Yazan: Turgut Koçak 26 Haziran 2024
Ülkemizdeki krizden kriz diye söz etmek bile zorlaştı. Çünkü ekonomide düzelen bir şey yok. Düzelmesi için atılan adım da yok. Bir iktidar düşünün ki işçisini, emekçisini, emeklisini özetle bir avuç zümrenin dışında kalanlara ferman okutmuş, rakamlara bile vurulması olanaksız hale gelmiş ekonominin yükünü akla ziyan vergilerle halkın sırtına yüklemiş. Vergi ve faiz politikası ile iş gören AKP zihniyeti ise bu konuda eleştiri mi yapılıyor en iyi savunma saldırıdır diyerek bizzat Erdoğan’ın ağzından bakın neler deniyor. “Ülkemizin ekonomisine, turizmine, ticaretine ve kamu diplomasisine zarar verme girişimlerine eyvallah demeyeceğiz“ demiş, “Devletin nefesi alçakların ensesinde” demiş.
Eee böyle olunca ne oluyor? Olacağı şu; 22 yılık AKP ve saray iktidarı bildiğini okuyacak ama halkın gıkı bile çıkmayacak. Yani sizin anlayacağınız yığınlar bir kişi tarafından susmaları için resmen tehdit ediliyor. Milyonlara yaşam dar edilirken bir avuç insana hayat güzel niyeyse. Yoksulluk kuyusunun içine itilenlere bütün bunlar az geldi daha şu da var şu da var denilerek etmediklerini bırakmıyorlar. Bankalara borçlandırılan kitlelerin bu halleri bile bir şeyler koparmak için fırsata çevriliyor iyi mi? Bu iktidarın güven ortamından da ekonomiden de anladığı bu denli dar ne yazık ki.
Bir avuç zengin azınlığın haline diyecek yok. İktidar hangi ekonomik programı uygularsa uygulasın bu işten kazançlı çıkanlar onlar oluyor. Faiz artırılıyor adamların cepleri doluyor. İndir, bindir derken arka kapılarda dönen dolaplar yüzünden kazananlar yine onlar. Enflasyon artıyor, döviz yükseliyor, kur şokları birilerini ihya ederken halk kuru ekmeğe muhtaç hale geliyor. Gayrimenkul fiyatlarında astronomik artışlar malı mülkü olanlara kazandırıyor. Yoksul yığınlarsa kira parasını bile bulamaz haldeler. Yani ne olursa olsun kazançlı çıkanlar vurguncular oluyor.
Bazen insan düşünmeden edemiyor. Bunlar kendilerini Müslüman olarak lanse ediyorlar ya ne çabuk da öğrendiler şu kapitalizmin nimetlerini. Oysa geçmişte bunların da kapitalizme eleştirileri vardı var olmasına da şimdi kapitalizmin yürütücülüğünü öyle bir öğrenmişler ki vallahi kazanırken taş çıkartıyorlar dünyanın öteki kapitalistlerine. Bu kadar kötülüğün nedenleri olarak işçilerin, emekçilerin özetle halkın örgütlü olmadıklarını söyleye söyleye dilimizde tüy bitti ama değişen bir şey yok halk yine örgütsüz yine örgütsüz. Demek ki neymiş bir şeyi ne kadar yinelersen yinele dilinden pelesenk olmaktan ileri gitmezmiş.
Bunlar ekonomiyi düzeltecekler, rejime çekidüzen verecekler ya niyeyse akıllarına hiç zenginlerin özveride bulunması gelmiyor. Mehmet Şimşek getirilmiş dümenin başına o da uluslararası sermaye ve ülkemiz işbirlikçi sermayesi adına her iş bir güzel ayar hale getiriyor. İktidar muhalefet istemiyor, bu yüzden de iktidar olmanın gücünü kullanarak var olan muhalefet partilerinin sosyalistlerin dışında hemen hepsine ayar çekilmesi bundan. Al gülüm ver gülüm hesabı yani. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bütün bunları yok sayarak son yürüttüğü politikalara bakarsan demek istediğimiz daha iyi anlaşılır sanırız.
Normalleşiyoruz ya bu politikanın gereği CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe Şimşek’in makamına çıktı. Görüşme sonrası ise Karatepe’nin eleştirel yaklaşımlarına karşı biz onu protokolü de hiçe sayarak dışarda karşılıyoruz bakın o ne yapıyor diyerek aklınca Karatepe’nin basına söylediklerini şu sözlerle eleştirdi. “Görüşmeye ilişkin kamuoyuna yönelik mesajlarının tribün ve taraftar kaygısıyla verilmiş olduğunu izledik. Umarım bu tutum ve yaklaşım diyalog ve normalleşme ruhunu zedelemez” yani deyim yerindeyse onca hatalar yapanlar hatta suç işleyenler ne kadar da pişkinler değil mi? Ne yapmış ki Karatepe? Biraz zülfüyâra dokunmuş hepsi bu.
Buraya bir de daha önceki görüşmelerin ardın şunları söyleyen AKP’li Çelik’in şu sözlerini de eklemek lazım. “CHP heyetinin açıklamalarından bir talimat listesi ile görüşmeye gittikleri anlaşılıyor. Burada bir rol karmaşası yaşandığı açık. İktidarın görevi politikaları belirlemek ve uygulamak, muhalefetin görevi iktidarın göremediğini düşündüğü şeyleri dillendirmek ve eleştirmektir. Bu tutum Cumhurbaşkanımız ve hükümetimizin iyi niyeti ile bağdaşan bir yaklaşım değildir. Bu bir diyalog da değildir. Siyasi istismardır, popülizmdir” şeklinde gören bir iktidarının maksadını anlamayıp ortalıkta gülücükler dolaşmanın şahını bize izlettiren CHP nasıl bir politikanın içinde acaba? İstedikleri ölçülü, söyleyeceklerini bin kez sansürlemiş ve söyleyecek bir şeyi kalmayan bir muhalefet istiyorlar o kadar. Kalan kısmı ile ilgilenmeye bile değmez. Çünkü AKP ve saray her konuda tam bir sessizlikten başka bir şey istemiyor.
Sokak yok, sokakta kimse derdini anlatmamalı, herkes haddini bilecek yolundaki iktidarın rejim anlayış eleştiri yapılmasına bile tahammül edemiyor. Onlar için “normalleşme ve yumuşama” bu. Çerçevesi çizilen muhalefet olmaksa CHP’nin hoşuna gidiyor olmalı ki bu yönde ısrarlılar…