ÜLKE NE DURUMDA BUNLAR NE YAPIYOR?

Yazan: Turgut Koçak 29 Ağustos 2015

Recep Tayyip Erdoğan Beştepe Külliyesi’nde yandaş dinci yazarları toplamış yemek veriyor. Tam bir debdebe, tam bir aymazlık. Oysa ülke cayır cayır yanıyor, insanlar ekmeğe muhtaç hale geldi. Hem kendilerine yazar denilen bu takımda yer alanların yazarlık sıfatı da nereden geliyorsa artık varın siz düşünün gerisini. Ortaya koydukları Allah için okunacak bir tek yapıtları mı var? Birilerine yaranmak ve yalakalanmak dışında ne özellikleri var bunların bilen varsa açıklasın ki, bizler de öğrenmiş olalım.

İşte böyledir aymazlık dediğiniz şey. Fatih Sultan Mehmet’in Bizanslardan İstanbul’u aldığı sıralarda bir grup papazın kilisede meleklerin cinsiyetini tartıştıkları söylenir ya bunların ki de o hesap sanırız bunlar da benzer bir şey tartışıyor olmalılar. Sözcü Gazetesi bunları baş sayfadan vermiş. Koskoca bir masa, masanın çevresinde oturmuşlar hepsi de mutlu mesutlar. İçlerinde Mustafa Kemal’e hakaret dolu sözler söyleyen Kadir Mısırlıoğlu’da var. Bunlar artık hangi dünyada yaşıyorlarsa kopmuşlar vallahi kopmuşlar. Ülke kan gölüne dönmüş, insanlar gelecek endişesi içinde, AKP hükümeti düşmüş ama görevine devam ediyor, Recep Tayyip Erdoğan sistemi fiili olarak değiştirdiğini söylüyor. Özetle söylemek gerekirse tam anlamıyla uçurumun eşiğinde sayılırız.

Ülkemizde var olan sendikalar ve öteki demokratik kitle örgütlerinin durumu ise etkisiz. Bu örgütlerin yönetim kademesinde bulunan kimselerin politik tercihleri yüzünden örgütlerin içi boşalmış, bir başka deyişle asli görevlerinin dışında her şeyi yapar hale gelmişler. Gerici sendika ve örgütler karşısında kitlesel güçlerini de yitirdikleri için bunları kimsenin taktığı falan olmadığı gibi ülkemizde olup bitenlere yön vermek bağlamında yaptırımları da bulunmuyor.

Bu yüzden de ülkemizde faşizme karşı verilmesi gereken ortak mücadelede etkilerini tam anlamıyla yitirmişler. Sol ve sosyalist solda yer alan partilere gelince onların gündemi de durumları da denilebilir ki içler acısı. Kimi yapılar; bir türlü öğretisel hattını bugüne dek tam anlamıyla çizmiş olmadıkları için gündemleri bu yönde tartışmalar ve bölünmelerle geçiyor. Kimi yapılarsa uzun zamandır sosyalist öğretiyi hiç önemsemedikleri için varlıklarını arkasından sürüklendikleri HDP ile ifade etmeye çalışıyorlar. Yani özetle içinde bulunduğumuz bu zor dönemi aşmamız kolay görünmüyor.

Bu nedenle TSİP olarak ilk iş etkili ve güçlü bir toplumsal muhalefetle bu saray soytarılarının karşısına çıkmamız için sendikalara ve diğer demokratik kitle örgütlerine bir çekidüzen verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Üstelik bu konuda da diğer sol ve sosyalist partilerin hemen hepsinin ideolojik ve programsal sorunlarının olduğunu biliyoruz. TSİP ise aksine bu sorunu çoktan aşmış bir parti olarak önde bulunmaktadır.

Toplum, yaşanan bütün bu olaylara karşın Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarına hak ettikleri dersi vermiyor ya da veremiyorsa büyük ölçüde eli kolu bağlandığı içindir. Bugün tek çözüm olarak toplumun önüne seçimler konulmakta, seçimlerin de toplum katında uzun zamandır bir çözüm olmadığı en azından toplumun diri kesimleri tarafından iyi bilinmektedir. Dolayısı ile olup bitenleri sessizce izleyen yığınlara politik önderlik yapacak bir gücün öne çıkmaması umutsuzluğu daha da bir körüklemekte, siyasal yapılar ve demokratik kitle örgütleri salt bu yüzden çekim olma özelliğini yitirmiş bulunmaktadır.

İşte tam da burası kırılma noktasıdır. Ya TSİP olarak öne çıkacak, her alanda öncülük görevimizi üstleneceğiz ya da mevcut durumun istemesek de aksesuarı olmaya devam edeceğiz.

Saray’ın durumu ortada. AKP aslında siyasi bir mevta haline gelmiş. Diğer partileri de yığınlar, bir kurtuluş umudu olarak görmüyor.

Bu yüzden de Türkiye’nin demokratikleşmesi ve sorunlarının çözümü için yürekli adımlar atılması gerektiği halde bu yönde gelişmelerin önü tıkalı görünüyor. İşte, şimdi tam da TSİP zamanıdır.

Ya öne çıkacağız ya öne çıkacağız.