Yazan: Turgut Koçak 19 Ocak 2015
AKP’liler bilinçli mi davranıyor yoksa gelecekte yapmak istediklerinin provalarını mı yapıyorlar, kimileri bu gerçekleri her ne hikmetse bir türlü iyi kavramış değil. AKP’nin bir kadın milletvekili çıkıyor ve ”Bu resim okunması gereken bir resim. Filistin’i vermediği bahanesiyle yıkılan Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin Devlet Başkanı’yla Cumhurbaşkanı’mızın arka plan görüntüsü. Muhteşem bir zeka. Tabiki Sn Cumhurbaşkanı’mızın zekası. 600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi.” diyor. Ne derler; dervişin fikri neyse zikri de odur. Bize göre AKP’lilerin gerçek niyetleri artık gün gibi ortaya çıkmıştır. Bunların her biri Cumhuriyet düşmanı ve saltanat hayranıdırlar. Bunun nedenini anlamak gerçekten de zor değildir. Öyle ya; Cumhuriyet kısmi de olsa bir takım hak ve özgürlükler getirmiş, zor da olsa yurttaşlarda düşüncelerini söyler olmuşlardır. Ortada bir baskı, sömürü, zulüm, haksızlığa uğramışlık mı var yüz kişiden elli kişi sussa bile diğer yarı her şeyi göze alarak susmuyor. İnsanlar yaşanılan olaylar karşısında basın ve diğer yollarla eleştirilerini ortaya koyuyorlar. Bu yüzden de kim ne yaparsa üstünü örtmek kolay kolay mümkün olmuyor. Ya da şöyle diyelim; onca yolsuzlukların, çalmaların, çırpmaların, vurgunun, rüşvetin, adam kayırmanın vs üstü kolay kolay örtülemiyor.
Ya peki, diktatörlüklerde ve kral ve padişah yönetimlerinde iş böyle midir? Değildir elbette. Ontada ne yasa, ne hak, ne adalet söz konusu olmadığı için diktatör “bitirin bunların işini”, padişah; “alın bunların kellesini” dediği zaman iş bitmiş olan mazluma olmuştur. Bakın, AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu böyle konuştu ya, eğer bunca kısıtlılığa karşın ne bu kişinin söylediklerini tartışabilirdik ne de AKP’li belediyelere Lale satıp para kırdığını bilirdik. Çünkü tartışamaz, yazamaz, konuşamazdık.
Bir düşünün; Padişah’ın iradesine karşın, sarayının bilmem hangi mahzenlerinde bilmem kaç deve yükü altın bulunduğu dile getirilebilir miydi? Hayır getirilemezdi. Vezirlerin bile altınlarını hangi vurgunlarda elde ettikleri dile getirilemezdi. Ancak padişah kendisinden kuşkulanacak da, gözünden düşecek de, “bire kafir” deyip başını vurduracak da ancak o zaman ne kadar çalmış, çırpmış ortaya çıkabilirdi. Yoksa hangi babayiğit padişahın mühür verdiği vezirleri eleştirir hesap sormaya kalkışırdı.
Yani sizin anlayacağınız; hesap ancak ve ancak otoriter rejimlerde sorulamaz. Üstelik de kimse konuşmaya cesaret edip yolsuzlukları, hırsızlıkları dile getiremez. Getirirse de artık o da mefta demektir. Hoş yine de insanoğlu ölümü bile göze alarak her zaman zalimlerin karşısına çıkmaktan geri durmuş değildir. Bu yüzdendir ki, biz sosyalistler insandan ve insanlıktan asla umudumuzu kesmeyiz.
Bir bakıyorsunuz yolsuzluğun telefon konuşmaları çıkmış. Bir iş adamı milletin anasını sinkaflasa da, iktidar ortaya çıkıp ne oluyor diyenlere baskı uygulamaya kalksa da yine de susturmak öyle kolay olmuyor. Hani derler ya “elin ağzı torba değil ki büzesin” işte böyle el konuşuyor. Konuştukça da gerçekler bir bir ortaya çıkıyor ve iyi kötü işleyen demokrasilerde diktatörce yönetmek isteyip çalıp çırpanlar mı var, işte onların tekerine taş koyan birileri mutlaka çıkıyor.
Hani bir düşünün, iyice budanmış bir demokrasi ve bu demokrsinin kırıntıları olmasaydı, bizler ne Rıza Zarrab’ı, ne havuz medyasını, ne yolsuzluğa bulaşmış bakanları, ne de Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili ileri sürülen suçlamaları ne duyar ne de tartışabilirdik. İstanbul elbirliği ile ranta kurban mı verilmiş, “at binenin kılıç kuşananın” der geçerdik. Şimdi öyle yapmıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan’ı da, yandaş iş adamlarını da, medyayı da, herkesi herkesi konuşup gerçeklerin ortaya çıkması için elimizden geleni yapıyoruz. İşte bu yüzden AKP demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran bir sürü yasa geçirdi meclisten. Bu yüzden CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağababa hakkında Suudi işadamı Yasin El Kadı’ya “küresel terörist” dediği için makul şüphe gerekçesiyle fezleke hazırlanabiliyor.
Bütün gerçeklerin üstü örtülmek bütün yolsuzlukların üstü kapatılmak istendiği için AKP Cumhuriyeti tamamen ortadan kaldırıp yerine dini ve faşist bir sistem kurmaya yöneliyor. İşte bugün parlementer sistemin mezarı 19 Aralık 2015 günü Kaç/ak Saray’da Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek isteyen Recep Tayyip Erdoğan tarafından kazılmak isteniyor.
Sözün özü; o düşüncelerini gerçekleştirmek için bu yollara başvuruyor, biz de onu engellemek için demokratik hakkımızı kullanıyoruz.
Ortalık toz duman, bekleyin, kim galip çıkacak göreceğiz.