TÜRK TABİPLER BİRLİĞİ NE DİYORSA DOĞRU DİYOR

Yazan: Turgut Koçak 17 Eylül 2020

Korona virüs salgını ortaya çıktığı günden bu yana başta Türk Tabipler Birliği olmak üzere SES gibi bazı sağlık alanında örgütlenen sağlık emekçileri dernek ve sendikaları her fırsatta konu ile düşüncelerini dile getirerek salgın ile mücadelenin nasıl olması gerektiğine sürekli açıklamalar getirdiler.

Sağlık emekçileri örgütlerinin hiçbir önerisini dikkate almayan AKP ve saray iktidarı ise önce bir Bilim Kurulu oluşturdu. Sonra eleştireler gelince bu kurulun adın danışma kurulu olarak değiştirildi fakat alışkanlıktan mıdır nedendir bilinmez yine Bilim Kurulu olarak söyleniyor söylenirken.

Bilim Kurulu laf olsun diye oluşturulamaz. Bilim Kurulu yaşanılan salgını bilimsel olarak ele alır ve sonrasında ise nelere uyulması gerekiyorsa topluma inandırıcı bir şekilde açıklanır ki yaşanabilecek daha büyük tehlikelerin önüne geçilsin, salgınsa bir süre sonra durdurulabilsin.

Evet, başlangıçta herkes sağlık emekçilerini çeşitli eylem ve söylemlerle destekliyordu, iktidar ise sağlık emekçilerinin gözetileceği yolunda birçok bilgiyi kamuoyu ile paylaşmıştı ama söylenen sözlerin verilen vaatlerin hiçbirisi ama hiçbirisi tutulmadı. Sağlık emekçileri canla başla işlerine koyuldular, evlerine bile gidemez oldular. İşin doğası gereği bir süre sonra da yoğun çalışma sağlık çalışanlarını her anlamda yorarken alınamayan tedbirler sonrasında ise birçokları virüs kaptı, hastalandılar, yaşamlarını yitirdiler.

Salgının seyri ve önlenmesi ile ilgili olarak Türk Tabipler birliğini hiçbir söylediği dikkate alınmadı. Aksine iktidar TTB’yi karşısına alarak düşmanca açıklamalar yaptı. Gelişmelerle ilgili sağlık emekçilerinin isteklerine ise göz yumulmakla kalmadı, yeri geldi polisiye tedbirlerle sağlık emekçileri susturulmaya çalışıldı. Bilimsel yeterliliği tartışılmaz pek çok profesör ve doktorlar ise ya duyulmazlıktan gelinde ya da iktidarın işine gelmediği için hedef tahtasına konuldu. İktidar düşmanca tavrını devam ettirip TTB’yi iktidarın sağlık politikalarını eleştirdiği için terörist, hain ilan emek gibi bir noktadan vurmaya kalktı ki yaklaşım akıl alacak gibi bir şey değildi,

Bugün gelinen noktaya baktığımız zaman iktidarın söyledikleri değil de TTB’nin söyledikleri haklı çıktı. Sağlık çalışanları sendika ve örgütleri ve TTB salgının boyutunun daha yüksek olduğunu, ölümlerin verilen rakamlardan çok daha fazla olduğunu ve halka doğru bilgi verilmediğini dile getirirken en sonunda bakıldı görüldü ki rakamları saklamanın olanağı yoktur iktidar çözümü verilen sayıları yükseltmekte bularak yeni bir yola girmiş olduysa da ne yazık ki bugün verilen rakamların da gerçeği yansıtmadığı çok iyi bilinmektedir.

İşi bilene bırakmak gerekir. İktidar ise maşallah her şeyi biliyor. Bu yüzden de hemen her konunun şu ya da bu şekilde içinde. Deyim yerindeyse iktidar gelecek kaygısıyla açıkça halkın sağlığı ile oynuyor. Oysa gerçekler olduğu gibi kabul edilse ve alınması gereken tedbirler de alınmış olsaydı hiç kuşku yok ki bugün tüm yerleşim birimlerimizde bu kadar yaygın yaşanan salgının etkisi de yarattığı tehlike de bu boyutta olmayacaktı.

Sözü uzatmayalım ve bir konuyu anımsatarak yazımızı sürdürelim. Biliyorsunuz salgının ilk çıktığı günlerde bizim ülkemizde de aşı çalışmalarına başlandığı açıklandı. Hatta kimilerinden aşıyı bulduk gibi bazı afaki sözler de işittik. Şimdi bu konuda pek konuşan yok. Gerçekte halkının maske gereksinimini bile çözemeyen bir iktidarın yapıp ettiklerinden bu noktalara geldik. Demek ki neymiş bu işler ciddiyet ve bilim ahlakı gerektiriyormuş. Ülkemizde Atatürk’ün isteğiyle hem de en zor koşulların yaşandığı dönemde Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü kuruldu. Burada kısa sürede 17 çeşit aşıya imza atıldı. Bizim okuduğumuz okul Hıfzısıhha Enstitüsü’nün yanıbaşında olduğu için 4 yıl boyunca orada nasıl çalışıldığını gözlerimizle görme olanağı bulduk. Yanıbaşımızdaki yerde bir hayli zor olan denek hayvanları ile çalışma ve çabaları gördük. Şimdi ne oldu? 1998 yılında Türkiye’de aşı üretilmemesi yolunda bir karar alınıp yurtdışından ithal yoluna gidildi. Şimdi ülkemizde aşı üretmenin altyapısı bile bırakılmadı. Bu karara imza atanlar elbette ülkemizin değerli Tıp insanları değildi. Bu işe de el atan siyasetçilerdi, Hıfzısıhha Enstitüsü de onların siyasi çıkarlarına hizmet etsin diye kapatıldı.

Sonuca doğru gelirken bir de Devlet Bahçeli’nin Türk Tabipler Birliği’nin kapatılması ile ilgili dün söylediklerine bakalım. Bahçeli’ye göre TTB teröristmiş, hainmiş kapatılması gerekiyormuş. Bu bilim düşmanı ve bir o kadar da iktidar hırsı ile söylenen sözlere karşı elbette söylenecek çok sözümüz vardır. Bu sözlerin hiçbirisine de Bahçeli gibilerinin ne verecekleri bir yanıt vardır ne de atıp tutmalarının toz kadar değeri.

Aynı konuda dün Aydınlık Gazetesi de bir başlık atmış ve TTB’ye saldırmış.

Saldırı da kendilerine rol verilen bazı doktorların da bulunması yadırganacak bir şey değildir çünkü doktorların içinde de AKP’yi CHP’yi, MHP’yi, HDP’yi, TSİP’i, TKP’yi tutan doktorlar da vardır var olmasına da asıl olan zihniyettir.

Aynı zihniyet çerçevesi içinde Bahçeli ile Aydınlıkçıların buluşması ise bir raslantı değildir. Çünkü MHP faşist bir öğretiye sahiptir, Aydınlıkçılar ve Vatan Partisi ise Nasyonal sosyalisttir.

Yani ikisi de aynı soyun soyudur.

Evet, sağlıkçılar,

“YÖNETEMİYORSUNUZ ÖLÜYORUZ” demişler.

Biz barklı söyleyelim; bağırta bağırta baskı ve zulümle yönetiyorsunuz bizler de ölüyoruz.

Tabi yönetmek buysa…