SURİYE’YE KORİDOR OLUŞTURMAK

Yazan: Turgut Koçak 9 Nisan 2012

Bütün dünyada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a taşeron ve ABD’nin postacısı olarak bakılıyor. Bu bakışı haklı çıkaracak o kadar çok şey var ki, katılmamak elde değil. Bu bakış açısına haksızlık desek olmuyor, değil desek onca yaşanan olaylar gözümüzün önünde Ağrı dağı gibi duruyor. Arap ülkelerinde yaşanan bütün olaylarda ABD emperyalistleri ne diyorsa eksiksiz Bay Recep Tayyip Erdoğan aynısını sözcüğü sözcüğüne yineliyor. ABD hangi ülkeye “demokrasi” götürmek istese Bay Tayyip orada hazır ve nazır. ABD ve öteki emperyalist ülkeler hangi ülkeyi tehdit ediyorlarsa bizim ki de beş fazla o ülkeye demediğini bırakmıyor. Bay Tayyip’in Suriye macerası da böyle başladı. Oysa daha önce Beşar Esad’la nasıl da can ciğer kuzu sarmasıydı. Bakanlar ortak mı toplanmadı, Beşar Esad’la sarmaş dolaş mı olunmadı, iş adamlarımız toplantı üstüne toplantı yapıp nasıl malı götüreceklerini mi konuşmadılar, Suriye ile diplomatik ilişkiler en üst düzeye mi çıkarılmadı ve hatta sınırlar bile ortadan kaldırılıp çat kapı komşuya gider gibi gidip gelme kararları mı alınmadı özetle aklınıza ne geliyorsa bir bir gündeme getirilip kararlaştırıldı. Ortada bir bahar havası ki, demeyin gitsin. Yalnız Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi sorunu gündeme gelince bir Alicengiz oyununun kapısından dönüldü ama sonunda dönüldü. Çünkü AKP iktidarı mayınların temizlenmesi işini İsrail’e veriyor ve oranın kullanılmasını da 49 yıllığına onlara bırakıyordu. Bu karardan tepkiler üzerine dönüldü ve bu mayın temizleme işinin üstüne kara şal çekilip unutturulmaya bırakıldı.

Suriye ile ilgili olarak Annan bir açıklama yaptı. 10 Nisan 2012 tarihi itibari ile Beşar Esad anlaşmayı kabul etmiş, kentlerden askerleri çekeceğini bildirmiş. Bunun üzerine Suriye ile ilgili bir ilerleme sağlanmış oldu. Ancak olaylar bir türlü durmadı. Muhalifler emperyalistlerden ve onların işbirlikçilerinden aldıkları silah ve her türlü yardımlarla eylemlerine devam ettiler. Bugün itibari ile yürürlüğe girmesi beklenen anlaşma ise Beşar Esad’ın yeni bir açıklaması ile öyle görünüyor ki, suya düştü. Çünkü Beşar Esad haklı olarak şöyle diyordu; “muhalifleri destekleyen Arap ülkeleri ve özellikle de Türkiye muhaliflere silah yardımı yapmayacağına dair söz verirse çekilme gerçekleşir aksi takdirde çekilme söz konusu olamaz.”

Bu bilgi ajanslara düşer düşmez, dünyadaki emperyalistlerin yönlendirdiği yazılı ve görsel basın ile Türkiye’deki yağdanlık yazılı ve görsel basın veryansın etmeye başladılar Esad’a. Neymiş efendim zaten Beşar Esad’ın sözünü tutmayacağı bilinen bir şeymiş de, Suriye’de kan akmaya devam ediyormuş da, şu da, bu da anlayacağınız bir sürü laf kalabalığı.

Tabi arkası geldi. Ajans haberlerinden birden bire Türkiye’ye giren mültecilerin sayısının arttığı geçmeye başladı. Dışişleri Bakanlığı’ndan da sayı eğer 50 bini geçerse Türkiye’nin Suriye kenti olan Halep’e doğru insani bir koridor oluşturarak sözümona insanlık adına gerekli müdahalenin yapılacağı savı ileri sürüldü. Gerçi müdahale için 50 bin sayısı niçin verilmişti bilen yoktu ama sonuçta kuzu kurdun suyunu bulandırmıştı işte. Yani AKP iktidarı bir kez daha ABD emperyalistlerinin taşeronu olarak Suriye’ye müdahale etmeyi dile getirmiş oluyordu.

Burada ilginç olan bir şey var. Beşar Esad askerlerini kentlerden çekecek ve sözde muhaliflerse emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin desteği ile kentlerde istedikleri gibi at oynatacaklardı. Böylesi bir anlayış dünyanın neresinde görülürdü. Bu teklif açıktan açığa Beşar Esad’a “geçir urganı boynuna sallandır kendini” demekti ya, demek bu kadar alçakça bir teklifi bile dünyada anlamayan bir sürü manda olabilirdi işte. Zaten emperyalistler de o mandalar sayesinde istediklerini yapmıyorlar mıydı? Bir benzetme yapalım: Aslanlar bir manda sürüsüne saldırır. Aralarından birisini yere yıkıp başlarlar orasını burasını parçalamaya. Tek başına kalan manda bütün gücüyle direnir, aslanların mandayı istedikleri gibi parçalamaları hiç de kolay olmasa da sonunda direnen mandanın direnci kırılır ve aslanlara afiyetle yem olur. Peki, o sırada diğer mandalar ne yapar; kafalarını kaldırıp olup bitenleri pel pel seyrederler. Ta ki, sıra bir gün kendilerine gelip aynı yazgıyı yaşayana dek.

Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdik, eleştiriyoruz. Hem de sayısız kez. Peki, adı geçen kişi bu eleştirileri dikkate alıp kendisini gözden geçiriyor mu? Kesinlikle hayır. O zaman bu eleştiriler onun için az bile. Bin katına çıkarmalıyız eleştirilerimizi. Hatta attığı her adımda karşısına çıkıp yaptıklarının hesabını sormalıyız ki, yığınları kandırılacak manda görmekten bir an önce çark edip kendine gelsin. Türkiye’yi bunca belaların içine sürükleyen kaç kişi gelip geçmiştir cumhuriyet tarihi boyunca biliyoruz. Ama Bay Tayyip Erdoğan’ın bu yolda kimse eline su dökemez.

O cümle işbirlikçi ve satılmış yöneticilere Fatiha okutmuştur Fatiha…