UKRAYNA ve MONTRÖ ANTLAŞMASI’NIN ÖNEMİ

Yazan: Turgut Koçak 24 Şubat 2022

Kurt-kuzu öyküsünde suyun bulandırılması var ya tam da o hesap ABD ve NATO üyesi ülkeler yapmak istedikleri neyse gerekçelerini de ister akla yakın olsun ister olmasın uyduruyorlar. Bu uydurmanın sonucunda da ABD tarafından Irak’ın işgal edilmesi gerçekleşti. Oysa Irak işgal edilmeden önce uzun süre devam etmiş bir İran/Irak savaşı söz konusuydu. Bu savaş nedeniyle ekonomisi bozulan Irak’ın ekonomisini düzlüğe çıkarmak isteyen Saddam, ülkesinde hem petrol üretimini arttırmış hem de ABD’nin baskılarıyla ucuza satmak zorunda kalmıştı. Bu nedenle Kuveyt’i işgal etmiş petrol fiyatlarını da arttırarak daha fazla kazanç elde etmeyi hesaplamıştı. Durumu iyi bilen ABD ve NATO’nun emperyalist diğer üyeleri koro halinde Saddam’ın ülkesinde nükleer silah bulundurduğunu bu yüzden de İsrail ve bölge ülkeleri için bir tehdit unsuru olduğunun propagandasını yaptılar. Sonuçta da ileri sürülen bahanelerle Irak işgal edildi. Oysa daha sonraki zamanlarda Irak’ta ne kimyasal ne de nükleer silahlar olmadığı söylendi. Bu yalan yine iddiada bulunan ülkeler tarafından itiraf edildi.

Savaş petrol için çıkarılmıştı. Irak işgal edildikten sonra Irak’ın petrollerine el konuldu ve sözüm ona bu gelirler Irak’a demokrasi getirmek için harcanacaktı ama olan şey tam da tersiydi. Irak’ın petrolleri yok pahasına ABD’nin kullanımına açıldı. Petrol fiyatları iyice düşürüldü. Bu yolla da Petrol ve doğalgaz yatağı olan dağılan Rusya’ya da öyle bir şamar atılacaktı ki dünya alem bu gelişmelerin sarsıntısı ile sallanacaktı. Nitekim Rusya’nın ekonomisi çok büyük bir kriz yaşadı. Bu krizden çıkmak için Rusya Almanya’dan 5 milyar dolara yakın borç para almak zorunda da kaldı. ABD böylece tek küresel güç olarak 2010 yılına kadar at oynattı. Sonrasında ise Arap Baharı adı altında bir politikayı sahneye koyarak bölgede baştanbaşa haritaları değiştirmeye soyundu. Bu politika AKP iktidarına çekici geldiği için AKP’nin Osmanlı hayalleri de kabarınca taşlar yerine oturdu. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Erdoğan’ın çapsız dış politikaları sonucunda ülkemiz bir batağın içine atıldı. ABD’nin Irak petrollerinin Akdeniz’e taşınması gerçeğini bile göremeyen AKP iktidarı ABD’nin politikalarına alet olarak bölgede İslami terör örgütleri de devreye sokularak savaş çıkartıldı fakat Suriye’nin direnci kırılamadı. Rusya ve İran’ın desteğiyle de Suriye toparlandı ve ABD’nin politikası bir kez daha başa düşmüş oldu.

Bütün bunların sonucu yaşanan onca ıstırapları ve göçleri düşünürsek ABD’nin bölge halklarına ne büyük bir felaket yaşattığını da anlamakta zorlanmayız. Ama ABD’nin bu girişiminin ters tepen bir yanının da olduğunu net bir şekilde ifade etmeliyiz. Çünkü bu politikanın sonucudur ki bölgede bugün Rusya artık basbayağı kendisinden söz ettiren bir güç haline gelmiştir. Daha da önemlisi Artık Rusya sıcak denizlerde kontrol alanını da misliyle geliştirmiş olup özetlersek kazançlı çıkmıştır. Bu arada bir konuya değinmeden geçmek olmaz. AKP ve saray iktidarının ikili politikaları yüzünden Türkiye neredeyse bir oraya bir buraya gidip gelen bir pingpong topuna çevrilmiştir. Yazımızın konusu Suriye olmadığı için bölgede neler yaşandığına uzun uzadıya değinmeyi de gereksiz sayıyorum.

Dünyada piyon olmaya hazır ülkeler ve o ülkelerin çapsız yöneticileri de var oldukça ABD ve NATO kendisine her zaman bir oyun alanı bulacaktır. Bir süredir emperyalist dünyanın yeni oyun alanı tabi ki de Ukrayna olmuştur. Ukrayna’nın çapsız, milliyetçi ve faşist yöneticileri çoktan emperyalist dünyanın kanatları altına girmeye teşne oldukları için Şimdi de benzer olayları Ukrayna üzerinden yaşıyoruz.

Pek çok nedeni sıralayabiliriz de en önemli sayacağımız iki konu var. Birincisi Rusya’nın Ukrayna NATO’ya alındığında elini kolunu bağlayacağını düşünen ABD Ukrayna’nın NATO’ya alınması için bütün kartlarını ortaya koydu. Oysa Rusya böyle bir şeyin kendisi için güvenlik sorunu saydığını işi nereye kadar götüreceğini pek hesap etmedi. Etmediği için de bağlaşıklarıyla birlikte Ukrayna sorunu sürekli kaşındı. İkinci önemli nokta ise Ukrayna Rus enerji ve doğalgaz kaynaklarının Ukrayna vanası olduğunu düşünen ABD bu yolla Rusya’nın ümüğünü sıkacağını, ekonomisini de iyice küçülteceğini düşündüğünden savaş topuyla haddinden fazla oynadı. Bu gerçekleri iyi gören ve iyi bir stratejist olan Putin ise bütün bu hesapları altüst edecek kararları gürültüsüzce aldı ve planlarını devreye soktu. Arkasından da Donetsk ve Lugansk’ı tanıdığını açıklar açıklamaz da havadan ve karadan askeri birliklerini Ukrayna’ya soktu. Şimdi Rusya silahlı kuvvetleri Ukrayna içlerinde ilerliyor. Çökmüş bir Ukrayna ordusu var ve savaşma iradesinden de yoksun üstelik. Önemli askeri üsleri de vurulmuş durumda şu an ise dünya Rusya’nın savaş değil de askeri bir törenini izliyor sanki.

Bir nokta var ki Türkiye’yi çok ilgilendiriyor. Bir süre önce bir bildiri yayınladıkları için amirallerin tutuklanması var ya Montrö Anlaşması ile ilgili olarak işte o antlaşma olmasaydı eğer belki de hem de bizim ülkemiz üzerinden çok tehlikeli bir oyuna girişilebilirdi. Bunu yeterince görmek istemeyen bir iktidar olsa da ülkemizde bu antlaşmayı deldirmeyi göze alacağını hiç ama hiç sanmıyoruz çünkü bu üçüncü dünya savaşının çıkması demek olur ki belki de bu Montrö Antlaşması üçüncü dünya savaşının önünü kesen antlaşma olmuştur.

Tartışmaya açanların ve de amiralleri içeri atanların böylece niyetini de bu vesile ile bir kez daha anlamış olduk…