Yazan: Turgut Koçak 27 Temmuz 2021
Hepinizin bildiği gibi Tunus’ta politik, ekonomik istikrarsızlık sürgit devam ediyordu. Bu durumdan halk gitgide hoşnutsuz hale geldiği ve Tunus’ta bir süredir kaynaşma başladığı için derin bir kargaşa ortamı söz konusuydu. Orduyu arkasına alarak darbe gerçekleştiren kişi ise gerçekte muhafazakârlığı tartışılmayacak denli üst noktalarda seyreden Cumhurbaşkanı Kays Said’di. Said, Tunus’ta yaşananların faturasını siyasi İslam görüşlerin ağırlıkta olduğu parlamentoya ve hükümete kesti. Başbakan’ı görevden aldı, milletvekillerinin de dokunulmazlıklarını kaldırdı. Meclisin de böylece yetkileri dondurulmuş oldu. Müslüman Kardeşler’in Tunus kolu Er Nahda bu darbeyi sahiplenir gibi görünse de gerçek tutucu ve gerici Said’in asıl hedefinin halkın biriken hoşnutsuzluğuna darbe vurmak ve kitleleri susturmak olduğu anlaşılmış oldu.
Tunus’ta ekonomik krizin derinleşmesi, salgının artması sonrasında sağlık sisteminin çökmüş olması, Tunus’taki memnuniyetsizliği arttırdıkça arttırdı. Bu yüzden de halk günlerce meydanlardaydı. Bu durumdan korkuya kapılan Tunuslu egemenler ise bir an önce tedbirlerin alınmasını savunur durumdaydılar.
Bildiğiniz gibi Tunus’ta çok daha önce de benzer bir durum yaşanmış, sokağa çıkan işsiz, aç ve yoksul kimselerin öfkesini siyasal İslamcılar kendi çıkarlarına çevirmişler, böylece halkın öfkesi ABD ile birlikte İslamcıların çıkarına çevrilmek istenmişti. Bu olayın bir benzeri diyebiliriz ki şimdi de yaşanıyor. Öfkenin daha başka bir yöne evrilmesinden korkan kurulu düzen savunucuları ordu ve güvenlik güçleriyle birlikte darbe yaparak iktidara el koymuş oldular.
Tunus’u iyi kötü birçoğumuz yakından bilir ve tanır. ABD emperyalistlerinin 2011 yılında başlattıkları “Arap Baharı” fitili ateşlenmiş böylece de Tunus’ta gösteriler ve ayaklanmalar uç vermişti. O günden bugüne işsizlik kalıcı hale geldi, yoksulluk arttıkça arttı. Salgınla birlikte de sorunlar katlanarak büyüdü. Salgın yüzünden içlerinde Libya’da olmak üzere bazı ülkeler sınırlarını Tunus’a kapattı. Sorunların hayli ağır şekilde seyrettiği Tunus’ta ise halkın hedefinde En Nahda başta olmak üzere hemen hemen bütün partiler bulunuyor.
Halkın öfkesi ise Parlamento ve hükümete hükmeden İhvan hareketinin ideologlarından Parlamento Başkanı Raşit El Gannuşi liderliğindeki En Nahda üstüne çekiyor. Başbakanlık görevini yürüten Hişam El Meşişi liderliğinde hükümet ise hem basiretsiz hem de artan İslami radikalleşme giderek arttığı için tepkilerde artmaya başladı. Bunun üzerine devreye giren egemen güçler12 Ekim 2019 yılında İhvancıların da desteğiyle bağımsız aday olarak Said’i Cumhurbaşkanı seçtiler. Aynı yıl yapılan seçimlerde de Nahda Hareketi birinci çıktı. Başlangıçta Said’le Gannuşi’nin arası iyiyken daha sonra Gannuşi ile aralarında başlayan iktidar rekabeti nedeniyle sorunlar yaşandı ve aralarında mücadele başladı.
Tutucu Cumhurbaşkanı Said hükümeti ve meclisi fesh ederek gösterilerin önünü kesmek istedi ancak öyle görünüyor ki Said ne yaparsa yapsın halkın öfkesini dindirecek gibi gözükmüyor. Ayrıca Tunus’ta yaşanan krizin de çözülmesi olası değil. Gannuşi de tıpkı AKP’liler gibi 2016 yılında “siyasal İslam’ı terk ediyoruz, demokratik İslam’a geçiyoruz” dedi ama durum çok da değişmedi. Dolayısı ile Gannuşi ve hareketi de bu son gelişmelerde kaybeden taraf oldu. Bu yüzden de olup bitenler ülkemizdeki AKP ve saray iktidarının da tepkisini çekiyor.
Şimdilik sözü edilen benzer taraf benzer tarafı alt etmiş görünüyor fakat bu işini burada bitmiş olacağını sanmak safdillik olur.
Tunus’ta olup bitenler Tunus’un ilerici kesimlerinin de tepkisini çektiği için dipten gelecek olan dalga Tunus’u şimdilik nereye sürükler bilinmez ama ilericiler ve devrimciler tutuculuğunu iyi bildikleri Cumhurbaşkanı Said’in darbe hamlesini sineye çekeceklerini de düşünmüyoruz.