Yazan: Turgut Koçak 21 Şubat 2020
AKP iktidarı işbaşına geldiği günden bugüne Türkiye tansiyonu yüksek gelgitler yaşıyor.
2 Kasım 2002 tarihinden bu yana şöyle geriye dönüyor bir bakıyoruz da bir gün bile olağan koşullar içinde yaşayan bir Türkiye yok.
İşbaşına gelen iktidar nerede ne olmuşsa emperyal heveslere kapılarak her şeye maydanoz olmuş. Emperyalist ABD ve saldırı ve savaş örgütü NATO’ya bağlı olan ülkeler bir dolap mı çeviriyor, AKP iktidarı onlardan geri kalacak değil ya onlarda cumburlop dalıvermişler hizmetlerinde kusur etmedikleri dünya halklarının baş düşmanı ülkelerle birlikte işin içine.
Turgut Özal’dan devralınmış olan Irak politikası AKP iktidarı ile birlikte tavan yapmış, neredeyse an bile ABD’nin ayak izlerinden ayrılınmayarak ABD’nin hizmetkârlığına soyunulmuştur. ‘Arap Baharı’ adı altında emperyalizmin politikaları aynen benimsenmiş, bu benimseme ile birlikte de Recep Tayyip Erdoğan BOP Eşbaşkanı unvanı verilerek bölgede ve ülkemizde ılımlı İslam anlayışı egemen kılınmaya çalışılmıştır.
İşte şu an geldiğimiz nokta dünün toplamlarından ibaret tam anlamıyla bir çukur politikasına dönüşmüş ve dönüşmeye de devam etmektedir. Emperyalizmin Suriye politikalarına payanda olunduğu için bugün Türkiye öyle bir bataklığın içine itilmiştir ki olay pek çok yanıyla üstümüze yıkılarak aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık örneğinde olduğu gibi karmakarışık bir hale getirilmiştir.
Bizler ülkemizdeki dinci, gerici takımının hasletlerini bilmiyor değiliz. Madem bunlar Amerika tarafından kullanılmak üzere organize edildiğine göre Türkiye tarafından niye organize edilmesin diye düşünülerek AKP ve saray iktidarı da bu terör odaklarını kendi çıkarına kullanmaya yeltenmiş, halen bunların bir isim verilerek önce ÖSO, daha sonra ise ismi Suriye Milli Ordusu olarak değiştirilen yapı ile can ciğer kuzu sarması haline gelinmiştir. Diğer terör örgütleri ile de bu iktidarın bağlantılarının olmadığını kimseler söyleyemez. İşte bu katil sürüleri şimdilerde Suriye’ye karşı savaşmak için İdlib’te toplanmış bulunmaktadır. Suriye’de doğal olarak bunları kendi topraklarından sürüp çıkarmak içip savaşmaktadır.
Şu konuştuğumuz Astana ve Soçi süreçleri var ya burada yapılan toplantılarda Türkiye Suriye topraklarında kalacak gibi bir anlaşma da söz konusu değildir. Türkiye’ye verilen görev öylesine açıktır ki şimdi AKP ve saray iktidarı bu görevi tersinden okuyarak kendi kamuoyuna şirin gözükme, karşısında yer alanları ise düşman ilan ederek kazançlı çıkmak gibi bir politika izleyerek oradaki terör grupları ile birlikte davranıp savaş naraları atıp durmaktadır. Oysa Astana ve Soçi süreçleri bu terör örgütlerinin elinden silahlarının toplanmasını, bunların kimilerini geldikleri ülkelere göndermek kimilerini de yaşananların doğasına uygun bir şekilde tasfiye etmek görevi üstlenilmişken bugün bunların hiçbiri yerine getirilmiş değildir.
Savaşla birlikte buralardan kaçan içinde daha çok teröristlerin ve ailelerinin olduğu az bir miktarda savaştan kaçanlardan ibaret olanların izlenen politikalar yüzünden ne yapılacağının bilinmediği bir konuma bu iktidar Türkiye’yi düşürmüş bulunmaktadır.
Olanları yakından izliyoruz. AKP ve saray iktidarı bir yandan Rusya ile görüşerek ve hatta Erdoğan Putin’le telefon konuşması yaparak Astana ve Soçi sürecine uyulması istendi gibi açıklamalarla içine düşülen bataklıktan çıkma denemesi yapıldığı gibi aynı kafa ile bir yandan da süreç ABD ile götürülmek istenerek daha çok ABD ile götürülmek istenerek ülkemiz halkı kandırılmak istenmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları gerçekten de akla ziyan açıklamalardır. Çünkü Türkiye Suriye topraklarını ilhak etmeyeceğine göre ne diye ülkemiz bu iktidar tarafından tehlikenin ta ortasına itilmeye kalkışılmaktadır anlaşılır gibi değildir.
Aman efendim neymiş; nasıl biz Ruslardan S-400 füzeleri almışsak, Amerika’dan da patriot alırmışız. Ne varmış ki bunda? Hiçbir şey yok Sayın Erdoğan, Jeffrey ülkemize geldi, hepiniz Jeffrey ile görüşmek için sıraya girdiniz. Sonra da size yanıt verilmedi ama Jefrey’den ne istediğinizi basın yazdı. Hani bu açıklamaları yapıyorsunuz ya bizim aklımıza geçmişte Türkiye’nin her tarafına panayırlar kurulurdu. Buralarda da gözü kara kurnaz tüccarlar olur halkın malını nasıl ucuza kapatacağının yolunu yordamını yapardı. Sizin yaptığınız da tıpkı panayır tüccarlarının yaptığının aynısı. Ne var ki bir ülke panayır tüccarı kafası ile yönetilemez, yönetilmiyor da. Öyle bir bataklığa saplanıyorsunuz ki kendiniz batarken ne yazık ki Türkiye’yi de saplandığınız bataklığın içine sürüklüyorsunuz.
Yeter artık!
Türkiye daha fazla bu yüksek tansiyonla yaşayamaz.
Seviyenin yerlerde sürünmesine ise kimse ama kimse katlanmak zorunda değildir.