Yazan: Turgut Koçak 25 Mayıs 2015
Hacıbayram Veli Camisinin çevre düzenlemesinin yapılması ve kitapçılar çarşısının hizmete girişinin üzerinden en az bir yıl geçti. Tamam da, bütün bunlara karşın Recep Tayyip Erdoğan ille de açacaksa niye daha önce bu açılışı yapmadı da kalkmış 26 Mayıs 2015 günü açmaya kalkıyor? Ya da şöyle diyelim; bir yıldır cami ve çevresi zaten hizmete girmiş. Kitapçılar çarşısında da harıl harıl tespih ve dini kaplar satılmakta olup bu çarşıda öğrendiğimize göre kitap ve tespih satışı dışında esnafın başka bir iş yapmasını da İ. Melih Gökçek denilen zat zaten yasaklamış. Bu durumda gerek bu caminin cemaati, gerekse çevresinde dinsel alanda ticari işler yapanlar nasıl insanlardı ki, bu ipe sapa gelmez açılışı AKP’nin seçim kazanmasına yönelik propaganda için sineye çekebiliyorlar? İşleri tespih ve dinsel içerikli kitap satmak olanlar gerçekte nasıl insanlardır ki bu yalanın bir parçası haline gelmeyi içlerine sindirebilmektedirler?
Daha önce olup bitmiş yerlerin açılışı hem Recep Tayyip Erdoğan’a mı kaldı ki, gelmiş Hacı Bayram Camisi’nde salt AKP daha çok oy alsın diye boy göstermektedir? Üstelikte her zaman olduğu gibi Ankara için bilinen isim haline gelmiş Hacı Bayram Veli Cami ve çevresi niçin bu istismar için seçilmiştir? Toplu açılış adı altında yapılan şeyler aslına bakarsanız koskoca bir yalan topuna dönüşmüş ve bu ülkenin yoksul halkının gözüne kül üfürmekten ibaret olmasına karşın, acaba bu AKP’liler bu açılışlardan ne ummaktadırlar da bunca masrafı devletin kasasından yaparak halkın omuzlarına yük yüklemektedirler? Bir insan seçilmişse seçilmiştir, seçilmiş olmak demek ülke varlıklarını har vurup harman savurmak anlamına mı gelmektedir ki, kendisini eleştirenlere karşı Recep Tayyip Erdoğan kolaylıkla seçilmesini öne sürerek bütün bunları yapmayı kendisinde hak görmektedir? Acaba bu olanlar dünyanın hangi demokratik ülkesinde olabilir? Olursa da hesabını vermeyen hangi makamda olursa olsun bir yönetici anımsıyor musunuz?
24 Mayıs günü İ. Melih Gökçek’in fırıldak projelerinden biri olan Yenimahalle-Şentepe teleferik hattı açılışı da aynı minval üzerine yapıldı. Öyle sanıyoruz ki, bunlar halkı sanırız enayi yerine koyuyorlar. Utanıp sıkılmasalar günlük yataktan kalkışlarını bile açılış töreni ile gerçekleştirecekler. Recep Tayyip Erdoğan sanki Lale Devri adamı bir tantana, bir cümbüş, ne güzel her şey güllük gülistanlıkmış gibi sunularak tıpkı Osmanlının batırılışı gibi bunların elinde Türkiye’de batırılmaktadır ki yakında olup bitenlerin bedelinin ne kadar ağıra patladığını hep birlikte yaşayıp göreceğiz biline. Neymiş efendim?
Keçiören-Esertepe Parkı da 19 Mayıs günü aynı anlayışla Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleştirildi. 23 Mayıs günü bu kez de Ahmet Davutoğlu Ankara-Mamak’ta Kentsel dönüşüm sonrası hak sahiplerinin kura çekilişi yapıp göz boyamayı devletin olanaklarıyla sürdürdü.
Her şey bu kadarla da sınırlı değil elbette. 7 Haziran günü parlamento seçimleri var ya, Recep Tayyip Erdoğan alanları kimseye kaptırmak istemiyor. Adana’da Vatan Partisi’nin miting yapacağı günü Recep Tayyip Erdoğan’da toplu açılış yapacakmış. Artık ne açılışı yapacaksa onu da bildiğimiz yok ya. Demişmiş ki valisine, burada mitingi ben yaparım. Eee vali olacak da ne olacak adam emir kulu olarak gelmiş, emir kulu olarak görev yapıyor, emir kulu olarak da gerekirse görevinden alınıp kızağa çekilecek. Yüksek Seçim Kurulu derseniz yargının işi bitirildiği için görevini yapamaz hale getirilmiş. Skandallar bitmiyor ki, muhterem bir de bakıyoruz ki, Uşak’ta Saadet Partisi’nin miting yapacağı günü kapmış. Eğer Recep Tayyip Erdoğan kendi kopyasından beş on tane çıkarabilse inanın hiçbir partiye miting yapma olanağı tanımayacak. Her gün miting yapıp toplu açılış yapa yapa yalan topuna dönüşmüş bir hâl var ortada.
Ama yurttaşlar bunun için de niye üzüleceğiz ki, siyasi partiler eğer miting yapacaklarsa engelleyen mi var? Onlar da 7 Haziran’dan sonra mitinglerini yaparlar olur biter. Demokrasi de çaremi yok?
İşte böyle. Devletin olanaklarını kullanarak AKP’nin seçim kazanılacağı sanılıyor. Her türlü hile ve hurdaya başvurularak iktidar koltuğunun bırakılmayacağı; baskı, zulüm gırla uygulanarak herkesi sindirip sandıklara AKP oyları yağacağı düşünülüyor. İnanın bunların hiçbiri olmayacak. AKP yukarıda saydığım uygulamalarının kurbanı olarak toprağın en derinine tıpkı nükleer atık gibi gömülecek ve bir daha emekçi halkın yaşamını tehdit edemeyecek hale getirilecektir. Bunun için sandığa gitmeli ve oylarımızı CHP’ye vermeliyiz ki, bu halk düşmanları geldikleri gibi gitsinler.
TSİP olarak biz böyle yapacağız, sizlerde düşünün taşının, kararınızı verin.
AKP faşizmi altında inim inim inlemek ve yoksulluk cenderesinde acıların en büyüğünü yaşamak mı yoksa CHP’ye oy vererek faşizmi yıkmak mı istiyorsunuz?
Karar sizin…