Yazan: Turgut Koçak 7 Haziran 2014
30 Mart seçimleri öncesinde internete sızan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la yaptığı görüşmeler, mahkemenin isteği üzerine TÜBİTAK tarafından incelendi. TÜBİTAK, ses kayıtları konusunda “montaj” raporu verdi. TÜBİTAK’ın bağlı olduğu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık da, göreve geldiği ilk günlerde yaptığı açıklamada, “tapelerin montaj olduğunu hissettim” demişti.
Biliyorsunuz, AKP iktidara geldikten sonra bütün kurum ve kuruluşlarda önemli değişiklikler gerçekleştirildi. Hiçbir niteliği olmayan pek çok kişi de bu kurumlara atanarak iş çığırından çıkarıldı. Bu kurumlardan biri de bildiğiniz gibi TÜBİTAK’tı. TÜBİTAK, Türkiye’nin önemli kuruluşlarından biriydi. Çünkü bu kurumda görev yapan insanların bilim insanı olduğu tartışılmayacak denli açıktı. Doğal olarak çalışmaları da büyük ölçüde nesnel ve bilimseldi. Bu nedenle; TÜBİTAK ülkemiz için önemli sayabileceğimiz bilimsel araştırmalara imza atmıştı.
Devran döndü. İktidara çağdışı, uluslararası sermayenin gönüllü kölesi AKP geldi. Doğal olarak böyle bir iktidarın bilimle arasının iyi olması düşünülemezdi. Dini anlayışa uygun düşmeyen konuların bir an önce eğitimden ayıklanması gerekiyordu Recep Tayyip Erdoğan iktidarı da gözümüzün içine baka baka bu yönde kurumlaşmaya gitti. TÜBİTAK’taki namuslu ve bilimden yana olan kişiler birer ikişer görevden alınarak yerleri hoca kılıklı, bilimle ve bilim ahlakıyla alakası olmayan iktidar yanlısı kişilerle dolduruldu. Aslına bakarsanız TÜBİTAK’a çekilen operasyon çok yönlüydü. Bir yandan Türkiye’de eğitim sistemi baştan ayağa değiştirilirken TÜBİTAK’ın da desteğine gerek olduğu bir gerçekti. Diğer yandansa TÜBİTAK aynı zamanda birçok incelemelerde yargı için çok önemli bazı görevleri yerine getiriyordu. Eğer TÜBİTAK AKP’nin güdümünde bilimle ve bilim ahlakıyla ilişkisi olmayan bir kurum haline getirilirse iktidar çok büyük kazanım elde edecekti. Nitekim öyle oldu. TÜBİTAK yayınladığı derginin yayınını içinde evrimle ilgili yazılar olduğu için yayından çekti. Bu girişimi ile ne kadar bilimsel ve teknik araştırmalar yapabilme yetisine sahip bir kurum olduğunu da göstermiş oldu. Ayrıca son zamanlarda kimi bilirkişi raporları hazırlanmasına da imza atarak pek çok yurttaşın haksız yere suçlanmasına dayanak oldu.
Sıra AKP iktidarının tepesindeki Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanlarına gelince koskoca TÜBİTAK duracak değil ya, hemen harekete geçip öyle bir yalana imza attı ki, dünya durdukça bu ayıbını silmesinin olanağı olmayacak. Uzatmayalım, 17 Aralık operasyonu sonrasında basına düşen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanları ile ilgili konuşma tapeleri ortalığı toza dumana katmış AKP’yi iyice köşeye sıkıştırmıştı. Bu konuda köşeye sıkışmışları kurtaracak olan kurum doğal olarak üzerinde onca operasyon yapılmış ve AKP’nin yan kuruluşu haline getirilmiş olan TÜBİTAK’tı. Bu konuda ilk adım çiçeği burnunda Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’tan geldi. Zatı muhterem tapelerin montaj olduğunu müthiş hissiyatı ile hissetmiş, böyle bir açıklama yapmaktan da çekinmemişti.
Ve beklenen oldu. TÜBİTAK Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal’le telefon konuşmasını ve Egemen Bağış’ın konuşmasını ele aldı ve o çok beklenen açıklamasını yaptı. “Konuşmalar montaj” dedi. Hem öyle bir montajmış ki, hece hece yapılmış. Yani TÜBİTAK aracılığı ile nasıl birilerinin kurtarıldığına da böylece tanık olduk. Biliyoruz bu konu bir süre tartışılacak, hemen arkasından daha dehşetli yeni bir olayla birlikte unutulup gidecektir. Ne var ki, TÜBİTAK bu kararı ile öyle bir kirliliğe bulaşmış olacak ki, artık hiç kimsenin bu kurum aracılığı ile ortaya konmuş hiçbir çalışmasına ne inanacak ne de itibar edecektir.
Şimdi soruyoruz, onca görevinden alınan, onca bu kurumdan kovulan ve yerlerine iktidarın adamlarının doldurulması gayretinin altında yatan gerçek nedir?
TÜBİTAK, TÜBİTAK MI YOKSA FAL EVİ Mİ?
Artık TÜBİTAK’la ilgili bir şey söylemeye gerek yoktur. Bu kurum Falevidir, içindekilerin de çoğu birer medyum ya da falcıdır. Ancak yine de TÜBİTAK’la ilgili operasyon tamamlanmış değildir. İnanıyoruz ki, iktidar bir an önce TÜBİTAK’ın bu eksikliğini de giderir ve TÜBİTAK tam da layığını bulan bir kuruma dönüşmüş olur. Recep Tayyip Erdoğan’ın bunca işin arasında belki aklına gelmeyebilir, biz anımsatalım ki ilgililer derhal harekete geçsinler ve TÜBİTAK’ın eksiğini gediğini bir güzel tamamlasınlar.
TÜBİTAK için daha neler yapılabilir?
Derhal TÜBİTAK’a yeteri kadar imam, yeteri kadar melle alınmalı, onların yanına da yeteri kadar İmam Hatip çıkışlı yardımcı verilmelidir. Verilmelidir ki, kim TÜBİTAK’ın kapısından girerse besmele çekmiş midir çekmemiş midir kontrol edilmeli işin içine şeytan karışması olasalığının önüne kesinlikle geçilmelidir. Kurumda; ola ki, dini vecibelerini yerine getirmeyenler olabilir, daha önce sayısız kimse nasıl oradan alınıp atıldıysa gözden kaçmış olanların da hemen icabına bakılarak oradan hızla uzaklaştırılması sağlanmalıdır. Sonra işini besmelesiz gören kimselerin de olabileceği varsayılarak bu gibilere kesinlikle göz açtırılmamalıdır. İşin özü; imamlarımız, mellelerimiz ve onlara yardımcı İmam Hatip çıkışlılarımızın gayretiyle TÜBİTAK’ın direği yıkılmadan durma özelliğine kavuşmalıdır.
Yetmez; bu kuruma yeterince falcı yeterince medyum alınmalı ki, olası kötü bir durum önceden sezilerek önlenebilmelidir.
İşte böyle değerli ülkemin insanları. Bugüne kadar ne yalanlara tanık oldun ne yalanlara. Ancak beşerdir şaşar dedik. Mücadele edip önleyemezsek de kahretmedik, kendimize teselli verip daha da kararlı mücadaleyi sürdürmeye karar verdik. Ancak bu kez iş başka. Artık yalan herkese bilim adına söyleniyor. Peki, o zaman ne olacak?
Durum açık.
Bizler AKP iktidarını köküyle kömçeğiyle silecek ve tarihin çöplüğüne göndererek kurtulacağız, başkaca bir seçeneğimiz de kalmamıştır biline…