne yapacağımızın da ayırdındayız, kiminle nasıl bir kavga içinde olacağımızın da.
Dün üstesinden gelemeyip biriktirdiğimiz sorunlar var. Bu sorunlar gün olmuş çöp dağları gibi yığılmış. Bu yüzden de kimimizin gözleri korkar olmuş fakat korkmayanlarımız da az değil hani. Ülkeden demokrasi mi yok demokrasi için mücadele edeceğiz. Hak ve özgürlüklerimiz mi çiğnenmiş geri adım atmadan kararlılıkla üstüne üstüne gideceğiz sömürücünün hainin. Eşitlik yo evet, adalet ayaklar altında iyi de bizler ne güne duruyoruz yoksa öldük mü de yaprak bile kıpırdamaz olmuş? Geleceğimiz deyip durmanın yerine niye geleceğimiz için sokaklarda değiliz? Niye bir sosyalist partinin kapısını çalıp biz geldik diyecek kadar yüreğimizde cesaret yok da saklandığımız karanlığımızda bekleşip duruyoruz. Hani zaman zaman işitiyoruz sol bilmişlerin ağzından ya bu solcular işçinin, köylünün, gençlerin, kadınların arasına inmiyor diye. Tamam, eksiğimiz olabilir de bu betimleme vallahi de yalan billahi de yalan. Niye derseniz herkes tatilinde ve eğlenip dururken bizlerin bir günü bile sözü edilenler gibi geçmiyor. Her gün bizim insanlarımızlayız. Onlar bize ne söylerlerse söylesinler düzeltilmesi gerekenleri elimizden geldiği dilimizin döndüğünce anlatıp duruyoruz. Nerede yokuz ki her şeyin suçlusu gibi biz görülüyoruz niye?
Arkadaş susmayacağız. Türkülerimiz mi yasaklanmıştır inadına her yerde ama her yede çıkıp söyleyeceğiz. Sesimiz gür çıkacak, her birimiz bir diğerine dokunup teslim olmadığımızı göstererek dincisine, imancısına, hırsızına, vurguncusuna, döneğine, sömürücüsüne ve de hainine gününü göstereceğiz ki gün ağarsın. Göstereceğiz ki umutlarımız çiçek açıp dağı taşı renkten renge bezesin. Hepimizin ama hepimizin dayanışmaya gereksinimi var. Dayanışalım ki kimse kendisini yapayalnızmış gibi duyumsamasın. Kimsenin umudu eksilmesin, kimsenin aklının ucundan bile yenilgi namına tek bir sözcük bile geçmesin.
Bakın 9 Eylül günü İzmir’in Kurtuluşu gününde Tunç Soyer’in o can alıcı birkaç cümlesi bile birilerinin korkularını azdırdı. Bekir Bozdağ mı dersiniz, Bahçeli mi dersiniz, AKP’nin başka ileri gelenleri mi dersiniz hepsi ağız birliği etmiş Tunç Soyer’e akıllarında had bildiriyorlar. Neymiş efendim Tunç Soyer Osmanlı ceddimize saldırıyormuş. Yahu size ne denebilir ki? Sizin bu sözleri kimin söylediğinden haberiniz bile yok varsa da kurnazlığa yatarak İngiliz gemisine binip kaçmış Vahdettinleri savunuyorsunuz. Savunun tabi çünkü size yakışır. Ceddiniz mi dediniz o ceddimiz dediklerinizin ruh hali de tıpkı sizin ruh haliniz gibiydi. Ama ne oldu? Her biri İngiliz gemilerine binip ülkeyi terk ettiler de akıllarına işgalcilere karşı savaşmak niye gelmediyse gelmedi nedense.
Bu yüzden bizde umutta bitmez mücadele kararlılığı da. Bu yüzden de bizler sizin oyununuzu bozarız, ayarınızı bozarız… Bilmem anlaşıldı mı?
O akşamın, bir şehrin bağımsızlık günü kutlamasından, bir konserden, bir şarkıdan daha fazlası olduğu hepimizin malumu. Yokuşu dik, taşı bol bir yolda yürürken, saltanatçıların hiç de istemediği şekilde, kısa bir dinlenme ve güç toplama, normalleşmiş gerginliklerin toprağa bırakıldığı bir gün olarak hafızamıza yazıldı. Tarkan ise, kişisel kariyerinde hakkını, tercihlerini, sınırlarını zerafetle korumayı başarmış bir sanatçı olarak, mesajı eyleminden büyük bu konserin şüphesiz başrolü. Tam da bir yıldıza yakışacak şekilde, eyvallahsız, kendi ışığıyla milyonların saygı ve sevgisini kazanmış biri. Diyeceğim o ki, gülmek gibi şarkı söylemek de devrimci bir eylemdir. Ve elbette tüm sorunları çözmez. Ama bırakın da nefes alalım. Milyonlarca insanın bağıra çağıra şarkı söyleme isteği küçümsenecek şey değil.
Hayatta her şey bir tohumun filizlenmesine bağlıdır.