Yazan: Turgut Koçak 8 Kasım 2013
Recep Tayyip Erdoğan, özel yaşamla ilgili tasarruf teşebbüsünü öğrenci evleri üzerinden başlattı. Hukuk devleti kurallarını hiçe sayan Başbakan kamuoyuna yaptığı açıklamalarda öğrenci evlerinin kızlı erkekli yaşandığı yer olduğunu, muhafazakar bir parti olarak buna katlanamayacaklarını söyleyerek bazılarına göre sanal bir tartışma başlattı. Bize göre ise bu sanal tartışmanın ötesinde doğrudan kapısı şeriat devletine çıkacak olan bir girişimde bulundu. Herkesin kendine göre hesabı olduğunu biliyoruz. Ancak CHP’nin hesabının ne olduğunu gerçekten de anlamadık. AKP’nin hac görmüş ve hacı olmuş kadın milletvekilleri erkeklerin buyruğu ile meclise türbanla gireceklerini söylediler, girdiler de. Bu eylem karşısında CHP, söylediklerinin tersine davranarak türban silahını AKP’nin elinden aldıkları açıklamasını Muharrem İnce aracılığı ile yaptı ve bu eşik böylece aşılmış oldu.
Peki, kafasına şeriat devletini koymuş olan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tasarruflarını olağanmış gibi karşılamak olası mı? Elbette değil. “Dur bakalım” ne olacak diye bekleşenlere en iyi yanıt aslında İçişleri Bakanı Muammer Güler’den gelmiştir. Bundan böyle nasıl adımlar atılacağını Muammer Güler bir güzel açıklamıştır. Yaşamın gizliliğine dokunmak için sözde anayasal engel mi var, bu engelin aşılmasının hiç de zor olmadığını Güler sözleriyle bir güzel açıklamış oldu. Güler’e göre; öğrenci evleri terör yuvalarına dönüştürülmüş, buralarda bomba eğitimi yapılıyormuş, hoş bu tür yerler salt öğrenci evleri de değilmiş, derneklerin çoğu da bu işlevi görüyormuş. Liseli çocuklar kandırılıyor terör örgütlerine çekiliyormuş. Terör örgütlerinin insan kazanmalarının bir yöntemi de gençleri böyle yerlerde buluşturmakmış falan…
Bu zatı muhteremler bu carcurtları “din böyle emrediyor” diye yapıyorlar. Bu sözleri edenler, her nasılsa bir kez dönüp kendilerine bakmak gereği duymazlar nedense. Başkalarının yaşam biçimlerine burunlarını sokmaktan kendilerini alamayanların neler çevirdiklerine, birçok kurs ve cemaat evlerinde nasıl sapkınlıkların yaşandığına dönüp bir bakarlarsa muhafazakarlıklarının da ne menem şey olduğunu açıkça görürler. Anlaşılmıştır, bunların şeriat hükümlerine göre devlet organizasyonu çabaları hız kesmeden yürüyor. Tehlikeyi daha fazla boyutlanmadan durdurmak gerekirken beklemenin kimseye yararı yoktur. AKP iktidarı köküyle, kömçeğiyle bir an önce iktidardan indirilmeli ve bu tehlike toplum yaşamından bir an önce defedilmelidir.
Kendisine İsveç ve Finlandiya’da El Kaide, El Nusra ve öteki İslami terör örgütleri ile ilgili soru sorulan Recep Tayyip Erdoğan’ın düştüğü hazin görüntü gerçekten de içler acısı bir durumdur. Beyefendi, bu örgütleri ne tanıyor ne de biliyormuş. Üstelik bizim ülkemizde böyle örgütlerde yokmuş. Şu Suriye’de yaşanan insanlık dramını kim ya da kimler Suriye halkına yaşatıyor acaba? Örtülü ödenekten kendilerine para verilenleri de tanımıyorsundur kesin. Haydi, bütün bunları geçtik; Reyhanlı’yı kana bulayanların açıklamalarını da mı duymadınız? Öyleyse Adana’da bir tır dolusu mühimmatın da kime gideceğinden habersizsiniz. Bu mühimmat Konya’da üretildiğine, Adana’da parçalarının birleştirileceğine göre bunları yapanlar salt para kaygısı ile hareket eden yer altı ticari kuruluşları mıdır ki, siz bunları tanımadığınızı söylüyorsunuz?
Sonuç olarak İçişleri Bakanı Muammer Güler’in açıklamaları öyle es geçilecek açıklamalar değildir. Mevcut anayasada bile yerinin olmadığını bildikleri için kalkıp kanun çıkarmaktan şundan bundan da söz ediyorlar. İnsanların her türlü hak ve özgürlüklerini elinden almak için kanun çıkarabilirsiniz. Bunu yapmak için gücünüzde var. Ancak, bunu yaparsanız şeriat kurallarına göre işleyen kanun devleti olabilirsiniz ancak hiçbir şekilde burjuva anlamda bile hukuk devleti olamazsınız. Eğer bu çıkmaz yola girer ve değişikliklere ve bu yönde eylemli girişimlere devam ederseniz artık o devletin yapısı otokratik devlet yapısı olur, sizse o zaman sıfatınız ne olursa olsun diktatör olursunuz.
Bizlerin de bu yapılanları sineye çekip oturacağımızı sanıyorsanız aldanıyorsunuz.
Unutulmasın, polis devletine dönüştürülmüş bir ülkede yönetici olmayı göze alanlar her an sopanın kendisine döneceğini bilmelidir.