Yazan: Turgut Koçak 12 Ekim 2014
Recep Tayyip Erdoğan’ı bu davranışlarından vazgeçirebilir misiniz? Asla. Adam açıktan açığa diyor ki, ben elbette iktidar partisini tutacağım. Yani ben padişahım ama şimdilik güç dengelerini hesap ettiğim için içime sindiremeye sindiremeye partili cumhurbaşkanı olmayı kabul ettim. Önceki gün Trabzon’da bu halinin bütün özelliklerini gösterdi. Rize’de ise işi daha da ileri götürüp CHP’ye ve HDP’ye çatarak onlarına haddini bildirmeye kalkıştı. Gerçi benzer sözleri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tanımladığı gibi “çırak” Ahmet Davutoğlu da göstermişti ama Recep Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri salt kendisini nasıl gördüğü anlamda değil, demokrasi konusunda da gerçek kimliğini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuverdi. Yani Kırk yıllık Kani’den yani olmayacağını da göstermiş oldu.
Anımsarsanız Recep Tayyip Erdoğan Gezi gösterileri sırasında da yurttaş olarak insanların gösteri ve yürüyüş haklarını kullanmalarını engellemek ve kullananlara her türlü zor dahil cezai yaptırımlar getirilmesi yönünde de konuşmalar dile getirdi getirmesine de Rize’de yaptığı konuşma yenilir yutulur cinsten olmadı. Muhteremin işbaşına geldikleri günden bu yana söylediklerini anımsıyor musunuz? Sözde muhterem demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarını genişletecek “ileri demokrasi"yi inşa edip her türlü vesayeti de ortadan kaldıracaktı. Bunların hiçbirisi yaşama geçirildi mi içinizden biri kalkıp da bu konuda bir tek örnek verebilir mi? Veremez. Çünkü bunların demokrasi fıtratında yok. Bunlar tepeden tırnağa biat kültürü ile soslandıkları için demokrasi bunlar için tramvaya binmek durağa gelindiğinde de inmek anlamına gelmektedir. Yani kendileri için demokrasi, başkaları içinse faşizan uygulamalar. İşte bunların görüş ve anlayışları özet olarak bundan ibarettir.
Neymiş efendim? Salı günü meclis toplanacakmış. Toplanacak da ne yapacakmış diyorsanız; yanıtı çok açık. Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile yasalar çıkarılıp şu gösteri ve yürüyüş konusunda hakların kullanılamaz hale getirilmesi için yasal düzenlemeler yapılacakmış. Buna ne gerek var yüce haşmetmeap hazretleri, siz çırağınıza talimatı verin, o talimat gereği çırağınız bir kanun tasarısı hazırlasın ve sizin ağzınızdan çıkan her sözün kanun hükmünde olacağını yasa olarak çıkarıp geçsin. Ondan sonra da siz Trabzon’da bulunduğunuz makamın bağlayıcılığından sıkılmadan istediğiniz gibi at koşturun ve de her sözünüz hüküm sayılıp size karşı çıkanların kimliği her kim olursa olsun ya zindanlara atılsın ya da at meydanı gibi bir yer tahsis edin başları vurulsun olsun bitsin.
