UKRAYNA SORUNUNU İYİ ANLAMAK

Yazan: Turgut Koçak 26 Şubat 2022

Rusya ile Ukrayna savaşı ile birlikte Türkiye solunun değişik değişik tepkileri oldu. Bu tepkilere baktığımız zaman şaşırmamak elde değil. Çünkü öyle değerlendirmelere rastlıyoruz ki bu değerlendirmelerden bazıları hiç mi hiç yerine oturmuyor. Bizi şaşırtan şey daha çok Batı’ya öyle ya da böyle yüklenen önemdir. Çünkü Batı denilince birilerinin aklına demokrasi geldiği gibi birçoklarının da aklının gözü yaşlı burjuvazinin iç yakan duygusal tepkileri karşısında hâlâ tuzağa yakalanmalı söz konusu ki biz bunları geride bırakalı çok oldu.

Evet, Türkiye’deki sol ve sosyalist hareketlerin birçoğu öğretisel olarak büyük ölçüde topyekuncudur. Buradan kalkarak her türlü burjuva iktidarına baskıcı olduğunda nasıl faşist denilip geçiliyorsa emperyalizm konusunda da sık sık yanılgı dolu değerlendirmeler söz konusudur. Bu nedenle Sovyetler Birliği dönemine bile Sovyetlere emperyalist demekten çekinmeyen bazıları için bugünkü Rusya’ya emperyalist demek haydi haydi kolaylaşmıştır. Bu yüzden de kimi kesimler bu son bilek güreşini iki emperyalist ülkenin kapışması olarak değerlendirdikleri gibi uçar kaçar görüşlerle burada devrimcilere düşen görevin ise iki emperyalist ülkenin arasında cereyan eden kapışmanın da komünistlerce nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda ahkâm kesenler var. Neymiş efendim böyle durumlarda komünistler iç savaşı körükler ve iktidarı almak için bu yönde çaba harcarlarmış. Bu yaklaşımın bir anlamı vardır elbette de maddi koşulları ve ne olup bittiğini masaya koyduğumuzda bu sözlerin ayakları yere bir türlü basmamaktadır. Çünkü basmakalıpçı bir değerlendirme eşyanın doğası diyalektik değildir.

Emperyalizmle ilgili Lenin’in söyledikleri günümüz için de geçerliliğini korumaktadır. Bugünkü Rusya’ya baktığımız zaman yüksek teknoloji ihracı, bankacılık ve finans sermayesindeki ağırlık gibi konularda Rusya’ya emperyalist demek için oldukça zorlanırız. Zorlanırız çünkü Rusya’da emek üretkenliği, imalat sanayii toplam çıktısı, sermaye ihracının mal ihracına göre ağırlığı emperyalist ölçütlerle büyük ölçüde örtüşmemektedir. Ha burada Rusya’nın yüksek askeri gücü bir ölçü alınıyorsa eğer bunun da Rusya’nın kapitalizme dönüşü sonrasında kazanılmış bir gelişkinlik olmadığını bilmemiz gerekir. Çünkü bu gelişkinlik Sovyetler Birliği döneminden devralınmıştır.

Rusya elbette bir güçtür. Bazı amaçlarından da söz edilebilir yalnız öyle bir nokta var ki bu konu asla göz ardı edilmemelidir. ABD ve AB sürekli olarak Rusya’ya yönelik bir genişleme pozisyonundadır. Onların bu pozisyonunun içine birçok ülkeyi NATO’ya alarak Rusya’yı çevrelemek ve kuşatmak sonra da dar bir alana hapsetmek isteği saldırı ve savaş örgütü NATO aracılığı ile sürekli işlenmekte bu yönde Ukrayna faşistleri de örgütlenerek gerilim bugünkü savaş ortamına taşınmış bulunmaktadır. Bu durumda Rusya’nın son davranışını emperyalist niyetler çerçevesinde okumak huylunun huyundan vazgeçmemesi anlamı taşır ki bunun da değerlendirme de çok bir anlamı yoktur. Aynı durum Rusya’nın konumunu da antiemperyalist bir tutum olarak değerlendirmemizi gerektirmiyor.

ABD ve Avrupa ülkelerindeki antikomünist düşüncenin boyutlarını iyi okumamız gerekiyor. Bu demek değildir ki Rusya yöneticileri emekten yana, sosyalizme her an evrilecek özellikler taşımaktadır. Biz Rusya’nın bugünkü girişimini emperyalist olmak ve bu nedenle böyle hareket ettiğini değerlendirmek gibi bir yanlışa düşmeyiz ama NATO’nun yayılmacı politikasını kendi çıkarları açısından durdurmak olduğunu da açıkça söyleriz. Kaldı ki Rusya’da ve dünyada emek eksenli gelişmeler ve yönetim değişiklikleri olmadığı sürece de NATO nereye ve hangi zamana kadar durdurulabilir bunu da tartışabiliriz.

Alın size savaş ortamı. Bizim ülkemizde ve Rusya ve bölgede işçi sınıfı ve emekçiler savaşın getirdiği yıkımın faturasını ağır bir şekilde ödeyeceklerdir. Öyle bir durum ki bu gelişme savaş ortamında ülkeler ve halklar birbirleri ile can düşmanı hale getirilirken kapitalizm geniş halk yığınlarının iliğini, kemiğini sömürmeye bir güzel devam edecektir. Milliyetçi ve şoven dalga ile de ne kadar nereye kadar götürülür tartışılır kapitalizm bir nefes alma fırsatı yakalamış olacaktır.

Biz sosyalistler ise gerçeklerden yola çıkarak ve doğru analizler yaparak ancak kendi önümüzü görür hale gelebiliriz. Yoksa el yordamı ve basmakalıp sözlerle sınıf savaşı ve iktidar amaçlı bir mücadelede başarılı olunamayacağı gibi bir sürü söz israfına varan tonlarca söz edilmiş olur ki Türkiye Sosyalist İşçi Partisi olarak içi boş sözlerle geçiştirilecek zamanımız yoktur.

Ukrayna sorunu da sonuçta bütün çıplaklığı ile gözlerimizin önündedir.