ULULARDAN VE ÖLÜLERDEN OY İSTE YA DA BAŞKA KAPIYA

Yazan: Turgut Koçak 3 Haziran 2011

1 Haziran 2011 günü Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasını televizyonlardan bütün Türkiye izledi. Konuşması, baştan sona içeriksiz ve etkisizdi. Tıpkı Urfa konuşmasında olduğu gibi Diyarbakır’da da geçmişin ulularını sayarak sözüm ona Diyarbakırlıları onurlandırdı. İş bu kadarla da kalmadı doğal olarak. Haçlıları yenilgiye uğratan Selahattin Eyyubi ile de bütün Kürtlerin gönlünü fethetmek istedi. Bilmiyorduk öğrendik, Diyarbakır’da tıpkı Urfa gibi peygamberler kentiymiş. Ne ulular yatıyormuş orada ne ulular. Miting alanında toplanan kalabalık miting boyunca Bay Tayyip’in bezgin konuşmasını dinlemek zorunda kaldı. Gerçi bize göre hiç gerekli değildi ama Selahattin Eyyubi’den söz etmesi ise hiç mi hiç isabetli kaçmadı. Neden derseniz; Selahattin Eyyubi bilindiği gibi bölgeye yönelen Haçlı ordularını yenilgiye uğratmış ve sokmamış bir kumandandır. Peki, Recep Tayyip hiç aynaya bakmış mıdır da bu konuyu gündeme getirmek gereği duymuştur?

Selahattin Eyyubi, doğrudur Haçlılarla savaşmış ve onları yenilgiye uğratmıştır. Peki, Recep Tayyip Erdoğan’ın politik kariyerinde ne vardır dersiniz? Biz kısaca özetleyelim: Recep Tayyip Erdoğan’ın halkın sömürülüp ezilmesinin yanında en önemli marifetlerinden biri de emperyalist güçlerle sonuna kadar ittifak içinde olmasıdır. Bu nedenledir ki, Haçlı güçleri diye de adlandıracağımız emperyalistler Afganistan’da, Irak’ta, büyük katliamlara imza atmışlardır. Bütün Ortadoğu yani İslam dünyası onlar tarafından tehdit edilmekte, emperyalizm bölgede oyun üstüne oyun tezgâhlamaktadır. Haçlı ordular ve Tayyip ortaklığı Libya’yı bugün NATO aracılığı ile kan gölüne çevirmektedir. Bay Tayyip de emperyalist saldırganların ortağıdır. Öyleyse Selahattin Eyyubi’yi ağzına alması gereken son kişidir.

Sonra nereden çıkardı bilinmez ama “Kürtlerin kılıç zoruyla Müslüman olduğunu söyleyenler var, yalandır” diyerek atmasyon bir laf savurmaktan da geri kalmamıştır. Yani demek istemiştir ki, Kürtler hiçbir zora dayanmaksızın yüce Müslümanlığı kabul edivermiştir. Biz, bugüne kadar din değiştirmelerde zor kullanılmadan bir sonuç alındığını hiç öğrenmedik ama neyse. Üstelik Kılıç zoruyla Müslüman oldukları söylenen Kürtler değil, Türklerdir. Başbakan anlaşılan tarih bilgisinden de yoksundur. Bir başka deyişle laf olsun diye konuşup durmaktadır işte.

Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP, tam anlamıyla din istimrarcısıdır. Bu gerçek Tayyip’in konuşmalarında apaçık ortadadır. Diyarbakır konuşması da bu konuşmaların en göze batanlarından birisidir. Bay Tayyip, din ulularından başlayıp Diyarbakır’ın camilerinden çıkmıştır. Bölgede Bay Tayyip’i dinlemeye gelenlere ya da gelmeyenlere din alıp satmanın ötesinde bir iletisi yoktur. Bölge insanının ne işe, ne aşa, ne özgürlüğe ne de insan gibi yaşamaya gereksinimi yoktur ki, Bay Tayyip, konuşmasının başından sonuna kadar din alıp din satmak gereği duymuştur. Arkasından da bölge halkından oy istemektedir. Ya da şöyle diyelim bütün Türkiye’den oy istemektedir.

Bir siyasetçi ki, konuşmasının ana iskeletini ölülerden ve ululardan kurmuş ve yaşayanların gereksinimlerini hiç önemsememiştir. Ona da verilecek yanıt çok açıktır. 12 Haziran 2011 günü BÜTÜN Türkiye kendisine demelidir ki:

BİZDEN OY İSTEME ULULARDAN VE ÖLÜLERDEN OY İSTE YA DA BAŞKA KAPIYA…