12 yıldır ülkeyi ne hale getirdiğinizin farkında bile değilmişsiniz gibi davranıyorsunuz. Bölgemizde bunca karışıklığın tohumlarını kim ekti? Siz ve sizin biat ettiğiniz emperyalist güçler. Bugün bölge yangın yerine dönmüşse bunda kimin suçu vardır acaba? Sizin sayın muhterem sizin ve çırağınız Ahmet Davutoğlu ve tüm partinizin. Şimdi halkın karşısına geçmiş PKK’yı neden gösterip puvan kazanmayı hesaplıyorsunuz. İsterseniz geriye dönüp partinizin 12 yıldır bu konudaki politikasını bir gözden geçirin. Şimdi kalkmış vatan kurtaran Şaban’ı oynayarak önümüzdeki 2015 seçimlerini çırağınız adına garantiye almak istiyorsunuz. Aslına bakarsanız bölgedeki tüm terör örgütlerinin birinci suçlusu Amerika’dır ikinci suçlusu da sizsiniz Sayın Recep Tayyip Erdoğan siz. Hani sizin gibi sözümona inanç sahibi kimsiler İsrail’e atıp tutmayı çok sever ya, bu atıp tutmanın da Müslümanları kandırarak rantını yersiniz ya yine öyle yapıyorsunuz. Gerçek yüzünüzün hiç de öyle olmadığı şundan belli. Amerika ile birlikte bizim topraklarımızda önce 2000 sonra 400’er 400’er “ılımılı İslam” olan kimseleri eğiteceksiniz ya bunlar ne iş yapacaklar acaba? Yanıtı çok basit Beşar Esad ve Suriye’ye karşı savaşacaklar. Sonucu ne olacak diye akıl yürütürseniz bunun yanıtı da çok açık İsrail bu işten en kazançlı ülke olarak çıkacak. Yani işin özeti hep alavere dalavere içindesiniz. Bilmem kimin kılıcını sallıyorsunuz ama öyle değilmiş gibi görünmekte ustalaşmışsınız.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan biz size Kılıçdaroğlu gibi ettiğiniz yemine bağlı kalın falan diyecek değiliz. Size sizin yemininiz kaç çeker ki, bunu anımsatalım. Bu yüzden sizler bu ülkenin başına daha büyük felaketler açmadan gönderilmelisiniz. Gönderilmelisiniz ki bu ülke bir an önce kendi ayarlarına dönebilsin. Yoksa devresi yanmış bir aletten nasıl cızırtı bile çıkmazsa Türkiye’nin de devresi yanacak ve cızırtısı bile duymayacaktır. Buradan kısa özet geçiyorum. Kimse Recep Tayyip Erdoğan ve çırağı Ahmet Davutoğlu’na kanıp da onları 2015 Mayıs ayında yapılacak seçimlerde bir kez daha seçerek ülkenin başına bela etmeye kalkışmasın. Şapkası düşenlerin keli de görünmüştür. Ülke satıcılarının, halkımıza kan kusturanların, bir kez daha milliyetçilik yaparak sizleri kandırmalarına izin vermeyin. Bunların Kabesi de Washington, biatları da yeşil yeşil dolarlardır iyi bilin…
Gelelim PKK olayına. PKK bir kez daha gelişmeleri yanlış okumuştur. Ortalığı ayağa kaldırma girişimi sonrasında yaşananlara baktığımız zaman düştüğü durum çok açıktır. Göreceksiniz PKK bundan böyle asla tek parçalı olamayacaktır. Sahada mücadele eden her komutanı ayrı bir baş çekecek, sıkıştığında da sığınma yeri daha önce bazı örneklerde olduğu gibi Barzani’nin yanı olacaktır. Bu olaylarda göstermiştir ki, PKK her an birlikte olduklarını sandıkları politikacılar ve güçler tarafından gözden çıkarılabilir. PKK şimdiye kadar aklına ne gelirse savunduğu görüşlerden geri dönmeli, “radikal demokrasi” gibi garabetleri tez elden bir kenara bırakıp yüzünü sosyalistlere dönmelidir. Bizim burada kastettiğimiz sosyalistler elbetteki şimdi aynı çatı altında oldukları yapılar da değildir. Bize göre PKK’nın bundan böyle silahlı mücadelesi de bitmiştir. Dolayısı ile bu topraklarda kendisini sınıf mücadelesine göre ayar etmeyenlerin ne kadar ses çıkarırlarsa çıkarsınlar geleceği de olmayacaktır yeri de…
Yazıyı bitirirken şu sahneyi sadece yorumsuz dile getirmek istiyorum. Bingöl’de eyleme katılan PKK’lının cenazesi sırasında Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün söylediği sözler anımsansın.
Ne dedi Emniyet Müdürü?
“Serhildanı biz sizden öğrendik, Türkiye’nin parçalanmayacağını da siz bizden öğreneceksiniz.”
Bu sözler karşısında BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt ne yaptı?
Şaşkın şaşkın baktı ve sonrasında da törene katılan kalabalık Emniyet Müdürü’nün söylediklerine neredeyse bire bir uydu…