Yazan: Turgut Koçak 28 Mart 2022
Ortalık toz duman. Bir seçim tartışmasıdır almış başını gidiyor. Sistem partileri neyse de solda yer alan partilerin de seçimlere verilmesi gereken önemin çok üstünde işlev yüklendiğini görüyoruz. İster doğrudan partiler olsun isterseniz partilere soldan yakınlık duyan ya da öyle görünen kimseler olsun TİP’in barajı aşacağına dair abartılı konuşmalarını işittikçe doğrusu TSİP olarak kıskançlık duymuyoruz desek doğru söylemiş olmayız. Bu tür tespitler yapanların anladık bazıları abartılı da abartılı olmadığı düşünülen kimselerin yüzde 2 ve yukarısına işaret edenlerin de gerçekte kendi nesnellikleri içinde havadan atıp tuttuklarına eminiz. Yüzde 1 oy bize göre başarı fakat ille de yüksek gösterilip TİP tıpkı geçmişteki Aybar’ın parti anlayışı tuzağına çekilmek istendiği için ölçülü olmakta yarar var diye düşünüyoruz. Çünkü niye derseniz bu konuda bize göre en iyimser yüzde olsa olsa 0,5 olur ki bu bile büyük sıçrama sayılır. Nedeni sol ve sosyalistler şimdiye kadar girdikleri seçimlerde oy yüzdeleri ancak binde 2-3 civarı olabilmiştir.
Bu görünüme ne yazık ki TİP’in de kendisini kaptırdığını görüyor ve 1969 seçimlerinde “başa güreşeceğiz” diyen Aybar’ın uğradığı hayal kırıklığına uğrayacaklarını üzüntüyle seyrediyoruz.
TKP biraz farklı davranıyor. En azından seçimci gözükmemek için açığını kapatmaya çalışıyor. Şöyle ki Sol Portal’da seçimlerle ilgili Aydemir Güler’in bir yazısını okuyunca neyin ne olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Güler özet olarak seçimlerle iktidar olunamayacağını fakat komünistlerin kitle desteği ile ilgili olarak toplumdaki düzeyini ölçeceğini, bu durumun da sınıf mücadelesine evrileceğini belirtmiş. Yani seçimlerin önemli sayacağımız yanılgılarına işaret etmiş.
Aydemir Güler yine bu yazısında çok az değindiği bir şeye daha işaret etmiş. O da şu; eğer millet ittifakı seçimleri kazanırsa kapitalizm kendisini restore eder başımıza daha bela kesilirmiş. Buradan çıkaracağımız sonuç ise şu olabilir vallahi öyleyse bizler devrim yapıncaya kadar AKP iktidarda kalsın. Yoksa maazallah kapitalizmi yerine oturtmak isteyen birileri iş başına gelirse işimiz gerçekten de Allaha kalacakmış. Ben gerçekten de öyle bilmiyordum. Kapitalizmin işi bitmiş olduğunu, önemli olanın bu bitmişliği dile getirerek kendi seçeneğimiz olan sosyalizmi her fırsatta yinelersek yolumuz açılır diye “düşünüyordum” ama bak şimdi hayal kırıklığına uğradım.
Şimdi gelelim devrim yapmayı öne çıkaran TKP’nin yaklaşımı ile seçimci nasıl davranılırmış çelişkisine… Gittiğimiz birçok yerde TKP bulunuyorsa binalarına ve binalarının önlerine afişler asılmış, afişle şu: ‘TKP MİLLETVEKİLİ ADAYLARINI SEÇİYOR.’ Bu kadar acele niye? Sanki devrimin öngününe gelmişiz de bir tek yığınların seçim startı ile bunu bizlere haber vermesi kalmış gibi bir görünüm. Hem sonra var ya bir komünist partisinin aday belirleme yolunun bu olmadığını biliyorduk da bu kadar “demokrat” davranılacağını kestirememiştik.
Demek ne oluyormuş? Yemeğin tuzu biraz fazla kaçmış ki Aydemir Güler kardeşimiz de böyle bir yazıya gerek duymuş.
Bize öğretisel olarak yakın olan bu üç partiden sonra bir de TKH var. Onlar bizim dostlarımız. Seçime girmelerini kutlarız fakat bizim açımızdan bu dostların da seçimlere verdikleri önem biraz fazla kaçmış görünüyor. Niye derseniz TSİP olarak biz olsaydık hemen havaya girip öğretisel olarak uzak olduğumuz kimi yapılarla asla görüşme gereği duymazdık.
Bunu sekterlik olarak düşünmeyin. TSİP asla sekter bir parti olmamıştır olmaz da fakat kimi partilerle de dünya görüşü gereği kesinlikle görüşmez.
Sonuç sözüm seçimcileredir. TSİP olarak sizleri kıskanıyoruz değerli yoldaşlar. Çünkü seçimlere girecek partilerin arasında partimizden söz edilmedi. Eğer girseydik biz TSİP olarak sizler gibi davranır mıydık derseniz kesinlikle davranmazdık. Ayrıca bu saydığım üç parti ile başlar ve Öyle de bitirirdik.
Ama geniş bir yelpazede parlamentarizmi öne çıkarmadan başka partilerle de örneğin HDP gibi seçimlerde birlikte olur muyduk?
Evet olurduk…