SUUDİ POLİSİ

Yazan: Turgut Koçak 5 Ağustos 2013

Polis İstiklal Caddesi’nde operasyon yapıyor. İki yurttaşımızı yere yatırarak ters kelepçe vuruyor. Oradakilerin tepkileri arasında gözaltına alıp götürüyor. Gençler İstiklal Caddesi’nde oturmuş sigara içiyor. Suudi polisi de gelmiş; arkadaşlarının arasında sigara içen genci; “Ramazan sesini yükseltme” diye azarlayarak üstüne yürüyor. Gençse bu tepkiye kızmış olmalı ki, sigarasını daha da bir tellendirerek sigara içtiği için üstüne yürüyen polisi daha da bir çileden çıkarıyor. Sonrası belli polis daha da bir kızıyor ve gençler oradan uzaklaşmak zorunda kalıyorlar.

Şimdi geçelim Suudi polisine. Suudi polisi orada şeriat hükümleri olduğu için namaz vakti geldiğinde esnafa kepenklerini kapattırır. O saatlerde sokakta olanlara rastlanırsa polis elinde sopa insanları camiye sürer. Olmadı gözaltına alıp atar içeriye. Suudi Arabistan ve benzeri Arap ülkelerinde demokrasinin ‘D’si yoktur. Ülke babadan oğula devreden bir saltanatla yönetilir. Hak hukuk hak getiredir. Bu yüzden de orada olanlar büyük ölçüde kanıksanmıştır.

Türkiye’de ise sözümona şeriat yoktur. Ülke cumhuriyet yasalarına göre yönetilir. Ne var ki, cumhuriyet yasalarına göre bile yönetilse yargılamalarda her zaman sanık sandalyesine oturtulanların hakları çiğnenmiş, özgürce savunma yapmaları bir şekilde engellenmiştir. Dolayısı ile Cumhuriyet döneminde de hak ve özgürlükler içselleştirilip uygulanmasına olanak verilmemiştir.

Bazı kesimlere bu durum bile yetmemiş, sürekli yasalar sistemin tıkır tıkır işlemesine yönelik değişikliklere uğratılmıştır. Tam 90 yıldır şeriat düşü görenler ise yetersiz olan cumhuriyet kazanımlarına karşı mücadele vermişler ve AKP iktidarı ile birlikte tepeyi ele geçirmişlerdir. İşbaşına geldikleri 3 Kasım 2002 yılından beri AKP iktidarı adım adım amaçları doğrultusunda değişiklikler gerçekleştirmiş, bütün kurum ve kuruluşlarda kadrolaşmaya gitmişlerdir.

İşte bu nedenle artık iyice pervasızlaşan iktidar çevreleri keyfi uygulamaları çekincesiz uygulamaya çalışmışlardır. İstiklal Caddesinde sigara içen gence karşı akıl almaz bir davranış sergileyen polis de aynı düşüncenin bir neferi olduğu için gence saldırgan bir davranış sergilemektedir. Bu polisin davranışı iktidarın insanların yaşam biçimine müdahale etme anlayışının yaşama geçirilmesinden ibarettir. Eğer bu olay Cumhuriyet Savcıları tarafından görmezden geliniyor ve gerekli soruşturma açılmıyorsa yargının iktidarın emirlerine girdiğini gösteren maddi gerçeği yaşıyoruz demektir. Bu sahne Cumhuriyet Savcılarının dikkatini çekmiyorsa artık o savcıların cumhuriyet savcıları olarak anılmaları olası mıdır? Bu olay öyle es geçilecek bir olay değildir. AKP iktidarının iktidar koltuğunda daha uzun süre kalması demek ödenecek bedellerin daha da ağırlaşması demektir. Bu yüzden de kitleler bu gerçeği gözden kaçırmaksızın ele almalı ve ayağa kalkmalıdırlar.

Gelelim Silivri’de süren davaya: Sözü geçen yargılamanın nasıl yapıldığı üzerinde duracak değiliz. En kaba haliyle de olsa yargı yargılama usullerine uymamaktadır. Avukatların içeri alınmalarına zorluk çıkarılmakta, kimi avukatlar alınmamakta, sanık yakınlarına duruşma salonuna girme izni verilmemekte, dışarıdan gelen otobüsler daha hareket edeceği il sınırlarından çıkmadan polis tarafından durdurulmaktadır. Kısacası AKP iktidarı ilan edilmemiş bir sıkıyönetim uygulamaktadır. Bu uygulamaları Türkiye sineye çekip kabul edip oturamaz. Eğer yerinde ve zamanında tepki gösterilmezse gün gelir atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur.

Sonuç olarak 11 yıldır polis kadrosuna yandaşları alan ve eğiten bir iktidarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu polisin uygulaması Suudi polisinin uygulamasının dışında olmayacaktır. Bu gerçekler bizim için öğretici olmalıdır. Bir an önce tıpkı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi AKP’yi iktidardan geldiği gibi göndermeliyiz ki, bugün Suriye’de yaşanan dinci terörle karşılaşmayalım. Yoksa Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de desteklediği El Kaide, El Nusra ve Müslüman Kardeşlerin Suriye’de işi bitirildiğinde görev yerleri Türkiye olacak, sayısız cinayet ve terör olaylarına tanık olacağız.

Bu gerçeklerin ışığında davranmalı AKP’nin kanlı oyunlarına geçit vermemeliyiz.