TİYATRO

Yazan: Turgut Koçak 26 Ekim 2013

Ülkemizde birileri demokrasiden söz ediyor ama bir yandan da düşünce ve gösteri haklarını kullandıkları için insanlar polis tarafından izleniyor, gözaltına alınıp yargı önüne çıkarılıyor, okullarda cadı avı başlatılıp gösterilere katıldıkları ve öğrencileri gösterilere teşvik ettikleri gerekçesiyle görevliler hakkında soruşturmalar açılıp sürgüne gönderilerek bir güzel demokrasi işletiliyor. Mahkemelerin diyebiliriz ki neredeyse işlerliği olması gerekenin çok ama çok dışına çıkmış durumda. Ethem Sarısülük’ün ilk duruşmasına gelen sanık kılık kıyafet değiştiriyor, olmuyor, dinleyici kısmı 100 kadar çevik kuvvet ekibiyle doldurularak olay çıkarılıp Ethem Sarısülük’ün yakınlarına saldırılıyor. Yetkili mahkeme polislerle ilgili bir karar alacağı yerde duruşmayı kapalı olarak devam ettirmek kararı alıyor. Mecliste yeni anayasanın hazırlanması ile ilgili olarak 60 madde üzerinde ortak yargıya varıldığı savıyla bir araya gelinerek anayasa hazırlanması ile ilgili sıkıntı aşılmak isteniyor. Sözü geçen 60 maddeyi CHP’nin de olağan gördüğü düşünceleri toplumun gündemine düşüyor. Oysa kabul edilen bu 60 maddenin içine sıkıştırılmış antidemokratik bir sürü girdiler var. Örneğin bundan böyle insanlar tek başlarına ya da birçok kişi ile birlikte basın açıklaması ya da gösteri mi yapacaklar konu valiliğin iznine bırakılıyor. Yani vali; şu şu nedenden dolayı hayır dedi mi kimse basın açıklaması bile yapamayacak. Oysa anayasanın süslenmiş bazı maddelerinde düşünce özgürlüğünden ve haklardan bol bol söz edilerek gözler bir güzel boyanmış durumda. İşin kötüsü böyle bir Anayasa’ya CHP milletvekillerinin bir kısmının da olumlu baktığı biliniyor.

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricardone MİT Başkanı Hakan Fidan’la ilgili olarak ilginç düşünceler ileri sürüyor. Bugünkü gazetelerin bazılarında Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın CIA tarafından dinlendiği yazılıyor. Gerçi bu dinlemeyi niye yapmışlar bilmiyoruz ama belki de Amerika işi sağlama almak istediği için böyle davranordur diye de düşünülebilir. Oysa bizim yöneticilerimizin CIA’dan ve Amerika’dan saklı bir şey yapmaları ve düşünmeleri eşyanın doğasına aykırı ama Amerika yine de güvenmiyor olmalı ki, eşeğini sağlam kazığa bağlamak istiyor.

İ. Melih Gökçek keyfi davranışını öyle noktalara vardırmış ki, çatır çatır üç kuşak süresinde yetişmiş ağaçlarımızı bir güzel doğruyor. Sonra da çıkıp ağaç dikmekten ve de yol yapmaktan söz ederek sözüm ona akılsız kandırıyor. Oysa onun karşısında yer alanların kimler olduğuna baktığınızda göreceksiniz ki, ülkemizin en iyi beyinleri yer almış durumda. Amaç ne trafiğin ne de Ankaralıların yaşamlarının rahatlatılması. Amaç tartışmasız vurgundan ibaret. Hani bunların başka işleri güçleri yokmuş gibi akıllarını AVM ile bozmuş olmaları. Bugün bakıyoruz örneğin benim oturduğum mahallenin dörtte birinde yirminin üzerinde süpermarket gördüğüm halde bunlar süperin de süperinin peşine düşmüşler. Örneğin Recep Tayyip Erdoğan 11 yıldır bir tek fabrikanın açılışını yapmış değil ama AVM açılışlarında boy göstererek yine ağzından zehir akıtmaya devam ediyor.

Yargı siyasallaşmış. Dünün ortak yargıları bile artık gereksiz görülüyor. 12 Eylül 2010 tarihinde halkoylaması ile kabul edilen Anayasa’nın maddelerinde insanların Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak haklarından söz ediliyor ama Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Balyoz Davası sanıkları ile ilgili olarak tartışmaya katılıyor ve diyor ki, “Anayasa Mahkemesi Yargıtay görevi yapan merci değildir.” Genelkurmay Başkanı Necdet Özel tutuklu askerleri ziyaret edip sözümona onlara moral veriyor ve kendilerini kurtaracağından söz ederek kandırıyor. Sonra bunların hiçbiri yerine gelmeyince de “ben memurum” deyip işin içinden sıyrılmaya kalkışıyor.

Adam canlı yayına çıkıyor. Bir televizyon programcısının giyimine takarak orada rezillik çıkarıp işten atılmasına neden olabiliyor, sonra da çıkıp karşımıza bu televizyonun sahipleri adı geçen bayanı bu yüzden atmadıklarını zaten programının yeterince dinleyici çekmediği için kaldırıldığını söyleyebiliyor. (Hoş zaten bu kanalı artık kim izliyor ki) Kılık kıyafet tartışmaları gündeme düşüyor ve, meclise AKP’nin hacı milletvekilleri türbanla mı gelecekler gelmeyecekler mi tartışmaları can sıkıcı bir boyut kazanıyor. Kamuda türban özgürlüğünün önünün açılması başka bir boyut kazanmış durumda. Recep Tayyip Erdoğan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i, MİT Başkanı Hakan Fidan’ı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek’i “yedirmem” diye veriyor veriştiriyor. Kısaca her şey bir tiyatro gibi oynanıyor. Birileri kurmuş sahneyi buyurun izleyin diyor bize. Bizlerden de büyüklerimiz bilir deyip sineye çekip oturmamız bekleniyor.

Hayır, baylar, bayanlar hayır; kimse bize bu sağlıksız tiyatroyu izletemez. Kimse bu sağlıksız tiyatronun mücrim kararlarına uymamızı sağlayamaz.

Siz ne yapacağınızı iyi biliyorsunuz ama bizim neleri yapacağımızın daha farkında bile değilsiniz.

Kimse bizim içselleştirdiğimiz yaşam biçimine ve inandıklarımıza karışamaz, karıştırtmayız siz de bunu aklınızın bir köşesine iyice yazın, yazın ki bu kadar keyfi davranmayı kimbilir belki olur da uyarıcı olur bırakırsınız…